Spor yazarları, EURO 2024 elemeleri grup maçında Türkiye'nin Ermenistan ile 1-1 berabere kaldığı karşılaşmayı değerlendirdi. Bu jenerasyona yazık oluyor - Uğur Meleke | Halen FIFA sıralamasında 88’inci sırada Curaçao, 89’da Lüksemburg, 90’ıncı basamakta ERMENİSTAN, 91’de Ekvatoral Gine, 92’de Uganda var. Eskişehir’de oynadığımız rakibimizin seviyesi bu. Dün Ermeni savunmacılardan biri 18, diğeri 20 yaşındaydı. Orta ikilileri 23 ve 22, santrforları da 20’likti. Yani karşımızda sadece zayıf değil, deneyimsiz de bir rakip vardı dün. Peki bizim teknik adamımız ne yaptı? Takımında sol bek oynayıp gayet iyi işler yapan Onur kulübedeyken, hayatında birinci ya da ikinci kümede hiç sol bek oynamamış Cenk’i orada başlattı. Bir de galiba şöyle komik bir savunma geliştirmişler: “Takımında sol bek ileri çıkınca, Cenk onun arkasını kapatıyor” diye... Dünyadaki bütün sol stoperlerin ağzı açık kalmış olmalı, hiçbirisinin aklına gelmemişti zira bu(!) Tabii Kuntz’un milli takıma kişisel imza isteği bununla da kalmamış. Kulübede Halil ve Bertuğ Yıldırım varken, ligde davet edilebilecek Enis Destan varken, en uçta devşirme Barış Alper’i tercih edip, 60 dakika da oyunda tuttu. Üstelik son milli maçta aynı hatayı yapmışsın, Galler’e karşı en uçta Barış’la başlayıp, muvaffak olamayıp 46’da Umut Nayir’i sokmuşsun. İnanılır gibi değil gerçekten. 45 dakikalık Galler senaryosunun aynısı yaşandı Ermenistan karşısında. Milli takımın Interlilerden, Atleticolulardan, Benficalılardan, Romalılardan oluşan bu kaliteli jenerasyonu, maalesef teknik adam seçimleriyle heba olma yolunda. Umut Meraş-Kenan gibi seçimleriyle 60 yıllık Avrupa şampiyonaları tarihinin en kötü sonucuna imza atan Şenol Güneş ve bu takımın seviyesinin çok altındaki Stefan Kuntz... Bu jenerasyona gerçekten yazık oluyor. (HÜRRİYET) Keşke bir Icardimiz olsaydı - Engin Kehale | İlk 11’ler geldiğinde Stefan Kuntz, kendisini eleştirmek isteyenlere iki önemli sav vermişti. Sol bekte Cenk Özkaçar, ön tarafta ise Barış Alper sahadaydı. Sakatlıklar olmasa aslında yerleri belli olan iki mevkinin tercihleri, maçın gidişatını etkileyebilecek nitelikteydi. Barış Alper’in koşularıyla 5’li savunmayı dağıtmayı başardık. Hakan’ın uzun pas dağıtımıyla oyunu hızlandırdık. Kerem Aktürkoğlu’nun klasikleşen ceza sahası pasları ve koşularıyla da tehlike yarattık. Ancak yakaladığımızı atamadık. Hem Barış hem Kerem, sanırım dün gece sahada bir İcardi olmasını çok isterlerdi. Kuntz, tüm riskleri alarak 80. dakikada değişiklik haklarını tamamladı. Son değişikliğimiz, belki de ilki olması gereken Bertuğ Yıldırım oldu. Nitekim Bertuğ, maç boyunca aradığımız son vuruşu yaparak beraberliği getirdi. Büyük ümitlerle başlayan Eskişehir akşamı, oyuncu tercihi tartışmaları ve bol bol hayal kırıklığı ile sona erdi. (HÜRRİYET) Kötünün en iyisi - Attila Gökçe | Dünkü sonuç kötülerin belki de en iyisi oldu. Bir takım futbol oynamadan, abuk sabuk ıslak bez gibi toplarla rakibine gol atacağını zannederek futbol oynadığına inanıyorsa, bunun adı yalancılık olur. Ne Cengiz, ne Kerem, ne Barış Alper Ermenistan kalesini tehdit edecek bir varlık ve beceri gösterebildi. Arkadaşları top oynamayınca kaptan Hakan Çalhanoğlu da ayarını düşürdü. Milli takım ikili mücadeleleri kaybediyor, sert ve hızlı oyunla, uzaktan attıkları tehlikeli şutlarla oyuna ortak olan, daha etkin görünen Ermenistan, dakikalar ilerledikçe yükselen motivasyonuyla dişli ve tehlikeli bir rakip kimliği kazanıyordu. Dakika 48, bir gaflet anı. Savunma bölgesinde ve orta alanda kalabalık oluşturan Ermenistan bir anda uzun bir topla golü yokladı. O uzun topla buluşan Dashyan, Cenk Özkaçar ve Çağlar Söyüncü’nün arkasında çaresiz kalan kaleci Mert’i de