Atakaş Hatayspor Teknik Direktörü Ömer Erdoğan, Türkiye Futbol Federasyonu'nun TamSaha dergisine açıklamalarda bulundu. "Almanya'da o dönemde bile çok iyi imkânlar vardı. O yaştaki gençlere eğitim verebilecek çok sayıda amatör kulüp vardı. Benim doğup büyüdüğüm Kassel şehrinin nüfusu belki 120-130 bindi ama kendi tesislerine sahip olan abartısız 120 amatör kulüp vardı. Bahsettiğim Türk mahallesine 2-3 kilometre mesafede dört farklı kulüp vardı. O yaşta ligler bile başlıyordu. "Çocuk Bezi Ligi" diyorlar. 5-6 yaşında çocuklara maç yaptırıyorlar. O yaşlardaki eğitimde çocuklara serbestlik tanıyorlar, futbolun temel hareketlerini öğretiyorlar. Ama o maç heyecanını yaşamak bile çocuğu yarışmacı hale getiriyor." "Kassel'de profesyonel takım yoktu. O dönem takımın gözde oyuncularından birisiydim. St. Pauli ise Bundesliga'da mücadele ediyordu. Beni keşfedip idmana davet ettiler. Bir hafta Hamburg'a gittim. Allah da yardımcım oldu. Hatta bir güzel anım var. Şut idmanında kaleyi devirdim. O kadar sert vurmuşum ki kale devrildi. Bild gazetesinde, "Denenmeye gelen Ömer Erdoğan, şut idmanında kaleyi devirdi" diye haber çıktı. O gazeteyi hâlâ saklıyorum. Şubat ayıydı ve St. Pauli ligde kalma mücadelesi veriyordu. Buna rağmen teknik direktörümüz dördüncü gün, "Biz senden eminiz. Seninle sözleşme yapmak istiyoruz" dedi. İlk adımı bu şekilde attık. St. Pauli benim için çok önemli oldu. Çünkü ilk defa bu kulüpte profesyonel imkânlarda oynama fırsatı buldum. O bir senede belki çok fazla forma şansı bulamadım ama o ortamı görmek benim için inanılmaz bir avantaj oldu." "Benim gittiğim dönem sıkıntılı bir dönemdi. Ali Sami Yen kapanmış, maçlar Olimpiyat Stadı'na verilmişti. Eminim Ali Sami Yen'de oynamış olsaydık daha iyi bir sezon geçirebilirdik. Oynadığım mevkide kaptan Bülent Korkmaz ve Barcelona'dan gelen Frank de Boer vardı. Onların önüne geçmek kolay değildi. Bir dönem sonra Fatih Hocamız revizyona gidip gençlere yöneldi ve ben de peş peşe maç oynama fırsatı buldum. Fenerbahçe maçında attığım gol sonrası taraftarların bana olan sevgisi arttı. Ancak orada faydalı olabileceğime inancım kalmamıştı ve Aykut Kocaman için Malatyaspor'u tercih ettim. İyi ki de tercih etmişim. Çalıştığım hocalar arasında en iyilerinden birisiydi. Kendisinden çok şey öğrendim. İki sezon sonra da Bursaspor'a transfer oldum." Takım Süper Lig'e çıktıktan sonra Mehmet Altıparmak ile yollarını ayırıyor ve hoca arayışına giriyor. Sportif Direktörümüz Fatih Kavlak da sağ olsun beni öneriyor başkana... Onursal Başkanımız Lütfü Savaş'la Ankara'da tanıştık. Karşılıklı bilgi alışverişinde bulunduk. Kendimizi tanıttık, hedeflerimizi söyledik. İlk görüştükleri hoca benim. Toplantı sonrasında Lütfü Başkanımız sağ olsun, "Benim için hoca belli oldu. Ömer Hocayla başlıyoruz" diyor. Tarihinde ilk kez Süper Lig'e çıkan takımın başına Süper Lig tecrübesi olmayan, hocalık kariyeri çok fazla olmayan birisini getirmek, onun açısından da riskli gözükebilir. Başkan, "Benim için isim, kariyer, geçmiş önemli