"PARİS’TE SADECE 'ROSE'DUM, TÜRKİYE'DE ‘YENGE’ OLDUM!"

Fenerbahçe’ye bu sezon transfer olan Gregory van der Wiel, Türkiye’ye yeteneklerinin yanında bir de “Yenge” getirdi. Lift Content Factory bünyesinde bulunan ve Türkiye’nin saygın futbol dergisi FourFourTwo’ya kapak olan Belçikalı model Rose Bertram, samimi açıklamalarda bulundu.

NTV Spor 03 Eylül 2016 - 14:27
FUTBOL MAGAZİN

Fenerbahçe’ye bu sezon transfer olan Gregory van der Wiel ile birlikte İstanbul’a gelen Belçikalı model Rose Bertram, FourFourTwo’ya kapak oldu. Usta fotoğrafçı Tamer Yılmaz’ın gerçekleştirdiği çekim İstanbul Park’ta saç, makyaj, styling uzmanı ve DJ ile birlikte yaklaşık 20 kişilik bir ekiple gerçekleşti. Türkiye’de 10’uncu senesini geride bırakan FourFourTwo'nun Eylül sayısı kapağına geçen ilk kadın olan 1994 doğumlu manken, fotoğraf çekimi sonrasında samimi açıklamalarda bulundu.

İŞTE "YENGE" ROSE BERTRAM’DAN İNCİLER:
“FENERBAHÇELİLERİN BANA ‘YENGE’ DEMESİ HOŞUMA GİTTİ ÇÜNKÜ BENİ AİLELERİNİN BİR PARÇASI OLARAK KABUL EDİYORLAR”

Gregory ile her fırsatta futbol konuşuyoruz çünkü hayatının önemli bir parçasını temsil ediyor. Her gün antrenmana gidiyor, haftada iki maça çıkıyor ve vaktinin büyük bölümünü buna ayırıyor. Gününün nasıl geçtiğini konuşurken elbette ana konumuz futbol oluyor. Birlikte değilken neler yaşadığını bilmek, sorunu varsa çözmesine yardımcı olmak benim görevim.

Maçtaki performansına dair yorumlarım oluyor ama daima yapıcı eleştirilerde bulunmaya çalışıyorum. O zaten nasıl oynadığının, hatası varsa nerede yaptığının farkında oluyor. Kendini yeterince eleştirebildiği için benim fikirlerime fazla ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum.
Gregory'nin Fenerbahçe’ye transfer olacağını öğrendiğimde diğer birçok kulüp arasından Fenerbahçe cazip geldi. Karar verme aşamasında birçok kriteri göz önünde bulundurduk ve İstanbul çok daha cazip geldi. Yakın çevremize sorduğumuzda bu şehirle ilgili harika şeyler duyduk. Fenerbahçe’nin de yurt dışında çok güçlü bir imajı var. Teklifi aldıktan sonra İstanbul’u görmeye geldik. Kulüp yetkilileri bize şehri ve antrenman tesislerini gezdirdi. Burada gördüğümüz misafirperverlik, doğru kararı vermemizi sağlayan en önemli etkendi.

İstanbul çok büyük ve modern bir şehir. Restoranları, alışveriş merkezleri ve dükkanlarıyla Paris’e benzetebilirim. Vakit geçirmek için birçok alternatifiniz var. Tüm bunlar sosyal hayata daha kolay adapte olmanızı sağlıyor. Yani şu ana kadarki izlenimlerim gayet olumlu.

Buraya geldikten sonra Türklerden gördüğüm ilgi beni şaşırttı. Özellikle sosyal medyada aldığım tepkiler beni çok mutlu etti. Bana sürekli mesaj attılar, Instagram’da çok sıcak yorumlar yaptılar, Twitter’dan “Hoş geldin yenge!” dediler… Tabii ilk başta ne dediklerini anlayamadım ama sonra anlamını öğrenince çok hoşuma gitti çünkü bu beni kendi ailelerinin bir parçasıymış gibi kabul ettikleri, bana saygı duydukları anlamına geliyordu.

Türkiye’ye gelmeden önce Instagram’da sanırım 450 bin civarı takipçim vardı, buraya geldikten sonra 528 bine ulaştım. Twitter’da da 50-60 bine yakın bir takipçi artışı oldu. Attığım her tweet, koyduğum her fotoğraf ya da video büyük ilgi görüyor. Türklerin bu kadar sıcakkanlı olduğunu görmek beni şaşırttı.

Türkiye'de henüz yeterince zaman geçiremedim çünkü sürekli Avrupa’ya gitmek zorunda kaldım. Yani fazla yer bilmiyorum. Nişantaşı çok güzel bir yer; hem sokaklarında yürümek, hem de oradaki dükkanlardan alışveriş yapmak çok keyifli. Bir de İstinye Park var. Orası da boş vakitlerimi geçirebileceğim bir yer gibi geldi ama sürekli gitmeden kesin bir yorum yapamam. Önce buradaki hayatımı düzene sokayım, ondan sonra yeni yerler söylerim!

