İsmail Şenol ve Sine Büyüka'nın Euroleague Final Four öncesi yaptığı röportajlar, hafta boyunca NTVSpor.net'te olacak. İşte potanın efsane isimlerini bulacağınız röportajlar serisinin ilki, Avrupa basketbolunun gelmiş geçmiş en başarılı antrenörü Zeljko Obradoviç'in özel açıklamaları...
2011'de Final Four Barcelona'daydı ve ev sahibi takım THY Euroleague'in en büyük şampiyonluk adayı olarak görülüyordu. Siz de ev sahibi avantajına sahip olmamanıza rağmen onları elemeyi başardınız. O seride neler yaşandı?
Bu sezon durum biraz daha farklı. Geçen yıl herkes şampiyonluğu tekrarlayacağını düşünecek kadar büyük favori görüyordu Barcelona'yı. O atmosferde İspanya'ya ilk maçı oynamaya gittik. Oyuncularıma bunun hem çok büyük bir hedef, hem de iyi basketbol oynayabilmek için çok büyük bir fırsat olduğunu söyledim. “Barcelona'yı yenmek için bir fırsatımız var mı, görelim” dedim. İlk maçı bir-iki sayıyla kaybettikten sonra, tam hatırlayamadım, oyuncularıma soyunma odasında “Şimdi Barcelona'yı normal bir basketbol maçında yenme fırsatımız olduğunu şimdi anladınız herhalde” dedim. Bunu anladılar. İkinci maç da çok zordu. OAKA'ya 1-1 yaparak geldik. Benim işim oyuncularımı sakinleştirmekti. “Barcelona'yı bir kez yendik diye hiçbir şey olmadı. Aynısını burada tekrarlamalıyız.” dedim. İki maçta da 20 binden fazla taraftar vardı. Çok zor iki maç yaşadık çünkü Barcelona çok iyi bir takım. Ancak sonunda Final Four'a kalan takım biz olduk. Herkes için sürprizdi, bizim için değil…
Barcelona serisinde kütüphanenin tozlu raflarından “box-and-one” savunmasını ortaya çıkarıp, herkesi şaşırtmıştınız. Yine sezon boyunca yan yana kullanmayı tercih etmediğiniz Diamantidis-Calathes ikilisiyle sonuca gitmiştiniz. Acaba CSKA için hazırladığınız bir sürpriz var mı?
İnsanlar bu tip şeylerin üzerinde çok duruyor. Box-and-one savunmasını maçın bazı kısımlarında kullandık ama maç hazırlığı çok daha ciddi bir iştir. Şimdi birçok insan bana “Koç, bu Final Four için sakladığınız farklı bir numara var mı? Belki yeni bir oyun?” diye soruyor. Herkese cevabım aynı: “Bir koçun ve yardımcılarının işi bir oyun yapmaktan çok daha ciddidir.” Tabii ki biz her şey için hazırlıklı olmalıyız. Beklentilerimizi iyi ayarlamanın yanı sıra, maç içinde olup bitenleri de iyi takip etmeliyiz. Bazen yaptığınız hazırlıklar, o maç için en doğru yöntem değildir. Bu yüzden maç içinde stratejimizi değiştirmeye hazırlıklı olmalıyız. Biz maçlara böyle çalışıyoruz. Sadece Panathinaikos da değil, inanıyorum ki Avrupa'da her takım aynı şekilde yaklaşıyor. Göreceğiz. Final Four'da bizi bu sezon iki kez yenen bir takımla oynayacağız. Bu da CSKA'ya karşı başarmak istiyorsak daha iyi bir seviyede olmamız gerektiğinin bir göstergesi.
Oyun sisteminizde “spacing” (saha yerleşimi) ne kadar önemli?
Spacing çok önemli. Benim için sihirli kelime diyebiliriz. Sahaya iyi yerleştiğinizde hücumda her şey çok daha kolaylaşıyor. Bu da idmanlarda ve maçlarda çok üzerinde durduğumuz bir şey. Saha içi yerleşimine çok değer veriyoruz ve bizim için çok önemli bir konu.
Maccabi Tel-Aviv ile geçen sezon final oynamıştınız, bu sezon da çeyrek finalde karşılaştınız. Tabii ki kadrolar çok farklı ancak geçen yıldan bu yana nelerin değiştiğini anlatır mısınız?
