"Futbolcudan yana değilim"

Alen Markaryan, Beşiktaş teknik direktörü Schuster’i eleştirenlere ateş püskürdü.

NTV Spor 28 Kasım 2010 - 00:30

NTVSPOR.NET'te Pazar sabahları bir başka keyifli artık. Spor dünyasının ünlü isimleri, arka plandaki emekçiler, manşetin gölgesindekiler… Keyifli sohbetler ve farklı araştırmalar her Pazar sabahı, Ahmet Sivaslı ile NTVSPOR.NET'te…

AHMET SİVASLI - ahmet.sivasli@ntv.com.tr - Çarşamba öğlen, Balmumcu'daki restaurantı Aleni'de buluştuğumuz zaman keyfi yerindeydi. Derbi önceleri olduğu gibi telefonunu kapatmış, mekanına gelen arkadaşlarıyla iletişim halindeydi. Kim tahmin edebilirdi ki böyle olacağını… İddialara göre bilet tartışması yerini silahlara bırakmış ve Alen Markaryan saldırıya uğramış. Geçmiş olsun Alen…

Güzel bir İstanbul gününde güzel bir sohbet gerçekleştirdik Alen'le. Ricardo Quaresma hakkında yazdığı kitaptan yola çıktık, Pascal Nouma'nın kulaklarını çınlattık, medyaya beraber dokundurduk, tribünde istenmeyen hareketler konusunda zaman zaman tezat düştük, beğendiği taraftar grupları hakkında kafa yorduk.

Quaresma'yı anlatırken “O tam bir sokak adamı. Nouma'nın profesyonel hali. Cevaplarıyla benden 10 numara aldı” diyen Alen, Pascal Nouma'yı biraz gölgede kalmaya davet ederken, Schuster'i eleştiren medyaya da ateş püskürüyordu. Alen ne diyor? “Ben teknik direktörcüyüm arkadaş. İstediği zaman oynayan istediği zaman oynamayan futbolcu yüzünden fatura teknik direktöre kesilemez. Ben futbolcudan yana değilim. Futbolcu sahaya çıktıktan sonra teknik direktörün rolü yüzde 10'dur”.

NTVSPOR.NET'İN KONUĞU ALEN MARKARYAN...

* Yazıyla aranız iyi. Bir dönem köşe yazarlığı yapmıştınız. Şimdi de bir kitap geldi…
Kitap yazmak 6-7 seneden beri aklımdaydı. Quaresma ile ilgili kitap yazmak aklımda yoktu. Benim asıl ihtisas yaptığım alan Çarşı, Çarşı'nın evveliyatı ve kapalı tribün oluşumu… Kendi görsellerim, gözlemlerimle ilgili kimsede olmayan bir kitap çıkarmak istiyordum.

* Quaresma ile ilgili bir kitap yazma fikri nasıl ortaya çıktı?
Çizmeli Kedi Yayın Evi açtı, “Sabri Ugan Arda'yı, Uğur Önver Messi'yi yazdı. Sen de Ricardo Quaresma'yı yazar mısın?” diye sordu. Ben de “Tamam. Yazarım” dedim. Kitapta biyografisel bir olay yok. Beşiktaş'la olan ilişkisini yazdım.

"KİTAP ÜÇÜNCÜ BASKIYA GİRDİ"
* Kitaba olan ilgi nasıl?
Kitap iyi satıyor. Quaresma'nın ismi mi satıyor, Alen'in ismi mi satıyor. Bilmiyorum. 4 bin bitti. 3. baskıya girdik.

"POPÜLİSTLİK KAVRAMI BANA GÖRE DEĞİL"
* Cengiz Semercioğlu'nun yazısını okudunuz mu? …..
Cengiz Semercioğlu ne demişti? Sevgili Alen Markaryan, Quaresma'nın kitabını yazdı. Beşiktaş'ın kitabını... Çarşı'nın kitabını... Azınlık olmanın kitabını yazacak birikime sahipken... Kitabı elime alınca gördüm ki, kolay bir Quaresma popülizminin peşine düşmüş Alen... Beşiktaş taraftarının en sevdiği futbolcu üzerine ne yazarsan yaz satar düşüncesiyle masaya oturmuş belli ki sevgili kardeşim... Öyle de olmuş, kısa sürede 3'üncü baskısını yapmış kitap. Ama ben Alen'den daha iyi bir kitap bekliyorum...Mesela Ermeni asıllı bir taraftar liderinin nasıl onbinleri peşinden sürüklediği üzerine...

