Spor yazarları Fenerbahçe-Slovacko maçı için ne yazdı? Mehmet Demirkol | FANATİK İki serbest 8 numara arkada Arao bu rakip için yeterli bir dinamizm yarattı. Kiev maçılarında önden ve geriden desteğin istenen seviyeye henüz çıkamayışı belli oranda sorun yaratıyordu. Şimdi burada belli oranda ilerleme sağlanmış durumda. Emre Mor’un, Kiev maçında oyuna alınıp sonra dışarı çekilmesinden sonra bu maça 11’de başlaması disiplin dengeleri açısından güzel.  Jesus belli ki içeride lafını dinletiyor. Savunma göbeği açısından zorlayıcı bir maç olmasa da nadir hızlı kaçma çabalarına verilen reaksiyonun da Jesus’u memnun ettiğini gördük. Henrique-Szalai ikilisinin bekler tarafından desteklenişi yeterliydi. 4’lü, Arao’nun katılımıyla 5’li birbirini iyi süpürdü. Bu kompakt oyun Slovacko’nun derin savunmasını geçmeye yetti. Emre’nin 2. dalışında bulduğu gol şık. Hem vuruş hem kurulum açısından. UĞUR MELEKE | HÜRRİYET - Deneyimli Slovacko’nun makine düzenine taşıdığı oyununa karşılık yeni bir Fenerbahçe futbolu var sahada. Jorge Jesus, üçüncü resmi maçta da güçlü önde baskıyı tercih etti. Pres başarılıydı, yaşlı Slovacko savunması bolca hataya zorlandı. Ancak tek gelişim bu değildi: Fenerbahçe topa sahipken de geriden daha iyi kurmaya başlamış oyunu. Üstelik bunu burada daha ilk maçını oynayan Gustavo Henrique ile başarmak da önemli. Dünün konuşulmaya değer tek adamı Gustavo Henrique değildi elbette. Hazırlık döneminde inişli-çıkışlı bir grafik çizen Lincoln beni ziyadesiyle mahcup etti, hem özgüveni hem de kalitesiyle onu izlemek bir zevkti dün gece. Emre Mor da kariyerinin ikinci perdesine Karagümrük’te başladığı yerden devam ediyor. Çok daha istekli, çok daha çalışkan. Valencia takımın lideri. Rossi ikinci santrfor rolünde de olağanüstü iyi niyetle oynadı. Arao bu kez sadece stoperlerin arasına gömülen değil, öne de oynayan bir profildeydi. Jesus etkisi yavaş yavaş görülmeye başlamış gibi sanki Fenerbahçe’de. Elbette Jorge Jesus, kafasındaki pres-yoğun oyunu Dinamo önünde de oynatmaya çalıştı ama dün Kadıköy’deki müsabaka sanırım Portekizli’nin düşüncelerini tam anlamıyla sahaya yansıttığı ilk maçtı. Jesus-ball’un Türkiye’deki ilk gösterimi diyebiliriz sanırım dün gece için. Ve bu gösterim, gelecek için umut vericiydi bence. ÖMER ÜRÜNDÜL - SABAH | Fenerbahçe ilk yarıda genelde baskılı ve tempolu oynadı. Ama doğal olarak yeni oluşmuş kadronun uyum sorunu yüzünden hücum zenginliği sağlanamıyordu. Kanatlar iyi çalışmıyordu. Ama sonuçta devre iki farklı skor avantajı ile bitti. İkinci yarının hemen başında rakipten Hofmann kırmızı kart görünce maç zaten orada bitti. Fenerbahçe, 45 dakika 10 kişi oynayan rakip karşısında bastırdı ama hücum girişimleri planlı-programlı olmadığından yine üretkenlik sıkıntısı çekildi. Sonuçta atılan üçüncü golle tur garantilenmiş oldu. Dün gece Fenerbahçe'nin hücumda ne kadar sıkıntılı olduğunu gösteren bir tablo vardı. Hemen hemen tek kale oynuyorsun, rakip 