Necmi Tanyolaç...
Bu sabah yitirdiğimiz Tanyolaç, meslek hayatı boyunca başarılı gazeteciliği, dik duruşu ve yetiştirdiği onlarca büyük gazeteci ile yaşarken ölümsüzleşmişti...
Ancak her büyük gazeteci gibi Tanyolaç'ın da sayısız başarısı arasında ayrı bir yere konumlanan, yayınlandığı dönemdeki etkisi çok büyük olan ve hiç unutulmayan bir eseri vardı...
Aradan geçen onca seneye rağmen hala Türk futbolunun en büyük 2-3 isminden biri olan Metin Oktay'ın Türkiye'nin belki de 1 numaralı gündem maddesi olduğu yıllar...
Sene 1969...
Galatasaray, futbolu bırakan Taçsız Kral'ın boşluğunu dolduramamış... Metin Oktay'a bir kez daha yeşilsahalara dönmesi için büyük bir baskı var...
Hemen herkes Galatasaray'ı ya da tribündeki futbolseverin seyir zevikini düşünerek Kral'ı yeniden futbola döndürme derdinde...
METİN OKTAY'I VAZGEÇİRİYOR!
Ama Necmi Tanyolaç farklı bir isim... Olaylara herkes gibi yaklaşmayan, farklı pencereden bakabilen, cesur ve biraz da duygusal...
Tüm bunlar birleşince o günlerde Tercüman Gazetesi'nin spor sayfasında, görenleri şaşkınlığa uğratan bir başlık ve olay yaratacak bir yazı yayınlanıyor...
Yazının sahibi Necmi Tanyolaç...
“Bir Kral palyaço olamaz!” başlıklı yazı, Metin Oktay'a neden artık sahalara dönmemesi gerektiğini anlatıyor... Ve daha da çarpıcı olanı, Metin Oktay bu yazıyı okuduktan sonra ikna olup, gerçekten de futbola dönmeme kararı veriyor...
AHMET ÇAKIR'IN KİTABINDA DA GEÇİYOR...
Birazdan aşağıda okuyacağınız bu yazıyı, değerli spor gazetecisi ve yazarı Ahmet Çakır'ın "Taçlı Kral" adlı kitabında bulduk...
Ahmet Çakır, bu unutulmaz yazı için şunları not düşmüş kitabında:
"Bu yazı sadece Metin Oktay'ı değil ilgili herkesi derdinden etkilemiş ve Kral'ın futbola dönme konusu kesin olarak kapanmıştır. Yazıyla ilgili görüşü sorulduğunda Metin Oktay da Tanyolaç'ın haklı olduğunu belirterek futbola dönme düşüncesinden kesin olarak vazgeçtiğini açıklamıştır. Tanyolaç'ın bu yazısı zaman içinde Türk spor basınının efsane olaylarından biri olacaktır."
İşte Necmi Tanyolaç'ın “Bir Kral palyaço olamaz!” başlıklı yazısı:
BİR KRAL PALYAÇO OLAMAZ
Dün sabah Şişli'den Karaköy'e gelen dolmuşta iki müşteri konuşuyordu... Biri yanındakine “Aaa”, dedi, “Habere bak. Metin tekrar futbola başlayacakmış!” Beriki, arkadaşının elindeki gazeteye göz atarak cevap verdi, ‘Palavradır, inanmam! Metin yapamaz bunu, onca gürültü patırtı, tantanalı jübilelerden sonra sahaya dönerse ayıp eder!..'
Ben otomobilin önünde oturuyordum. Arkadakiler konuşmaya devam ediyorlardı. Şoför de girdi lafa ve Metin Oktay'ın hayatı boyunca tiksindiği para konusunda tabanca patlatırcasına sokuluverdi: ‘İster misin, Metin sahaya çıkınca halk, jübilede verdiğimiz parayı geri isteriz, diye bağırsın!'
Başka bir dolmuşta, otobüste, vapurda ve dükkanlarda bahse girerim ki Metin'in futbola dönüşü ile ilgili haberler konuşulmuştur. Galatasaray taraftarları, “Ohh, Metin bir gelsin, bizim takım kurtulur!” mu demişlerdir? Dolmuş yolcuları gibi düşünenler azınlıkta mı kalmış, yoksa çoğunluğu mu teşkil etmişlerdir? Henüz bilmiyoruz ama, olay Metin Oktay'ın kişiliğini sarsacak, halk oyunda onu küçük düşürecek bir istikamete doğru sürüklenmeye başlamıştır.
