23:59

2 Temmuz 2011, Cumartesi gecesi saatler 23:59’u gösterirken Türk futbolu hep dillendirilen ama asla ispat edilemeyen şike ve teşvik primi iddialarıyla kirliydi. İki dakika sonra, takvimler 3 Temmuz’u gösterdiğinde ise temizliğe başlandı.

NTV Spor 12 Tem 2011
23:59

2 Temmuz 2011, Cumartesi gecesi saatler 23:59'u gösterirken Türk futbolu hep dillendirilen ama asla ispat edilemeyen şike ve teşvik primi iddialarıyla kirliydi. İki dakika sonra, takvimler 3 Temmuz'u gösterdiğinde ise temizliğe başlandı.

Temizliğe şampiyondan, Fenerbahçe'den başlandı. Şanlı Türk polisi Fenerbahçe başkanı ve asbaşkanlarından birini evinden aldı, emniyete götürdü. İlk başlarda göstermeliktir denilen süreç hiç de öyle çıkmadı, gözaltılar tutuklamalara dönüştü.

Şimdi Türk futbolu temizleniyor. Birileri her nedense “Artık yeter” dedi, kolları sıvadı. İddialar, fotoğraflar, olduğu iddia edilen ama ortaya konmayan video ve ses kayıtları, telefon dinleme tutanakları. Hepsinin ötesinde, medya etiğini bir kez daha tartışma konusu haline getirmesi gereken bilgi kirliliği ve kamuoyu önünde alenen itibarsızlaştırma.

2 Temmuz 2011, Cumartesi gecesi herkes tuttuğu takım dışındaki herkesin bir şekilde bu işlere bulaştığından emindi. Bugün ise herkes Fenerbahçe'nin bir şekilde bu işlere bulaştığından emin olmanın yanı sıra kendi tuttuğu takımın da ne haltlar yemiş olabileceği üzerine endişeli. Üstelik geride kalan bir hafta gösterdi ki, bu süreçle ilgili hukuki işlemlerin yürütülüş şekli ve bunun kamuoyuna yansıtılış şekli öyle bir halde ki, yarın öbür gün yüzde yüz masumiyetinizi ispat bile etseniz adınız kirlendi bir kere. 2012 senesinin bir ayında davadan bir şekilde masumiyetinizi ispat ederek beraat etmeniz bile internet aramalarında sizin kelepçeli, polis kalabalıkları arasında fotoğraflarınızı ve nasıl tutuklandığınızın haberlerini getirecek. İşleyiş şeklinin bir diğer iddianame sürecine olan benzerliği de, bir şekilde punduna getirilip masumiyetinizi ispatınıza bile şans verilmeyebileceği olasılığının altını çiziyor, kalınca.

Bugünki manzarada Fenerbahçe derbi maçlarını şikesiz şaibesiz kazanmış, ancak Bucaspor, Eskişehirspor, Konyaspor ve Sivasspor gibi rakiplere karşı oynadığı maçlarda rakip takımdan birilerini bağlamak zorunda hissetmiş, bununla ilgili harekete geçmiş ve yakalanmış bir kulüp izlenimine sahip. Son dalgada gözaltına alınan oyuncu ve yöneticilere bakarsak Trabzonspor ve Beşiktaş'ın da bir yaramazlık yaparken yakalanmış olmaları olası. Onları da ekleyin Fenerbahçe'nin yanına. Ligin ilk beş sırasının üçü gitti. Böyle böyle temizlenecek işte Türk futbolu inşallah. Yerseniz...

Türk futbolu temiz değil, evet, bugün yaşayan ve futbolla ilgilenenlerimizin ömrünün yettiği kadarına geri dönüp bakınca da muhtemelen hiç bir zaman da olmadı. Ama bugün olan bitenin gerçekten Türk futbolunu temizlemek için yapıldığına inanıyorsanız kendi bileceğiniz iş.