45 dakika 10 kişi ama sadece bir tek korner kazanıyorsun! Genel anlamda gözüme çarpan aksaklık; ilk devre skor avantajından sonra rakibe çok tehlikeli iki pozisyon verilmesi. Zaten çok baskılı oyunda atılan goller de oyuncuların bireysel katkıları ile oldu. Emre Mor doğru anda iyi vurdu, Lincoln'ün frikik vuruşu da uzak menzilli üçüncü golü de mükemmeldi. Emre Mor ilk yarı iyi oynadı, Lincoln golleri dışında da iyi işler yaptı. Gustavo Henrique için bu maçta yorum yapmak mümkün değil ama gördüğüm kadarıyla ağır bir stoper. Takımın fizik açıdan en güçlü oyuncusu Osayi idi. Ben şahsen Arda'dan ümidimi kestim. Eğer takım iki farklı skor avantajına sahipken rakip 46'da 10 kişi kalmışken, Arda 76'de oyuna giriyorsa bu işten bir iş çıkmaz. Taraftarın 70. dakikada tempo tutması olmasa belki de oyuna alınmayacaktı. Hakem için çok kolay bir maçtı. Yalnız FIFA diyor ki; İkinci sarı çok net olacak! Hiç tartışılmayacak. Bana göre rakip oyuncuya gösterilen ikinci sarı kart yanlıştı. ŞANSAL BÜYÜKA - MİLLİYET | İlk defa izledim. Yanılır mıyım bilemem. Elbette bir Alex değil... Asla değil... Ama Alex sonrası uzun yılların ardından ilk defa Fenerbahçe’de bir futbol aklı gördüm: Lincoln Henrique...Büyülü bir solak... Top ayağına yapışıyor ve yakışıyor. Adrese teslim pas atabiliyor. Oynuyor, oynatıyor. Saha içi liderliğine aday... Kalabalıklardan iyi çıkıyor.Bütün bu özelliklerine rağmen kendine değil takıma oynuyor. Müthiş vuruyor. Alex sonrası belki de Fenerbahçe’ye gelen en kaliteli futbol aklı, ayakları ve kafası...Belki de tek sıkıntısı var. Sanki oyun içinde sürekliliği yok. Kopuk kopuk oynuyor.Sahneye çıktığında oyunu, skoru, maçın gidişini ve kaderini değiştirecek işler yapıyor.Eğer bu derin izler, sadece bir maç için değilse, bu sezon Fenerbahçe’ye ve Süper Lig’e hükmeder. Ligin ve takımının kaderini çizebilecek bir-iki oyuncudan biri olur. Savunmada iki kenar bek sıkıntılı... Osayi Samuel o kadar bireysel oynadı ki, her çıkışta topu rakiplerine kaptırdı. Fenerbahçe maç boyu Osayi Samuel‘in kanadından tek orta yapmadı, yapamadı.Sol kenarda Ferdi, son iki Avrupa maçında defansta rakiplerini yeteri kadar karşılayamıyor. Çoğu pozisyonda kaçırıyor. Dinamo maçında iki gol böyle gelmişti.Slovacko maçında da Ferdi, gene rakibi bir-iki kaçırdı ama, Çek takımının gol atacak yetisi, kalitesi asla yoktu. Fenerbahçe kalesini genelde dürbünle uzaktan izlediler.Fenerbahçe 3-0 değil, isterse 13-0 kazansın, halen “Baba” bir golcüye ihtiyacı var. JJ maçtan bir gün önce yaptığı basın toplantısında “Yeteri kadar golcümüz var” demişti. Şaka yapmış olmalı... Nitekim santrfor diye sahaya çıkan Valencia, Fenerbahçe adına bu maçın en zayıf halkasıydı.Süper Solak Lincoln Henrique‘yi görünce, Dinamo Kiev maçında niye son 5 dakikada oyuna girdi, anlamadım.Daha önce oyuna girse, penaltıda sicili bozuk Valencia yerine topun başına geçse, Şampiyonlar Ligi‘ne giden yolun ve o maçın kaderi değişmez miydi acaba?