Final tek maçtır. Maccabi'yle bu sezon bir playoff serisi oynadık. Basketbolu seven herkes bu serinin izlenmesi gereken bir seri olduğunu söyledi. Öncelikle Maccabi ve Panathinaikos'tan bahsedersek, Avrupa'nın iki tarihi takımını görüyoruz. Tabii beşinci maçı da oynamamız herkesin bu maça odaklanmasına sebep oldu. İyi maçlar izledik. Çok sert maçlardı. Maccabi çok iyi bir takım. Böyle bir seride Final Four'a kimin kalacağını çok ufak ayrıntılar karar verir. Bence sadece Yunanistan'daki birinci maçı kolay kazandık. Diğer maçlar çok zordu ve bir-iki pozisyon farkı yarattı.
Bize Dimitris Diamantidis'i anlatır mısınız?
Diamantidis hakkında insanların bilmediği ne söyleyebilirim ki? Bence Diamantidis şu anda Avrupa'nın en iyi oyuncusu. Buraya sekiz yıl önce geldi ve her sene daha iyi oynamaya başladı. Şurası çok açık ki bu seviyede devam etmeye aç. Antrenör olarak bildiğim bir şey var, çalıştığım tüm büyük oyuncular takımla birlikte hareket ettikleri için iyi basketbolculardı. Bireysel idman da çok önemli. Diamantidis izin günlerinde bile her sabah salona gelir. Şut atar, dribling yapar… O bu takımın gerçek lideri. Herkes onun kaptanlığını kabul etti. Benim işimi de kolaylaştırıyor. Diamantidis gibi bir oyuncunuz varsa tüm fikirlerinizi sahaya yansıtabiliyorsunuz. Diamantidis dürüst ve çok iyi bir insan. Takım arkadaşları için öneminin farkında. Her zaman takım arkadaşlarını düşünür. Kulüpteki herkesi düşünür. Bu Diamantidis. O tabii ki çok özel bir oyuncu, ancak özel de bir insan.
Yunanistan ekonomik yönden zor bir dönem geçiriyor, buna karşın iki takımın birden Final Four'a kalması ülkede nasıl karşılandı?
Olimpiakos ve Panathinaikos taraftarı için de Final Four'a kalmak büyük bir coşkuya sebep oldu. Özellikle burada oynadığımız beşinci maç… Burasının rekorunu kırdık. Geçen sene de böyle anlar yaşamıştık. Efes'e karşı oynadığımız TOP 16 maçı da böyleydi. 20 binden fazla taraftar vardı. Yine geçen sene Barcelona maçları, önceki sezon oynadığımız Siena maçları… Fakat Maccabi maçı inanılmazdı. Salona girdim, burada olduğum 13 sene boyunca hiç böyle bir şey görmemiştim. İnsanların çok mutlu olduğunu gördüm. Yunanistan gibi zor günler geçiren bir ülke için önemli.
Duşan Ivkoviç'le çok iyi dost olduğunuzu biliyoruz. Biraz ondan bahseder misiniz?
Ivkoviç'le iyi arkadaştan çok daha fazlasıyız. Öncelikle Ivkoviç benim çok saygı duyduğum bir insan. O benim ağabeyim gibi. Aile ilişkimiz de var. O benim oğlumu, eşi de benim kızımı vaftiz etti. Bizim için ve Olimpiakos için geçen bu kadar zorlu bir yaz döneminden sonra bir şekilde genç oyuncularla iyi basketbol oynamanın bir yolunu buldular ve Final Four'a kaldılar. Bence bu onlar için büyük bir sonuç. Tabii ki yaz döneminde yaşananları düşünürsek bizim için de öyle. Çünkü takımın sahibi Yannakapoulos ailesi kalmaya karar verdi ve Avrupa'nın diğer takımları kadar normal bir bütçeyle yola devam etmenin bir yolunu buldu. Bazı oyuncularımız değişti, Olimpiakos'un da. Sonuçta Final Four'dayız. Çok mutluyum. Dostum Ivkoviç için de, takımım için de çok mutluyum.
Yardımcınız Dimitris Itoudis ile sıra dışı bir ilişkiniz var. Onun kariyerinizdeki yeri nedir?