değil; benim için gerçekten hırslı, öğrenmeye, kendini geliştirmeye aç, enerji dolu bir hoca istiyorum" dedi ve beni tercih etti. Hatayspor'da işe başladığımda çok fazla zamanımız yoktu. Çok çabuk hareket etmek zorundaydık. Devam etmek istemediğimiz oyuncularla yollarımızı ayırdık. Çok transfer yapmamız ve takımı sil baştan kurmamız gerekiyordu. İmza attıktan bir hafta sonra kamp başladı. Kamp programı yaparken eksik mevkilere transfer yapmak için de uğraştık. Sportif Direktörümüz Fatih Kavlak ve ekibimle yoğun bir mesai harcadık. Yaz döneminde 500-600 oyuncu izledik. Ama bu oyuncuların dışında daha önce ekibimle canlı izlediğimiz oyunculara öncelik verdik. Akintola gibi, Münir gibi, Pablo Santos, Ruben Riberio gibi izlediğimiz oyuncuları tercih ettik. Bu konuda yönetimimiz bize güvendi ve seçim hakkı verdi. Bu güvenlerini de boşa çıkarmadık çok şükür. Kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum. "Oyuncu almak kolay, önemli olan oyuncudan performans almak. Size bir örnek vereyim. Mame Diouf'un Stoke City'de iki sezon doğru dürüst maçı yok. İstatistikleri çok iyi değil. Bu oyuncuyu transfer ederken bazı kriterleri değerlendirerek aldık. Mesela beni en çok heyecanlandıran bir konuyu anlatmak istiyorum. Diouf'ta ısrar etmemi sağlayan ilginç bir olaydı. Mame, Stoke'tayken rezerv ligde oynadı. Bir maçta bir pozisyon var. Takım arkadaşı penaltı kullanıyor ve penaltı golle sonuçlanıyor. Penaltıyı kullanmayan Mame Diouf, topu filelerden alıp sprintle koşarak orta saha noktasına bırakıyor. Düşünün, Mame Diouf'tan bahsediyorum. Mame bunu Premier Lig'de değil rezerv ligde yapıyor. Futbola karşı ne kadar iştahlı, istekli ve karakterli olduğunu o maçta görüyorum. Tabiî Hannover dönemini, Manchester United dönemini zaten araştırdım. Diouf kariyeri büyük oyuncu ama iki senede düşüş yaşayan oyuncu için dersiniz ki, 'Bu oyuncu doymuş.' Fakat o pozisyon beni çok etkiledi. Senegal Millî Takımı'nda oynadığı, benim de tanıdığım arkadaşlarına da ulaştım. Karakteriyle ilgili hep güzel referanslar aldım. Kendisiyle de görüntülü görüşmeler yaptım. O enerjisini zaten görünce anlıyorsunuz. Benim verdiğim mesajlar da onu heyecanlandırdı. Demek istediğim, transfer yapmak çok önemli ama oyunculardan bu verimi alabilmek veya performansının zirvesine getirmek çok daha önemli. Burada sadece kendimden söz etmiyorum. Biz bir ekibiz. Teknik ekibim ve yardımcılarımla beraber oyuncularımı hem fiziksel hem mental hem de taktiksel olarak en iyi şekilde hazırlamaya çalışıyoruz. Oyuncuların buna karşılık vermeleri de ne kadar karakterli olduklarını gösteriyor. Sonuçta biz isteriz, anlatırız, gösteririz ama oyuncu yapmazsa olumlu dönüş olmaz. Futbolcuda potansiyel varsa ve karakteri de iyiyse biz zaten küçük dokunuşlarla onu yine yukarıya çıkartabiliriz. Oyuncuya iletişim anlamında nasıl dokunmamız gerektiğini hep çalışıyoruz. Hangi ülkenin oyuncusunun nelerden hoşlandığına, ona nasıl davranılması gerektiğine kadar araştırıyoruz. Oyunculara hep yardımcı olmaya çalışıyoruz. En