Okudum. Adı zaten eleştirmen fakat yazdığı popülistlik kavramı hoşuma gitti. Kardeşi de çok yakın arkadaşımızdır. Popülistlik bana uygun bir kelime değil. Ben yazar değilim. Sokaktan gelen adam böyle bir kitap yazıyorsa bu alkışlanması gereken bir olay. Yılmaz Özdil gibi, Reha Muhtar gibi usta yazarların bu kitabın altına imza atması çok önemli. Eleştirileri severim ama popülizmin bununla alakası yok. Ben Quaresma'yı isteyerek yazmadım, bunun telif hakları her şeyi elimde… Sonuçta çok cüzi bir miktar elime geçecek. Onu da kendime harcayacağımı sanmıyorum.

Bu kitap benim için bir adım oldu. Bilinmez ile ilgili bir kitap yazmak istiyorum. Dünyada bilinmeyenleri yazmak istiyorum. Ütopik bir fikir. Bir de çarşı ile ilgili bir kitap yazmak istiyorum.

"QUARESMA PASCAL'IN  PROFESYONELİ. TAM BİR SOKAK ADAMI"
* Quaresma nasıl bir kişiliğe sahip?
Quaresma bir sokak adamı. Quaresma'ya farklı sorular sordum. “Dünyaya nasıl bakıyorsun” dedim. “Her yanı yalan olan bu dünyaya nasıl bakayım?” dedi. Kafadan 10 puan aldı zaten. “İlk aşık olduğun kızı buraya getirsek ne yaparsın?” dedim. “Hiç aşık olmadım” dedi. 1 saat oturduk,dobra cevaplarla gitti. Adamın ideolijisi, bakış açışları çok farklı. Herkes havaalanına gelir bir an önce bir an evvel o kalabalıktan sıyrılmak ister. Ama o öyle yapmadı. Şakalaştı, taraftara ilgi gösterdi. Pascal Nouma değil de onun profesyoneli. Quaresma şu ana kadar Beşiktaş'a çok faydalı olamadı. Ya kendine bakmıyor yada isteksiz davranıyor. Guti de kendine bakmalı. Sermaye vardır, bittiği zaman cepten harcarsın.

"PASCAL'A BİRAZ GERİDE DURMASINI SÖYLEDİM"
* Pascal Nouma artık Türkiye'de yaşıyor. Her yarışma programında o var, her açılışta Pascal var. Bu durum Beşiktaşlı taraftarlar arasında nasıl karşılanıyor?
Ben bu durumu Pascal'a söyledim. Göz önünde olmasının iyi olmadığını söyledim. Adamın da paraya ihtiyacı var. Talep de geliyor ama maalesef yapıyor bunları. Beşiktaş taraftarının ona verdiği çok şey var. Hem hayat felsefesi hem de bağlılık olarak… Bazı şeyleri içten yapıyor.

* Beşiktaş Cola Turka-Fenerbahçe Ülker maçında gerilim yine had safhadaydı. Küfürler, sahaya atılanlar normal miydi o maçta? Yoksa taraftar provoke mi edildi?
Ben maçtaydım. Her derbide olacak şeyler. Türk basının olayı abartmasından dolayı yaşanıyor bu kaoslar. Görmezden geleceksin. Ufak tefek küfürler vardı. Olaylar büyüseydi zaten hakem devreye girerdi. Orası düğün evi değil, tribün, maç izliyoruz.

"BEN FUTBOLCUDAN YANA DEĞİLİM. TEKNİK DİREKTÖRCÜYÜM…"
* Holosko'ya da küfürler edildi Konyaspor maçında…
Bunlar da normal bana göre. Takımda uzun süre her futbolcu kötü. Yaşından dolayı en iyi futbolcu İbrahim Üzülmez ortaya çıkıyorsa takımda sorun var demektir. Şimdi sistem üzerinden Schuster'e yükleniliyor. Sistem kafayla oynanan bir kavramdır. Senin teknik becerilerini antrenere eden teknik direktöründür. Toshack derdi “Benim görevim futbolcuya nasıl topa vurulduğunu öğretmek değil. Sistemi takıma yerleştirmek” Rüştü çıkıp diyor ki “Biz bu sistemle oynayamıyoruz” Oynayacaksın kardeşim. Ben teknik direktörcüyüm arkadaş. Ben böyle kaliteli isimleri takımın başına getiriyorsam onların arkasında sonuna kadar dururum. Futbolcudan yana değilim. Futbolcu istediği zaman oynayacak, istediği zaman oynamayacak, fatura da teknik direktörle yönetime kesilecek. Ama bu sistemi getiren de yönetimler oldu. Sporcuların yanlış yaptıklarını bile bile teknik direktörü göndererek, sadece bir ismi gönderip kestirmeden kurtulmaktan dolayı oldu bunlar. Rijkaard'da da, Del Bosque de de bunlar oldu. Hiddink futbolu bilmiyor dediler zamanında gönderdiler. Pendik'e yenildi diye Zeman'ı gönderdiler. Bu Zeman'ın mı hatasıydı yoksa futbolcuların mı. Teknik direktörün etkisi futbolcular sahaya çıktığında yüzde 10'undur. 15'i geçemez…

