Spor yazarları Beşiktaş-Fraport TAV Antalyaspor maçı için ne dedi? Atilla Gökçe /Milliyet: 88 günlük arada yeteri kadar çalışabildiler mi? Bekledikleri verimlilik düzeyine çıkabildiler mi? Skor tabelasına bakınca görüyorsunuz ki olmamış… Sergen Hoca da yanlış bir on birle başladı maça… O nedenle maçı Antalyaspor kazandı. Uyandıkları zaman tren kaçmıştı. Maç başladı, Beşiktaş seri ve isabetli paslarla Antalya yarı alanına yerleşti. Ama Antalyaspor’un oluşturduğu kalabalıkla alan daraltması yüzünden zorlandılar.Topla adam eksiltemediler. İsabetli şut atamadılar. Cem Dizdar /Fanatik: Fiziksel olarak belirgin bir düşüş beklemiyordum oyunculardan doğrusu, yanılmadım da... Çünkü öncesinde de güç/hız verileri pek parlak değildi! Geriye kalan, kimin ‘acemilik’ yapacağıydı. Hücum eder gibi görünen Beşiktaş, ‘kapan/bekle/fırla’ oynayan Antalya’ya muazzam fırsatlar verince golleri yedi. Çünkü bilinçli hücum şablonu yoktu ve belli ki Sergen Yalçın’ın en güvendiği şey ‘oyuncu yeteneği’ydi. Bu nedenle iki bek Gökhan/Rıdvan defalarca aynı anda hücumdayken savunma güvenliği evlere şenlikti. Bu oyun epeydir, ‘Boyd atamadı, Ersin kurtaramadı’ türü basit klişenin çok ötesine geçmiş durumda. Erman Toroğlu /Fotomaç: Ayıp çok ayıp. İnsanların aklıyla ve gözüyle dalga geçmeyin. Beşiktaş'ın attığı golde yan kamera gösteriyor iki defa, Beşiktaşlı oyuncu net ofsayt. Hakem oyunu durduruyor, görüntüye bakıyorlar bir de ne görelim; o pozisyonu o açıdan göstermiyorlar, kale arkası açısından gösteriyorlar, ofsayt olmadığını anlatıyorlar bize. Yahu arkadaşlar yapmayın, insanları aptal yerine koymayın.. Bunu nasıl yapıyorsunuz ve kimler yapıyor? Bunların hesabını sormazsanız, Türk futbolunda zaten bir güvensizlik var, iyice batağa gireriz. Yahu elektronikle oynamayın bari. Yani sözün özü; ayıp oğlu ayıp, yazıklar olsun... Beşiktaş takımı ikinci yarıda baskılı gözüktü. Antalyaspor mümkün olduğu kadar geri çekildi.Top yaparak akına çıkamadı. Aslında orta sahada biraz daha iyi top yapsalar 3-4 yapmaları işten bile değil. Şu anlaşılıyor ki Beşiktaş bu seneyi unutmuş, seneye bakıyor. Çünkü sahaya çıkan kadro, sonra oyuna girenler, yönetimle Teknik Direktör Sergen Yalçın konuşmuşlar, önümüzdeki yıl 'kimler kalacak, kimler gidecek' ona bakıyorlar, işleri zor. Yüksek paralar alan oyuncuları, belli ki gönderecekler. Yani yıllar önce Samet Aybaba ile yaşanan 'feda'yı yapacaklar seneye ama bunu açık açık söyleyemiyorlar, söylemiyorlar. Çünkü kombine satacaklar, seyirciyi köpürtecekler ama hangi takımla, hangi kadroyla. Önümüzdeki yıl da işi çok zor. Bunun için de yazının sonunu şöyle bitireceğim; Fikret Orman kına yaksın.... Uğur Meleke /Hürriyet: Bundan yaklaşık 28 yıl önce, 5 Nisan 1992 günü Beşiktaş’ın gencecik bir futbolcusu için dönüm noktası hüviyetindeydi. Bıyıkları henüz terlememiş o genç adamın ismi Sergen Yalçın’dı... Metin-Ali-Feyyaz-Rıza gibi yaşayan efsanelerle dolu siyah beyazlı ekip, üst üste üçüncü şampiyonluğuna koşarken, nisanda kritik bir Konya deplasmanındadır. Maç golsüz sürmektedir, takımların o yıllarda sadece iki oyuncu değişikliği hakkı vardır ve o ana kadar hiç dakika almamış Sergen kulübede umutsuzca oturmaktadır. Efsanevi İngiliz teknik adam kulübeye yönelir, ona hazırlanmasını söyler ancak Sergen kendisine seslenildiğine inanamaz. Zira kulübede, onunla aynı pozisyonda oynayan pahalı bir yabancı, Polonyalı milli Zejer de oturmaktadır. Gordon, Konya’da son bölümde oyuncu değişikliği hakkını Sergen’den yana kullanır. Sergen ceza yayı üzerinden şık bir vuruşla takımını öne geçiren golü atar ve efsanevi kariyeri başlar o gün. Dünkü maçın gidişatından bağımsız olarak, sol bekte 2001’li Rıdvan’ı izlerken o Gordon Milne ruhu geldi sürekli aklıma. Beşiktaş’ın oldukça zengin olan, bir yerli bir yabancı ası bulunan sol bek bölgesinde pandemi dönüşü Rıdvan’ın oynaması, Sergen Yalçın’ın 28 yıl önce geldiği yeri unutmadığı hissiyatını verdi bana. Beşiktaş’ın mâli durumunu düzeltmek için kampanyalar yaptığı şu dönemde de ihtiyacı olan şey, tam olarak bu. Yalnız Beşiktaş’ın 90’ların başındaki takımdan devşirmesi gereken tek şey Gordon ruhu değil. İlk 11’de daha az koşucu, daha fazla yetenekli futbolcuya ihtiyaçları var bence. Dün ilk devrede yüzde 73 topla oynadılar. Sürekli üçüncü bölgede topu gevelediler ama yaratıcılıktan uzak tek tip oyuncu profiliyle verimsiz bir durumdu bu. İkinci yarıda Ljajic’lerinNkoudou’ların girmesiyle verim arttı, peş peşe pozisyonlar da bulundu ama iki farktan geri dönmeye yetmedi bu baskı. Antalya’nın ön tarafındaki yetenek havuzunun, Beşiktaş’tan zengin gözükmesi enteresan. Güntekin Onay /Hürriyet: Sergen Yalçın, ligde oynadığı son 8 maçı kaybetmeyen Antalyaspor’a karşı 2001 doğumlu iki oyuncuyla başladı. Sahaya çıkan 11’lere bakınca Antalyaspor’un hücum hattındaki 4 futbolcusu Beşiktaş’ın önde oynayan 4 oyuncusundan çok daha golcü ve asistçi. Hal böyle olunca da Beşiktaş, ilk yarıda yüzde 73 topa sahip olup oyunu kontrol etmesine rağmen konuk ekip akılcı taktiği ile 2-0’ı buldu. Baskılı görünen Beşiktaş ise yaratıcılık konusunda ciddi sorun yaşadı. Güven Yalçın ve Diaby kendilerine verilen şansı çok kötü kullandılar. Bunlara Boateng’in de kötü futbolu eklenince Beşiktaş ilk 45 dakikada gol bulamadı. Sergen Yalçın ikinci yarıya Güven ve Diaby’yi çıkartıp Ljajic ve N’kodou’yu alarak başladı. Öyle ki Güven 8; Diaby 7 aydır tek bir gole katkı yapmamışlar. Ne bir asist ne de golleri yok.