Ivkoviç için ağabeyim dediysem, Itoudis de benim küçük kardeşim. Tıpkı Ivkoviç'le yaşadığım gibi bir ilişkim var. 13 yıldır birlikteyiz. Onu birlikte çalışmadan birkaç yıl önce biliyordum. Her gün birlikteyiz. Bazen Noel gibi durumlarda ufak tatillerimiz olduğunda ona “Lütfen, üç-dört gün seni göremeyeceğim için çok mutluyum, lütfen benimle konuşma, sakın arama.” diye şaka yapıyorum. Tabii ki Itoudis çok saygı duyduğum birisi. O bana çok yardımcı olur. Her maçtan ve idmandan önce tüm fikirlerimizi konuşuruz. Birlikte çalışmaya başladığımız ilk gün ona “Her konuda benle aynı fikirde olan bir yardımcı antrenör istemiyorum. Senin fikirlerini duymak istiyorum.” dedim. İşte bu yüzden maç içinde siz bazen bizi kavga ediyormuşuz gibi görüyorsunuz. Hayır, bu kavga değil. Bu bizim takım için en iyisini yapmak adına çizdiğimiz yol. Şimdi Itoudis iyi bir baş antrenör olmaya hazır. Eğer böyle bir karar verirse ona yardım etmekten mutluluk duyacağımı biliyor. O ve ailesi her saniye yanında olacağımı biliyor.
Maç içinde bazen çok sinirli olduğunuzu görüyoruz. Saha dışında da böyle biri misiniz gerçekten?
Bana bazen sinirli dediğiniz için teşekkür ederim. Ben her zaman sinirli olduğumu düşünüyorum ama, sağolun. Ben çok farklı bir insanım. Maç kasetlerini izlerken bazen kendimi tanıyamıyorum. Bu benim işim. İşimi çok seviyorum. Saha dışındaysa bambaşka bir insanım. Ben insanlarla birlikte olmayı seven birisiyim. Ancak bu benim işimi yapış şeklim. Kendimi değiştiremem. Evet, rengim ve her şey. Ben buyum. Böyle olmaya devam ettiğim sürece antrenörlük yapacakmışım gibi hissediyorum. Eğer oraya geçer ve hiç tepki göstermeden oturursam bu kimse için iyi değildir. Başta takımım için.
Panathinaikos'un “13. Kapı” adlı taraftar grubu Avrupa'da özel bir yere sahip. Sizin başarınızda Panathinaikos taraftarının öneminden bahseder misiniz?
Bizim işimiz taraftar olmadan herkesin anlayabileceği bir iş haline geliyor. Yani taraftar ile bizim bağımız çok önemli. Her zaman söylüyorum, aldığımız tüm kupalar bu insanlar sayesinde oldu. Taraftarımız olmadan motivasyonumuz olamaz. Oyuncular için de dolu tribünler önünde oynamak farklı. Seyircilerin onları desteklemek ve yardım etmek için orada olduğunu bilmeleri başka bir etki yaratıyor. Takım ve taraftar arasındaki bu ilişki çok önemli. Özellikle “Gate 13” adlı taraftar grubuyla. Birçok maçta takıma savaşması için özel güç veriyorlar.
Daha önce Real Madrid'i Avrupa şampiyonu yaptınız. Şimdi Panathinaikos'tasınız. Real Madrid-Barcelona ve Panathinaikos-Olimpiakos derbilerine bizzat tanık oldunuz. Bu iki derbiyi kıyaslar mısınız?
Derbi için farklı kelimesini kullanmak daha doğru olur. Real ve Barcelona iki farklı bir şehrin takımları. Panathinaikos-Olimpiakos daha çok Fenerbahçe-Galatasaray derbisine daha çok benziyor diyebilirim. Büyük bir derbi. Bunca yıl kendi öncelikle kendi taraftarımıza “Bizi destekleyin, Olimpiakos'a karşı bir şey yapmayın” dedim. Muhtemelen bir kez daha final oynayacağız. Her maçtan önce insanları sakinleştirmeye çalışıyoruz. Bunun sadece bir basketbol maçı olduğunu, yalnızca spor olduğunu söylüyoruz. Bazen bu ortamı sağlamak pek mümkün olmadı. Umarım bu sene her şey normale döner. Sadece Panathinaikos-Olimpiakos değil, dünyanın her yerindeki tüm maçlar sporseverlerin birlikte eğlenmesi için yapılıyor. Bunu unutmayalım.
