Galatasaray-Gençlerbirliği maçının ardından spor yazarlarının yorumları... Güçlü genetik ve Terim | Beşiktaş alıp başına giderken, Galatasaray kazanmayı bırakın, henüz iç işlerini dahi çözmüş görünmüyor. Fatih Terim’in sahaya gönderdiği takımın neredeyse yarısı sezonun önemli bölümünü ya yedek kulübesinden izledi ya da televizyondan!.. Futbol bu denli paslanmış ve belirsiz halden hoşlanmaz. Ancak yine de bu ülkede, ‘’büyük takım’’lar hayli şanslı. Çünkü onlarla oynayan diğerlerinin nedense ödü patlıyor! Dün akşam da öyle oldu. Gençlerbirliği öylece bekliyordu!.. Neyi mi? Gol yemeyi… Halil Dervişoğlu da beklediklerini yapıp takımının devre arasına önde gitmesini sağladı. İkinci devresinde de çaresiz Gençlerbirliği karşısında geleceğin provasını yapan Galatasaray vardı sahada. Rakipleri onları zorlayacak neredeyse hiçbir şey yapmadı, yapamadı. Maç Galatasaray’ın kazancıyla bitti bitmesine de oyun açısından bu sezon için gelişimleri hayli tartışmalı. (Cem Dizdar - Fanatik) Umut fakirin ekmeği | Galatasaraylı futbolcular için oynaması sıkıntılı ve zor bir maçtı… Şampiyonluk deseniz, ufuk çizgisi kadar uzakta... Yetişmek için çalıştığın lider Beşiktaş, bir akşam önce futbol gösterisi yapıp 7 golle maçını kazandı… Bu koşullarda havaya girmek, motive olmak, coşkuyu yakalamak gerçekten kolay değil… Galatasaray nitekim başlangıçta o havayı yakalayamadı… Gençlerbirliği, “Ben tam saha oynayamam, kendi yarı alanıma çekileyim” dedi… Maç Gençlerbirliği yarı alanında oynandı… Top sürekli Galatasaraylı oyuncuların ayağında kaldı… Gençlerbirliği, “Rakip yarı alanda havalar nasıl” diye merak edip çok nadir sınırın öte tarafına geçti… Galatasaray’ın golü geç bile kaldı… Bunu söylerken, sanmayın ki pozisyon üstüne pozisyon yaratıp atamadı… Koca ilk yarıda iki cılız Emre Akbaba şutu, bir de yakından dışarı giden Babel’in kafası vardı… (Şansal Büyüka - Milliyet) Yol ayrımı | Galatasaray iki ay önce bu stadyuma geldiğinde 8 maçlık galibiyet serisini arkasına almış, liderlik koltuğunda oturuyordu. Ankaragücü maçına çıkarken hafta içinde Belhanda ile yollarını ayırmışlar ve o hafta son sıradaki Başkent ekibi karşısında seriyi 9 maça çıkarmak için net favori idiler. Yokuş aşağı frenlerin patladığı 90 dakika oydu. Sonrasında kendi sahasında 4 maç arka arkaya kazanamayan Galatasaray aslında 4-3'lük Rize yenilgisiyle yarışa kafa olarak veda etmiş ama Beşiktaş'ın üç maçtaki 7 puanlık kaybı ile matematiksel olarak yarışın içinde kalmıştı. Üstüne bir de 29 Mayıs'ta yapılıp yapılmayacağı belli olmayan bir seçimin kulislerini de eklerseniz her şey bu takıma "çok fazla" geldi. Altından kalkamadılar. Şampiyonluk hesabı hâlâ devam ediyor olabilir ama sanıyorum dün sarı-kırmızılı taraftarlar da 90 dakikayı "seneye bu takımda kimler kalır" filtresi ile izlemişlerdir. (Bülent Timurlenk - Sabah) İkincilik de başarıdır | Galatasaray iyi de oynasa, kötü de oynasa zirve yarışından kopmuyor. Gençlerbirliği karşısında da neredeyse kalesinde hiç gol tehlikesi görmeden rahat bir galibiyet aldı. Sakın skora inanmayın. Bu maçta daha çok gol olması gerekirdi. Tek taraflı bir müsabaka oldu. Ankara ekibi hiç direnemedi. Benim anlamadığım bu futbolla nasıl kümede kalacaklar? Tabii kendi bilecekleri bir iş... Galatasaray bugüne kadar düşmeye aday takımların hepsiyle maç yaptı. Ama hiç kusura bakmasınlar, o ekipler içinde en dirençsizi kırmızı-siyahlılardı. Bunda sarı-kırmızılı ekibin de payı olduğunu inkar edemeyiz. (Osman Şenher - Milliyet) Kesinlikle kırmızı kart | Hakem Halis Özkahya, maç içerisinde 2 kritik karar vermek zorunda kaldı. İlki 38'de yaşandı. Gedson Fernandes’in Candeias’a faulünde sarı kart çıkarttı. Futbol Oyun Kurallarına göre; “Bir müdahale rakibin güvenliğini tehlikeye sokuyorsa veya aşırı güç kullanımı ve acımasızlık içeriyorsa” kırmızı kart! Fernandes, uzak mesafeden hız alarak, aşırı güç alarak acımasız bir şekilde rakibini düşürüyor. Kesinlikle kırmızı kartla cezalandırılması gereken bir pozisyon. 66'da Galatasaray’ın golünün elle oynama gerekçesiyle iptaline ise anlam veremedim.