Beşiktaş'ın Slaven Bilic'le yollarını ayıracağı kesinleşmiş gibi… Kulüp yönetimi Hırvat hocayla ilişkisinin ömrünü “son iki maç” olarak deklare etti.
Başarısız teknik direktörlerin gönderilmesi gayet anlaşılır bir tutum. Buna diyecek bir şeyimiz yok. Ama tam da bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor: Beşiktaş bu sezon başarısız mıydı?
Sorunun cevabını vermeden önce bir saptama yapalım. Türkiye Süper Ligi, esasen iki takım, Fenerbahçe ve Galatasaray arasındaki rekabet üzerinden “tasarlanmış” bir ligdir. Hep “üç büyükler” denir ama Beşiktaş nicedir bu rekabetin kıyısında kalmış durumda. Son 13 yılda sadece 2 şampiyonluk yaşadığına bakılacak olursa, artık epey gerilerde kalmış bir tarihin avuntusuyla “üç büyükler” klişesinin arkasına sığınmanın bir anlamı yok.
Öte yandan, az önce “tasarlanmış” kelimesini kullandım. Evet, aynen öyle. Futbolun ekonomik arka planı, başta yayıncı kuruluş gelirleri olmak üzere böyle bir tasarıyı kaçınılmaz hale getiriyor. Bunun anlamı açık: Fenerbahçe ve Galatasaray'ın içinde olmadığı bir şampiyonluk yarışı bu ülkede futbolun ekonomik “rasyonelleri” açısından kabul edilemez. Dolayısıyla her ne pahasına olursa olsun, bu iki takımın zirveden kopmaması için “gereken” yapılmalıdır. Nitekim 2014-15 sezonunda adı geçen iki kulübün maçlarındaki hakem hataları üzerinden bir değerlendirme yapılsa, ortaya çıkan sonucun ne kadar müstehçen boyutlara ulaştığı açık seçik görülecektir. Aslına bakarsanız, bu hakikatin zaten herkes farkında. En başta da Anadolu takımları… Hepsi isyan halinde. Tamam, geçmişte de “kollanırdı” İstanbul takımları ama iş daha önce hiç bu raddeye varmamıştı.
Dönelim baştaki soruya… Beşiktaş bu sezon başarısız mıydı? “Üç büyükler” klişesi ile düşünüldüğünde, şampiyon olamadıysanız başarısızsınız. Ama artık bu klişeden söz edecek hâl kalmadığından, hiç de başarısız değil. Rakiplerine oranla daha genç ve tecrübesiz bir kadroyla, kendine ait bir stadın yokken ancak bu kadar olur. Hatta daha kötüsü bile olabilirdi. Üstelik üç maçlık 9 günlük kısa koşunun öncesinde ligin zirvesine tırmanmışsın. Ki, sezon başında kimsenin beklemediği bir performanstı bu. Lakin yıl boyunca, iki rakibinden Avrupa maçları ve her maçta deplasman yolculuğu sebebiyle daha fazla yorulan takım, 9 günlük yükü fiziksel ve mental olarak kaldıramadı. Rakipleri çok mu iyiydi? Hayır. Sadece saha içinde en kritik anlarda hakem desteği gördüler. Buradan “Beşiktaş da görseydi” gibi bir sonuç çıkarılmasın, öyle gelecek başarı uzak dursun! Söylemek istediğim, yarış adil değildi.
Dönüp sezona baktığımızda, evet, Beşiktaş başarılıydı. Bütün olumsuzluklara rağmen beklenti çıtası fazla yükseğe koyulduğu için bugün başarısızlıktan söz ediliyor. Hatta şunu söyleyeyim; bugün Beşiktaş Galatasaray'ın yedi puan gerisindeyse, -başka yorumcuların da söylediği gibi- bu Muslera farkındandır. Muslera Beşiktaş'ta olsa, bu tablo pekala tersine gerçekleşebilirdi. Muslera'nın kazandığı maçların sayısını unuttum. Ama Beşiktaş kalecileriyle tek bir maç kazanmadı.
Slaven Bilic'e gelirsek… Elbette onun da eksikleri oldu. Yeri geldikçe bunları da yazmaya çalıştık. Ama pekala yola devam edilecek bir hocaydı. Hem istikrar adına hem de Beşiktaş'ın ruhuna bu kadar uygun bir başka alternatifin ortada görünmüyor olması sebebiyle… Slaven Bilic, gelecek sezon hizmete gireceği söylenen (?) yeni statta şans verilmeyi hak etmişti. Ama yine kolay olan yol seçildi. Bu kafayla, korkarım üçüncülükler de aranır hale gelecek.