Kariyerinizde bir de Türk basketbolcuyla çalıştınız, İbrahim Kutluay. Biraz ondan bahseder misiniz?
İbo'nun buraya ilk geldiği zamanı hatırlayın. AEK'te oynamak için buradaydı. O zamanlar Türkiye'den Yunanistan'a gelmek çok normal bir durum değildi. Ancak insanlar kısa süre içinde ona sevgi gösterdiler. AEK taraftarı da onun nasıl bir insan ve oyuncu olduğunu anladı. Ben de onu transfer ettiğim ve bizim için oynadığı için mutluyum. Birlikte Bologna'da şampiyonluk yaşadık. Bizim için çok önemli bir oyuncuydu. Basketbolu bilen herkes İbo'nun nasıl bir basketbolcu olduğunu biliyor. Ancak insan olarak özel birisi. Arkadaşlığımız devam ettiği için çok mutluyum ve ona en iyi dileklerimi sunuyorum. Ona da benim ve Panathinaikos için yaptığı her şey adına bir kez daha teşekkür ediyorum.
Baklavayı çok sevdiğinizi biliyoruz. Türkiye ve özellikle Final Four oynayacağınız İstanbul şehriyle aranız nasıl?
Sadece baklavayı değil, birçok Türk yemeğini çok seviyorum. Özel yemekler. Çok yememek için kendimi koruyorum. Bu yaşta kendinizi korumaslısınız. İstanbul benim için çok önemli bir şehir. 20 yıl önce, 1992 yılında Partizan'la ilk Final Four'umu orada oynadım. Partizan'la şampiyon oldum. İlk antrenörlük yılımdı, ilk kez Final Four'a kaldım ve şampiyon oldum. Benim için çok özel bir şehir. Neredeyse her yıl geliyoruz İstanbul'a. Güzel bir şehir. Tüm arkadaşlarım İstanbul'u çok seviyor. Ben de İstanbul'da olmayı çok seviyorum çünkü birçok arkadaşım var. İstanbul'da vakit geçirmekten keyif alıyorum.
Son mesajınız?
İstanbul'da görüşürüz. Keyifle!
2011'de Final Four Barcelona'daydı ve ev sahibi takım THY Euroleague'in en büyük şampiyonluk adayı olarak görülüyordu. Siz de ev sahibi avantajına sahip olmamanıza rağmen onları elemeyi başardınız. O seride neler yaşandı?
Bu sezon durum biraz daha farklı. Geçen yıl herkes şampiyonluğu tekrarlayacağını düşünecek kadar büyük favori görüyordu Barcelona'yı. O atmosferde İspanya'ya ilk maçı oynamaya gittik. Oyuncularıma bunun hem çok büyük bir hedef, hem de iyi basketbol oynayabilmek için çok büyük bir fırsat olduğunu söyledim. “Barcelona'yı yenmek için bir fırsatımız var mı, görelim” dedim. İlk maçı bir-iki sayıyla kaybettikten sonra, tam hatırlayamadım, oyuncularıma soyunma odasında “Şimdi Barcelona'yı normal bir basketbol maçında yenme fırsatımız olduğunu şimdi anladınız herhalde” dedim. Bunu anladılar. İkinci maç da çok zordu. OAKA'ya 1-1 yaparak geldik. Benim işim oyuncularımı sakinleştirmekti. “Barcelona'yı bir kez yendik diye hiçbir şey olmadı. Aynısını burada tekrarlamalıyız.” dedim. İki maçta da 20 binden fazla taraftar vardı. Çok zor iki maç yaşadık çünkü Barcelona çok iyi bir takım. Ancak sonunda Final Four'a kalan takım biz olduk. Herkes için sürprizdi, bizim için değil…
Barcelona serisinde kütüphanenin tozlu raflarından “box-and-one” savunmasını ortaya çıkarıp, herkesi şaşırtmıştınız. Yine sezon boyunca yan yana kullanmayı tercih etmediğiniz Diamantidis-Calathes ikilisiyle sonuca gitmiştiniz. Acaba CSKA için hazırladığınız bir sürpriz var mı?
