Arsenal maçından beri Olimpiyat'ın İnönü atmosferine en çok büründüğü karşılaşma… Beşiktaş ilk 20 dakikada bu maça tam da başlaması gerektiği gibi başladı. Takım boyu, Liverpool'un 3-4-2-1'den 3-5-2'ye dönmesine karşı Beşiktaş'ın modifiye ettiği takım geometrisi de uzun süre olması gerektiği gibiydi.
Kompakt oyun, turu geçmek için olmazsa olmazların başında geliyordu. Ancak ilk 45 boyunca takım hücumu yeterince efektif işlemedi. İlk yarıda Demba Ba'nın arkasındaki üçlünün performansları yeterli değildi: Gökhan Töre çok fazla çizgiye açıldı. Olcay çok dağınıktı. Sosa alıştığımız pas kalitesinin yarısını bile sergileyemedi. Bu durumda Beşiktaş ilk yarı boyunca sadece Demba Ba'ya uzun toplar atarak hücum etmek zorunda kaldı. Bu tip havadan uzun paslarla, yerdense havadan güçlü olan üç rakip stoper Lovren, Toure ve Sktrel karşısında Ba'nın gol atması için ağzıyla Liverpool armasındaki Anka Kuşu'nu tutması gerekiyordu!
İkinci yarıya ise Beşiktaş hücumda da çok iyi başladı. Daha önde, daha ofansif, daha ateşli bir oyun… Biliç'in ilk geldiğinde tarif ettiği “Iron Maiden Enerjisi” ateşi…
2.5uncu alanda başlayan pres, son 6 maçta onları Premier Lig “form liderliği”ne taşıyan Liverpool'un oyun merkezini bozdu. Sturridge ve Sterling'in Avrupa'da bu dalda onları ilk 10'a sokan turbo hızlarını kullanmalarına izin vermedi. Tempoyu Beşiktaş dikte etti.
Beşiktaş topları iyi kaptı, hücuma iyi çıktı ama 60'a kadar rakip ceza alanında yeterince çoğalamadı. Sosa hayal kırıklığı yarattı fakat uzun süredir fıtıktan kaynaklanan rahatsızlığı nedeniyle acılar içinde oynuyor. O yüzden kendisini çok eleştirmek haksızlık olur. Sosa'nın sakatlığından kaynaklanan kendi kalitesinin altındaki performansının Slaven Biliç de farkında. Bu yüzden tıpkı Liverpool'daki maçta olduğu gibi Sosa'yı erkenden oyundan almak zorunda kaldı. Yerine giren Tolgay, Alman altyapısı kalitesini sahaya yansıtıp ne kadar versatil ve değerli bir oyuncu olduğunu sadece attığı harika golle değil, toplu ve topsuz oyundaki fark yaratan kolektif katkısıyla fazlasıyla kanıtladı. Golde pozisyonu çözen isim Gökhan Töre'ydi. Tolgay girdikten sonra hem Gökhan Töre daha fazla alan değiştirerek oynadı hem de Olcay fazlasıyla toparlandı.
60'tan sonra harika bir Beşiktaş izledik: Mücadeleci, zeki, rakibe göre satrançvari hamlelerle hep doğru pozisyonu alan olgun ve zamanla daha da olgunlaşacak potansiyele sahip bir Avrupa takımı! 19 resmi maç sonra Liverpool'u 90 dakika sonunda yenebilen tek takım!
Normal sürenin son dakikasında Demba Ba'nın vuruşunda topun döndüğü direği söküp kuracıbaşı Infantino'ya hediye olarak yollamak istiyorum! Kramp'ın en ünlü şarkısının da plağını bir dinlesin sonra kuraya gelsin!
Atiba, Beşiktaş'a bonservis bedeli ödenmeden gelmişti. Kanadalı orta saha zanaatkârı, Liverpool'un transfer ederken bonservislerine toplam 25 milyon Pound ödediği Emre Can ve Joe Allen'dan oluşan merkez orta saha karşısında 7 top çaldı!
Necip'in efsane kadronun stoperi Ulvi'yi hatırlatan stoperlik performansı, Opare'nin Motta'yla karşılaştırınca bir Maldini olmasa da versatil savunmacıların en ünlülerinden Panucci'yi anımsatan pozisyon alma doğruları, taktik disiplini ve ikili mücadelelerde sergilediği zekâ Beşiktaş'ın dün geceki en önemli ekstralarından bazılarıydı. Cenk'in ilk yarıdaki kurtarışları da kritikti. Serdar Kurtuluş'un devam ettirdiği profesyonellik dersi, Beşiktaş altyapısının başarılı patronu Emrah Bayraktar için tüm profesyonel futbolcu adaylarına büyük ilham olabilecek kalibrede. Veli, dün gece bir ara Spartaküs'ün futbolcu versiyonu gibiydi.
Bıraksanız bu maçın 100 sayfalık kitapçığını yazasım var. Çünkü Beşiktaş bu maçı dün gece değil, son 1.5 yıldaki çalışmaların sonucu kazandı. Lafı daha fazla uzatmayalım. 120 dakika bittiğinde Beşiktaş tribünlerinin tamamının kalpleriyle beyinlerinin kesiştiği o ideal futbol noktasında haykırdıkları gibi: “Helal olsun.” Ben bu yazıyı “futbolun Rus ruleti” olan penaltı atışları öncesinde noktalıyorum. Son bir sözüm de Sayın Yalçın Karadeniz'e: Doğrudur, Biliç'ten daha iyi teknik direktörler var: Mesela Guardiola, Mourinho, Simeone, Ancelotti… Ancak dilerim gelecekte bir daha asla hiçbir Beşiktaş Divan Kurulu Başkanı maç öncesinde takımın teknik direktörünü yerden yere vuracak kadar kötü Divan Başkanlığı yapmaz!