1969 yılında doğan heves
Metin Oktay'ı yeni yılın ilk haftasında spor sahifelerinin manşetine çıkaran “Futbola döndürme” hevesine basında ilk defa Tercüman ayna tutmuştur. Ağustos'un 12'sinde Metin Oktay jübilesine hazırlanırken, futbola devam etmesini isteyenlere ‘Olmaz böyle şey, komik olurum, şöhretimi yıkarım' demişti. Haber haberdi ve Tercüman, Metin'den sonra teknik yöneticilerin görüşünü de sormuştur. 14 Ağustos tarihli Tercüman spor sahifesinde çıkan haberde ‘Metin çağrıya hayır dedi' başlığı altında bugün onu sahaya çıkarmak istediği iddia edilen Antrenör Kaloperoviç'in de şu demecini yayınlamıştık: ‘Oktay'ın yeri teknik direktörlüktür!' Aynı gün Galatasaray'ın teknik yöneticilerinden Turgan Ece ve Fazıl Köknar da, Metin'in futbola dönüşü için yapılan baskıdan kurtulması gerektiğini hatırlatıyoruz ve şöyle diyorlardı: Metin'in futbolu bırakması konusunda kimsenin tesiri olmamıştır. Metin jübilesine hazırlanmaktadır, bu devir meselesidir.'
Waterford'a karşı oynatılmak isteniyor
Metin Oktay, biri İstanbul'da diğeri İzmir'de düzenlenen iki muhteşem jübile ile futbol hayatını kapamış, 15 yıl kendisine ‘Kral... Kral' diye bağıranlara veda etmişti... Bitmişti, Metin Oktay'ın futbolculuğu. Adı, artık Galatasaraylı Büyük Metin'di... O ara Galatasaray şampiyon kulüpler turnuvasına hazırlanırken, Yönetim Kurulunun haberi dışında bir oldu-bitti ile teknik direktörlüğe getirildi.
Hataların başlangıcı idi bu ısmarlama teknik direktörlük. Kimse tenkid etmedi. Çünkü Metin çok seviliyordu. Bir ağabey olarak Galatasaray'a yararlı olacağı düşüncesi yaygındı. Sanıldı ki: Galatasaray, o gelir gelmez şampiyonluğu, ya da ligin en iyi yerini vurup Sarı-Kırmızılı takımı oraya oturtacak. Oysa hazırlık maçlarında Sarı-Kırmızılı takım hiç de ümit vermiyordu. 13 Eylül günü Galatasaray idmanında sahada birbiri arkasına şut atan Metin Oktay için yönetici Turgan Ece şöyle dedi: ‘Ben olsam Metin'i Waterford'a karşı oynatırım.'
O günden bu yana Metin, kendisinin de açıkladığı gibi gerek taraftarlardan gerekse bazı üyelerden bu yolda sözler duydu, ‘Dön” diyorlardı Metin'e “Dön!'
Krallıktan palyaçoluğa hayır
Galatasaray'ın lig şampiyonluğundan sonra omuzlarda giden Metin Oktay'ın şimdi tekrar futbola dönmesi için adeta bir oyun sahneye konulmaktadır. Metin, ‘Efkar-ı umumiye isterse dönerim' gibi ucuz bir kahramanlık sloganı altında Galatasaray'ı kurtarma masalına doğru itilmektedir. Tahtlarını, taçlarını ve servetlerini kaybettikten sonra lüks otellerin helalarında yeni devir beylerinin eline kolonya döküp, havlu veren düşük kontları hatırlıyor insan gayrı ihtiyari, Metin Oktay bu mudur?
Biz Metin Oktay'ın halktan aldığı yürekler dolusu sevgi zenginliğini ruletteki numaralarına yatırmasına karşıyız. Galatasaray'ı Legia maçında atacağı bir golle yarı finale çıkaracağı ihtimali olsa dahi... Başarıya ulaşma ve eski Metin olma özlemi kursağında kaldığı gün halk bir kralın palyaço kılığına girmiş olmasına ağlaya ağlaya gülecektir. ‘Mavi Melek' filminde gençliğine ayak uyduramadığı için palyaço olmayı göze alan yaşlı kolej öğretmeni gibi...