İnsanlar bu tip şeylerin üzerinde çok duruyor. Box-and-one savunmasını maçın bazı kısımlarında kullandık ama maç hazırlığı çok daha ciddi bir iştir. Şimdi birçok insan bana “Koç, bu Final Four için sakladığınız farklı bir numara var mı? Belki yeni bir oyun?” diye soruyor. Herkese cevabım aynı: “Bir koçun ve yardımcılarının işi bir oyun yapmaktan çok daha ciddidir.” Tabii ki biz her şey için hazırlıklı olmalıyız. Beklentilerimizi iyi ayarlamanın yanı sıra, maç içinde olup bitenleri de iyi takip etmeliyiz. Bazen yaptığınız hazırlıklar, o maç için en doğru yöntem değildir. Bu yüzden maç içinde stratejimizi değiştirmeye hazırlıklı olmalıyız. Biz maçlara böyle çalışıyoruz. Sadece Panathinaikos da değil, inanıyorum ki Avrupa'da her takım aynı şekilde yaklaşıyor. Göreceğiz. Final Four'da bizi bu sezon iki kez yenen bir takımla oynayacağız. Bu da CSKA'ya karşı başarmak istiyorsak daha iyi bir seviyede olmamız gerektiğinin bir göstergesi.
Oyun sisteminizde “spacing” (saha yerleşimi) ne kadar önemli?
Spacing çok önemli. Benim için sihirli kelime diyebiliriz. Sahaya iyi yerleştiğinizde hücumda her şey çok daha kolaylaşıyor. Bu da idmanlarda ve maçlarda çok üzerinde durduğumuz bir şey. Saha içi yerleşimine çok değer veriyoruz ve bizim için çok önemli bir konu.
Maccabi Tel-Aviv ile geçen sezon final oynamıştınız, bu sezon da çeyrek finalde karşılaştınız. Tabii ki kadrolar çok farklı ancak geçen yıldan bu yana nelerin değiştiğini anlatır mısınız?
Final tek maçtır. Maccabi'yle bu sezon bir playoff serisi oynadık. Basketbolu seven herkes bu serinin izlenmesi gereken bir seri olduğunu söyledi. Öncelikle Maccabi ve Panathinaikos'tan bahsedersek, Avrupa'nın iki tarihi takımını görüyoruz. Tabii beşinci maçı da oynamamız herkesin bu maça odaklanmasına sebep oldu. İyi maçlar izledik. Çok sert maçlardı. Maccabi çok iyi bir takım. Böyle bir seride Final Four'a kimin kalacağını çok ufak ayrıntılar karar verir. Bence sadece Yunanistan'daki birinci maçı kolay kazandık. Diğer maçlar çok zordu ve bir-iki pozisyon farkı yarattı.
Bize Dimitris Diamantidis'i anlatır mısınız?
Diamantidis hakkında insanların bilmediği ne söyleyebilirim ki? Bence Diamantidis şu anda Avrupa'nın en iyi oyuncusu. Buraya sekiz yıl önce geldi ve her sene daha iyi oynamaya başladı. Şurası çok açık ki bu seviyede devam etmeye aç. Antrenör olarak bildiğim bir şey var, çalıştığım tüm büyük oyuncular takımla birlikte hareket ettikleri için iyi basketbolculardı. Bireysel idman da çok önemli. Diamantidis izin günlerinde bile her sabah salona gelir. Şut atar, dribling yapar… O bu takımın gerçek lideri. Herkes onun kaptanlığını kabul etti. Benim işimi de kolaylaştırıyor. Diamantidis gibi bir oyuncunuz varsa tüm fikirlerinizi sahaya yansıtabiliyorsunuz. Diamantidis dürüst ve çok iyi bir insan. Takım arkadaşları için öneminin farkında. Her zaman takım arkadaşlarını düşünür. Kulüpteki herkesi düşünür. Bu Diamantidis. O tabii ki çok özel bir oyuncu, ancak özel de bir insan.
Yunanistan ekonomik yönden zor bir dönem geçiriyor, buna karşın iki takımın birden Final Four'a kalması ülkede nasıl karşılandı?