ince detaylara kadar oyuncuları araştırıyoruz. Sırf antrenmanla bu işler oluşmuyor." "Aaron'u izlerken son yıllarda istatistik olarak performansının karşılığını vermediğini görüyorduk. Ama potansiyeli olan bir oyuncu olduğunu da biliyorduk. Yetenekli bir oyuncu. Değişik çalımları, değişik şutları var. Gücünü iyi kullanıyor. Sürati ve hava toplarındaki etkinliği iyi. Bunları çok daha iyi yapabildiği zaman iyi yerlere gelebileceğini düşündük ve öyle transfer ettik. Aldığımızda şu anki halinden çok farklıydı. Kilo problemi vardı. Bazı konularda çok eksiği vardı. Ama biz özellikle sezon öncesi kamp döneminde yaptığımız ekstra çalışmalarla bunu giderdik. Oyuncu da bize çok güzel cevap verdi. Takım içerisindeki kaliteli oyuncuların neler yaptığını da gördü. Önünde Mame Diouf gibi kariyerli ve karakterli bir oyuncu var. Pablo gibi, Ruben gibi oyuncular var. Bu oyuncular Aaron için çok iyi örnekti. Daha önce zirveye çıkan oyunculardı. Ama şu an burada takımı bir yerlere getirebilmek için çaba gösteriyorlar. Aaron bundan da çok etkilendi. Arkadaşlarına ayak uydurdu. Dedi ki, 'Benim de bu takımın bir parçası olabilmem için çok çalışmam gerekiyor.' Biliyorsunuz ben ilk haftalarda Aaron'u oynatmıyordum.  Çünkü bir sakatlık durumu vardı. O dönem onu daha çok alternatif oyuncu olarak değerlendiriyordum. Ama o dönemde bile hırsıyla, antrenmanlarda sürekli üzerine koyarak, eksiklerini tamamlayarak, istediklerimize olumlu cevaplar vererek kendisini geliştirdi. Ben kendisiyle hep konuştum. "Bak oğlum çok az kaldı. Üzerine koyarak çalışmaya devam et. Şans vereceğim sana. Ama sen ne zaman hazır olursan, o zaman bu formayı alacaksın ve bir daha çıkarmayacaksın" diyordum. Bu fırsatı kendi oluşturdu. Çok çalıştı ve sabırla bekledi. Oyuna sonradan aldığımız dönemlerde hep katkı sağladı. Bu fırsatı da yakaladıktan sonra sürekli üzerine koyarak devam etti." "Burada başkanımız bize güvenmiş ve sorumluluk vermiş. Sezon başlarken iyi sonuçlarla bu güveni geri vermemiz gerekiyordu. Aynı şekilde bunun bir de mâliyet tarafı var. Biz sezon başında gelip, "1 milyon euroya şunu alın, 2 milyon euroya bunu alın" diyerek kulübü borca sokup, 3-5 hafta ya da 3-5 ay sonra buradan ayrıldığımızda arkamızda çok büyük bir sıkıntı bırakmış olabilirdik. Bunun önüne geçmek için sezon bütçemizi öğrendik ve 10 liraysa 10 liralık bir takım kuralım istedik. 15 liralık takım kursaydık oyunculara verilen sözleri tutamazdık. Bu sefer başka problemlerle karşı karşıya kalacaktık. Biz 10 liraya çok sayıda ve kaliteli oyuncular almamız gerektiğini biliyorduk. Araştırınca oluyor, buluyorsunuz. Şimdiden gelecek sezon için çalışmalarımıza başladık. Sezonun son maçlarına takımımızı hazırlarken erken hazırlığı da yapmamız gerekiyor. Kulübü mâli açıdan zor durumda bırakmamak ve almak istediğimiz oyuncuları da kimse fark etmeden erkenden almak istiyoruz. Ne kadar erken alırsak o oyuncuyu o kadar çok kazanmış oluruz. Bu, zahmetli ve yorucu bir iş... Eğer sağlıklı bir planlama olursa bu yapılabiliyor."