Türkiye değişiyor. Güç el değiştirdi, gücü para takip eder. E, o da el değiştiriyor, söylemeye gerek yok. Şişirilmiş havuz gelirleriyle ve buna bağlı abartılı bonservis bedelleriyle olduğundan daha değerli gösterlien Türk futbolunun da içerisinde döndüğü değirmen ağzına kadar para dolu. Bu değirmenin dümeninde oturanlar da bu paranın nereden nereye gideceğine hükmediyorlar. Güç artık buralarda da olmak istiyor. Kulüplerimizin genel kurullarına ve oralardaki süreçlere dikkatle bakın. Bugün pek çok gazeteci ve köşe yazarı bu operasyonun, ne düğmeye basılan Temmuz ayında, ne yasanın çıktığı Nisan ayında, ne de bir önceki sezonun başladığı geçen Ağustos ayında başladığına dair çok anlamlı takvimler sayıp döküyorlar, tekrara girmeyeceğim. Bu süreç, topyekün bir gözdağı sürecidir. Sızılamayan, sızıldıysa bile beklenen sonuçların alınamadığı güç odaklarına girme sürecidir. Bunun için normal yollarla hizaya getirilemeyenlerin halk önünde küçük düşürülerek tasfiyesi ve yerlerinin doldurulması sürecidir. Bu süreç Fenerbahçe'yle başlamıştır ama Fenerbahçe'yle bitmeyecektir. Fenerbahçe'den başlaması manidardır elbette, tüm başkanlar içerisinde en el sürülemez gözükeninden başlamasının diğerlerine vermek istediği mesaj çok açıktır. Tıpkı zamanında en el sürülemez gözüken ordudan başladığı gibi.

Bugün Fenerbahçe'nin adının on gün içerisinde çok kereler anıldığı şike soruşturması sürecinin, Kulüpler Birliği'nin omurgasız açıklamasıyla, bu açıklama sonucunda orta vadeli olası geri dönüşlerin tazminatını göze alamayan Türkiye Futbol Federasyonu'nun da lig tescilini bozmama kararıyla devam ediyor olmasına diğer kulüp taraftarlarının tepkisi de son derece doğaldır. Kulüpler Birliği ve federasyonun kaygılarıyla tribünde sevdasını kovalayan insanın kaygılarının aynı olmadığının altını zaten defalarca çizdim bu köşede. Ancak o tribündeki adamın da bunun bir saha içi operasyonu olmadığının farkına varması, gelişmeleri böyle bir süzgeçten geçirerek değerlendirmesi lazımdır. Pazar günü Topuk Yaylası'nda başlayıp Uzunçayır'da polisin gaz bombalı müdahalesiyle biten yürüyüşün şikeci bir kulübün haksız kazanılmış şampiyonluğuna (?) veya onun şaibeli başkanına (?) destek için yapıldığını zannedenler yarın öbür gün sıra kendilerine geldiğinde yanlarında kimseyi bulamayacaklar. Aynı şekilde, kendi başkanları tutuklandığında basına ahlaksızca servis edilen eşgal fotoğraflarının aynısını Sadri Şener için de bekleyenler de aradıklarının adalet olmadığının farkına varabilmeli.

Futbol temizlensin. Gerçekten, dürüst bir şekilde, kimsenin tarafına çekilmeyecek, herkese aynı derecede şüpheyle bakacak, somut dellillere dayalı bir soruşturma sonucunda bu ahlaksızlıklar ispat edilirse, herkes cezasını çeksin, hem münferiden, hem de temsil ettiği kulüp olarak. Elbette, benim tuttuğum takım da dahil olmak üzere, sabit görülen suçtan dolayı ceza küme düşmekse düşsün. Taraftar böyle bir şeyden utanmaz bile, ancak biraz mahçup olur, ne sevdasının azalmasına izin verir, ne de böyle ahlaksızlıkların kulübünde barınmasına gönlü razı olur. Delikanlı gibi cezasını çekip, yoluna devam etmek ister. Bilakis güçlenerek çıkacağını düşünür, buna inanır. Ama maksat gerçekten buysa...

Futbolun ölüm kalım meselesinden çok daha fazlası olduğunu hepimiz biliyoruz! Bu minvalde olan bitene bir adım geri atıp bakabilmek ve bunun birbirine girmiş renklerden renk ayıklamak için değil, o rengarenkliğin başına oturabilmek için yapıldığını görmek, görebilmek lazım. Çünkü çalınan birilerinin emeği, şampiyonluğu olmaktan fazlası. Çalınan hayatlarımız...