Olimpiakos ve Panathinaikos taraftarı için de Final Four'a kalmak büyük bir coşkuya sebep oldu. Özellikle burada oynadığımız beşinci maç… Burasının rekorunu kırdık. Geçen sene de böyle anlar yaşamıştık. Efes'e karşı oynadığımız TOP 16 maçı da böyleydi. 20 binden fazla taraftar vardı. Yine geçen sene Barcelona maçları, önceki sezon oynadığımız Siena maçları… Fakat Maccabi maçı inanılmazdı. Salona girdim, burada olduğum 13 sene boyunca hiç böyle bir şey görmemiştim. İnsanların çok mutlu olduğunu gördüm. Yunanistan gibi zor günler geçiren bir ülke için önemli.
Duşan Ivkoviç'le çok iyi dost olduğunuzu biliyoruz. Biraz ondan bahseder misiniz?
Ivkoviç'le iyi arkadaştan çok daha fazlasıyız. Öncelikle Ivkoviç benim çok saygı duyduğum bir insan. O benim ağabeyim gibi. Aile ilişkimiz de var. O benim oğlumu, eşi de benim kızımı vaftiz etti. Bizim için ve Olimpiakos için geçen bu kadar zorlu bir yaz döneminden sonra bir şekilde genç oyuncularla iyi basketbol oynamanın bir yolunu buldular ve Final Four'a kaldılar. Bence bu onlar için büyük bir sonuç. Tabii ki yaz döneminde yaşananları düşünürsek bizim için de öyle. Çünkü takımın sahibi Yannakapoulos ailesi kalmaya karar verdi ve Avrupa'nın diğer takımları kadar normal bir bütçeyle yola devam etmenin bir yolunu buldu. Bazı oyuncularımız değişti, Olimpiakos'un da. Sonuçta Final Four'dayız. Çok mutluyum. Dostum Ivkoviç için de, takımım için de çok mutluyum.
Yardımcınız Dimitris Itoudis ile sıra dışı bir ilişkiniz var. Onun kariyerinizdeki yeri nedir?
Ivkoviç için ağabeyim dediysem, Itoudis de benim küçük kardeşim. Tıpkı Ivkoviç'le yaşadığım gibi bir ilişkim var. 13 yıldır birlikteyiz. Onu birlikte çalışmadan birkaç yıl önce biliyordum. Her gün birlikteyiz. Bazen Noel gibi durumlarda ufak tatillerimiz olduğunda ona “Lütfen, üç-dört gün seni göremeyeceğim için çok mutluyum, lütfen benimle konuşma, sakın arama.” diye şaka yapıyorum. Tabii ki Itoudis çok saygı duyduğum birisi. O bana çok yardımcı olur. Her maçtan ve idmandan önce tüm fikirlerimizi konuşuruz. Birlikte çalışmaya başladığımız ilk gün ona “Her konuda benle aynı fikirde olan bir yardımcı antrenör istemiyorum. Senin fikirlerini duymak istiyorum.” dedim. İşte bu yüzden maç içinde siz bazen bizi kavga ediyormuşuz gibi görüyorsunuz. Hayır, bu kavga değil. Bu bizim takım için en iyisini yapmak adına çizdiğimiz yol. Şimdi Itoudis iyi bir baş antrenör olmaya hazır. Eğer böyle bir karar verirse ona yardım etmekten mutluluk duyacağımı biliyor. O ve ailesi her saniye yanında olacağımı biliyor.
Maç içinde bazen çok sinirli olduğunuzu görüyoruz. Saha dışında da böyle biri misiniz gerçekten?
Bana bazen sinirli dediğiniz için teşekkür ederim. Ben her zaman sinirli olduğumu düşünüyorum ama, sağolun. Ben çok farklı bir insanım. Maç kasetlerini izlerken bazen kendimi tanıyamıyorum. Bu benim işim. İşimi çok seviyorum. Saha dışındaysa bambaşka bir insanım. Ben insanlarla birlikte olmayı seven birisiyim. Ancak bu benim işimi yapış şeklim. Kendimi değiştiremem. Evet, rengim ve her şey. Ben buyum. Böyle olmaya devam ettiğim sürece antrenörlük yapacakmışım gibi hissediyorum. Eğer oraya geçer ve hiç tepki göstermeden oturursam bu kimse için iyi değildir. Başta takımım için.