avlayarak büyük şok yaratacaktı. Kuntz’un nihayet yaptığı değişiklikler devam ederken, Halil ve sonrasında Bertuğ rakip ceza alanında dolaşmaya başlayan takımımız için heyecan yarattı. Ümidimiz ve beklentimiz arttı. Halil’in vuruşunda top rakip kaleciden döndü ama onun da dengesini bozdu. Kaleci Cancarevic kalkamadan Bertuğ tamamladı: 1-1. Dakika 88, beraberlik ve sonrasında 8 dakikalık uzatma. Dün kara bir gün gibi başladı, puslu bir geceyle bitti. Bu maçta enerjilerini kulüp takımlarında harcayan ve büyük başarıya ortak olan oyuncularımızın yorgunluğunu gördük. Ama gayretleri inkar edilemezdi. Maç berabere bittiyse soğukkanlılıkla bunu hak ettiğimizi söyleyelim ama yanına da bir not düşelim: Hayır, bu oyun galibiyet için bize yetmezdi. Geçmiş olsun... Önümüzdeki maçlara bakalım! (MİLLİYET) Sergen Yalçın için görev zamanı - Bülent Timurlenk | Sahaya çıkan 11'i görüp ilk yarıyı izlediğimde devre arasında şu sorularla baş başa kalıyorum: Bu Milli Takım, takım mı? Değil. Bu Milli Takım 11'i en yetenekli Türk futbolcularla mı kurulmuş? Hayır... Bu Milli Takım bu sezon en çok süre almış oyuncularla mı sahaya çıkmış? Hayır... Bu Milli Takım'da herkes orijinal mevkilerinde mi oynuyor? Hayır... Evet olan ne peki? Bu Kuntz'un paşa keyfine göre kurduğu kadro. Ferdi alternatifsiz bir oyuncu, Arda Güler büyük yeteneğimiz, Cenk Tosun usta golcümüz. Bunların yokluğu mühimdir ama Milli Takım bir kulüp takımı gibi 25 kontratlı oyuncuyla oluşmuyor, önünde kocaman bir havuz var, tam da bu yüzden Okan Buruk bazı maçlarda en uçta oynattı diye Barış Alper'i elinde Bertuğ ve maalesef kadroya almadığın Enis Destan varken santrfor yapamazsın. Barış güçlü oyuncu ama bitirici değil. Bunu 80 milyon biliyor. Sol bekte Cenk, sağ kanatta Yusuf Sarı ve kendi takımında daha formda olan İrfan Can Kahveci varken Cengiz'i tercih etmek, Salih Özcan'ı unutmak mı facia, yoksa 1-0 geriye düştükten sonra yaptığı değişiklikler mi? İddia ediyorum dün bu maçı izleyip bu değişiklikleri yapabilecek tek insan var memleket sınırları içinde. Onun da bizim Milli Takım teknik direktörümüz olması bizim büyük çaresizliğimiz işte… Hamit Altıntop-Kuntz'un futbol aklına (!) teşekkür edip ülkenin en önemli futbol akıllarından Sergen Yalçın'ı göreve çağırma vaktidir. (SABAH) Kuntz ile nereye kadar? - Fatih Doğan | Stefan Kuntz ne zaman zorlu ve sıkıntılı bir rakiple karşılaşsa, sol bekte garip çözümler üretmeye çalışıyor. Ben Portekiz maçında Berkan'ın sol bek oynatılmasına takılmıştım. Daha sonra da Rıdvan'ın neden çağrılmadığını hep sorguladım. Dün de stoper Cenk'in sol beke kaydırılıp, o bölgenin dinamik çalışmasının önüne geçen karara takıldım. Diyelim ki Rıdvan'ı çağırmadın. Şu ana kadar Beşiktaş'ta 700 dakikaya yakın süre alan, son iki maçını muhteşem sol bek performansıyla oynayan Onur Bulut'u düşünmemek şaşırtıcı. F.Bahçe'de oynamayan Mert Müldür'ü oyuna alırken, Onur'un ondan sonra oyuna girmesi yine anlaşılmaz bir durum. Sanırım en güzel cevabı, Onur oyuna girdikten sonraki performansıyla vermiştir. Şimdi istatistiklere baksanız topa hakimiyet, gol girişimi, her şey Türkiye'yi gösterir. Ama milli takımımızın, Ermenistan karşısında yeteri kadar üretken olamadığını ve organize ataklarda ciddi sıkıntısı olduğu gerçeğini değiştirmez. Ermenistan'ı yenemeyerek tarihi bir fırsatı kaçırdık. Şu maçı kazansaydık hem ülke olarak bizler hem de teknik direktör olarak Kuntz rahatlayacaktı. Ama Alman hoca sanırım gerilim yaşamayı ve yaşatmayı çok seviyor. Sadece Cenk ve sonradan oyuna aldığı Mert Müldür yanlışı değil, İsmail ve isminin gölgesinde vasat oynayan Orkun'a bu kadar sabretmesi de diğer hatalarıydı. Umarım hatalardan ders çıkaracak kadar zamanı olur! (SABAH)