HOLOSKO'NUN YERİNE NİHAT OLSA, HAKAN ARIKAN OLSA …"
* Medyanın Beşiktaş'a olan tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Medya kimin kayığı büyükse ona biniyor. Beşiktaş Iverson'ı aldı. Iverson geldiğinde herkes onun 1.5 yıldır idman yapmadığını ve 4-5 ay sonra kendine geleceğini biliyordu. Adam drive edemiyor şu an, ayakları çok güçsüzdü. Hıncal Uluç taktiği yapıyorlar, balonu şişirip şişirip patlatıyorlar. Beşiktaş'ın son dönemde yöneticilerin medyaya az konuşmasından doğan bir düzgünlük, medyanın da yazacak bir şey bulamadığı için fazla etkisi olmadığını düşünüyorum. Schuster'in açıklamaları sayfa açıyor Beşiktaş'a. Fenerbahçe ve Galatasaray'ın lobisine bakarsan bazı şeyler normal. Ali Şen her futbolcuyu transfer ettiğinde “Ben onun babasıyla, annesiyle dün gece yemek yemiştim” demesi her şeyi ortaya çıkarıyor tabii.. Spor yazarı yok, skor yazarları var. Holosko sahada yok. Bunun Schuster ile ne alakası var. Şimdi Holosko'ya yapılan tepkilerden sonra adam çöktü. Galatasaray maçında kim oynayacak forvette. Holosko'ya yapılan birikimler. Hakan Arıkan olsa, Nihat olsa orada ona patlayacaktı taraftar. Holosko'nun da buna alınması yok. Çıkar oynar, bizim de yüzümüz kızarır.

"UĞUR MELEKE'Yİ, RIDVAN DİLMEN'İ, MEHMET DEMİRKOL'U BEĞENİYORUM"
* Beğendiğiniz spor yazarları kimler?
Uğur Meleke'yi, Rıdvan Dilmen'in analizlerini, Mehmet Demirkol'un objektif olduğunda yorumlarını beğeniyorum. Kıyıda köşede kalmış insanlar var. Serhat Ulueren'in araştırmacı gazeteciliğini beğeniyorum. Reha Muhtar iyi şeyler yakalıyor. Bir yazarı okuduğun zaman bir şeyler öğreneceksin. Ercan Taner'in spikerliğini beğeniyorum. Düzgün adamları beğeniyorum.

"G.SARAY SEYRANTEPE'YE GİDİNCE ÇÖKÜŞ BAŞLAYACAK"
* Beşiktaş'ı bir kenara bırakırsak hangi taraftar topluluğunu, girişimlerini beğeniyorsunuz…
Göztepe'yi beğeniyorum. Kocaeli, Sakarya keza… Eskidendi tabii, şimdi de kalmadı. Çok haz etmememe karşın Bursa tribünleri de iyidir. Karşıyaka iyidir. Göztepe, Karşıyaka dedik ama

Türkiye'de tribün kültürü bitirilmeye çalışılıyor. Bu Aziz Yıldırım'la başladı. Bağıran tribünü en kötü yere gönderdi. Sesin olmadığı yerde hareket olmaz. Galatasaray Seyrantepe'ye gidince çöküş başlayacak. Ali Sami Yen'de güzel bir ambiyans vardı. Futbol Federasyonu işini iyi yapmıyor. Futbol bu ülkede bitmişse federasyon nedeniyledir. 6+2 bence bir faciadır. 8 yabancının oynadığı bir takımdan hangi genç çıkacak. Stoperler, forvetler, kaleciler hep yabancı. Gidilen yol iyi bir yol değil. Yunanistan, Türkiye, Arjantin, Brezilya farklı karakter taşıyan insan ülkeleri. Buralarda futbol içindeki canlılığı kaybedersen futbolu da kaybedersin. Beşiktaş'ta bir şeyler değişmeye yüz tuttuğunda taraftar gelmemeye başlar. Federasyon işin kolayına kaçıyor. Türkiye'ye gelen yabancıya kota koymalılar. Her takımda alt yapıdan 17 yaşından bir genç ilk 11'de oynamalı.

HAZIRLAYAN: AHMET SİVASLI - twitter.com/ahmet_sivasli