Panathinaikos'un “13. Kapı” adlı taraftar grubu Avrupa'da özel bir yere sahip. Sizin başarınızda Panathinaikos taraftarının öneminden bahseder misiniz?
Bizim işimiz taraftar olmadan herkesin anlayabileceği bir iş haline geliyor. Yani taraftar ile bizim bağımız çok önemli. Her zaman söylüyorum, aldığımız tüm kupalar bu insanlar sayesinde oldu. Taraftarımız olmadan motivasyonumuz olamaz. Oyuncular için de dolu tribünler önünde oynamak farklı. Seyircilerin onları desteklemek ve yardım etmek için orada olduğunu bilmeleri başka bir etki yaratıyor. Takım ve taraftar arasındaki bu ilişki çok önemli. Özellikle “Gate 13” adlı taraftar grubuyla. Birçok maçta takıma savaşması için özel güç veriyorlar.
Daha önce Real Madrid'i Avrupa şampiyonu yaptınız. Şimdi Panathinaikos'tasınız. Real Madrid-Barcelona ve Panathinaikos-Olimpiakos derbilerine bizzat tanık oldunuz. Bu iki derbiyi kıyaslar mısınız?
Derbi için farklı kelimesini kullanmak daha doğru olur. Real ve Barcelona iki farklı bir şehrin takımları. Panathinaikos-Olimpiakos daha çok Fenerbahçe-Galatasaray derbisine daha çok benziyor diyebilirim. Büyük bir derbi. Bunca yıl kendi öncelikle kendi taraftarımıza “Bizi destekleyin, Olimpiakos'a karşı bir şey yapmayın” dedim. Muhtemelen bir kez daha final oynayacağız. Her maçtan önce insanları sakinleştirmeye çalışıyoruz. Bunun sadece bir basketbol maçı olduğunu, yalnızca spor olduğunu söylüyoruz. Bazen bu ortamı sağlamak pek mümkün olmadı. Umarım bu sene her şey normale döner. Sadece Panathinaikos-Olimpiakos değil, dünyanın her yerindeki tüm maçlar sporseverlerin birlikte eğlenmesi için yapılıyor. Bunu unutmayalım.
Kariyerinizde bir de Türk basketbolcuyla çalıştınız, İbrahim Kutluay. Biraz ondan bahseder misiniz?
İbo'nun buraya ilk geldiği zamanı hatırlayın. AEK'te oynamak için buradaydı. O zamanlar Türkiye'den Yunanistan'a gelmek çok normal bir durum değildi. Ancak insanlar kısa süre içinde ona sevgi gösterdiler. AEK taraftarı da onun nasıl bir insan ve oyuncu olduğunu anladı. Ben de onu transfer ettiğim ve bizim için oynadığı için mutluyum. Birlikte Bologna'da şampiyonluk yaşadık. Bizim için çok önemli bir oyuncuydu. Basketbolu bilen herkes İbo'nun nasıl bir basketbolcu olduğunu biliyor. Ancak insan olarak özel birisi. Arkadaşlığımız devam ettiği için çok mutluyum ve ona en iyi dileklerimi sunuyorum. Ona da benim ve Panathinaikos için yaptığı her şey adına bir kez daha teşekkür ediyorum.
Baklavayı çok sevdiğinizi biliyoruz. Türkiye ve özellikle Final Four oynayacağınız İstanbul şehriyle aranız nasıl?
Sadece baklavayı değil, birçok Türk yemeğini çok seviyorum. Özel yemekler. Çok yememek için kendimi koruyorum. Bu yaşta kendinizi korumaslısınız. İstanbul benim için çok önemli bir şehir. 20 yıl önce, 1992 yılında Partizan'la ilk Final Four'umu orada oynadım. Partizan'la şampiyon oldum. İlk antrenörlük yılımdı, ilk kez Final Four'a kaldım ve şampiyon oldum. Benim için çok özel bir şehir. Neredeyse her yıl geliyoruz İstanbul'a. Güzel bir şehir. Tüm arkadaşlarım İstanbul'u çok seviyor. Ben de İstanbul'da olmayı çok seviyorum çünkü birçok arkadaşım var. İstanbul'da vakit geçirmekten keyif alıyorum.
Son mesajınız?
İstanbul'da görüşürüz. Keyifle!