Fenerbahçeli oyuncuların eşleriyle fırsat buldukça birlikte yemeğe çıkıyoruz. Roman Neustadter’in kız arkadaşı Mona’yla aramız çok iyi. Çiftler halinde sürekli vakit geçirmeye çalışıyoruz. Gregory ile Roman bu sezon Fenerbahçe’ye geldi ve benzer süreçleri yaşıyorlar. Biz de İstanbul’daki hayata uyum sağlama sürecinde birbirimize yardımcı oluyoruz.

Gregory’yle Amsterdam’da bir konserde tanıştık. Ortak tanıdıklarımız vardı ve o konserde bir araya gelmiştik. Öyle romantik ya da ilginç bir hikayemiz olduğu söylenemez yani!

Onunla birlikteyken hiçbir şey yapmadan öylece takılmayı, kafa dinlemeyi çok seviyoruz. Çok zor bir işi var, omuzlarında ciddi bir yük taşıyor. Sadece fiziksel olarak değil, mental anlamda da yoğun bir yıpranma süreci mevcut. O yüzden boş vakitlerimizde kafa dinlemeyi, biraz rahatlamayı ve kendimize odaklanmayı tercih ediyoruz. Bazen sahilde yürüyüşe çıkıyoruz, bazen sinemaya gidiyoruz, bazen dışarıda yemek yiyoruz… Normal çiftlerden farkımız yok yani!

Televizyondaki tüm maçları izlemiyoruz ama özel bir maç varsa kaçırmamaya çalışıyoruz. Gregory günlük hayatında nasılsa ekran karşısında da öyle; rahat, konsantre ve eğlenceli. Canavara dönüştüğünü söyleyemem!

Saha içindeki performansını yükseltmek için beslenmesine dikkat etmesini sağlıyorum, sürekli pozitif şeyler söyleyerek moralini iyi tutmaya çalışıyorum… Saha dışında kafasını kurcalayacak herhangi bir şey olmazsa saha içindeki performansı artar. Zaten profesyonel olarak yaptığı iş yeterince zor, bir de benim ona ekstra sıkıntı çıkarmamın hiçbir anlamı yok.

Övünmek gibi olmasın ama çok iyi yemek yaparım! Gregory, yemek konusunda çok rahattır, ne hazırlayacağıma genelde ben karar veririm. Zaten ilişkide belli bir süre geçince karşı tarafın nelerden hoşlandığını ve hoşlanmadığını öğreniyorsunuz. Ona “Bu akşam makarna yemek ister misin?” ya da “Canım fajita çekti, yapayım mı?” diye sorduğumda hiç sıkıntı çıkarmıyor.

"ÇOCUKKEN SAHANIN HER YERİNDE OYNAYABİLİYORDUM, TAM BİR ERKEK ÇOCUĞU GİBİYDİM!"
Gregory ile tanışmadan çok önce, daha öğrenciyken sürekli futbol oynardım. Hatta senden iyi olduğumu bile söyleyebilirim! Sahanın her yerinde oynayabiliyordum, tam bir erkek çocuğu gibiydim!

Futbolcu olmayı değil, model olmayı seçtim. Her mesleğin kendine özgü zorlukları var. İster model olun, ister futbolcu, ister sekreter, ister otel çalışanı… Hiçbir iş kolay değil! Modelliğin bana çok daha uygun olduğunu düşündüm ve bu yolu seçtim.

Tribünde maç izlemeyi kesinlikle televizyondan izlemeye tercih ederim. Çünkü ekran başındayken stattaki atmosferi tam anlamıyla yaşamıyorsun. Olayın bizzat içinde bulunmak inanılmaz bir duygu. Sadece sahada olup bitenler değil, tribündeki heyecan da sana hayat veriyor. Özellikle Fenerbahçe taraftarını seyretmek müthiş bir deneyim. Kulübü araştırırken bazı şeyler duymuştum ama kendi gözlerimle görünce çok daha fazla etkilendiğimi söyleyebilirim.

PSG taraftarı ile Fenerbahçe taraftarı ile kıyaslamak çok doğru olmaz. Burada daha fazla taraftar var çünkü İstanbul büyük bir şehir. Nüfus olarak Paris’e oranla çok daha kalabalık. Ayrıca Fransa’daki hayat tarzı sebebiyle insanlar futbola Türkiye’deki kadar önem vermiyor. Burada sanki herkes futbolla yatıp kalkıyormuş gibi! Mesela Paris’te herkes beni model olarak tanırdı çünkü yaptığım iş sayesinde orada bir itibar kazanmıştım. Türkiye’de ise her şeyden önce Fenerbahçe taraftarının “Yenge”siyim! Onlar beni böyle kabul etti, ben de bundan gurur duyuyorum. Paris’te sadece Rose’dum; burada hem Rose, hem de “Yenge”yim!

Gelecek planlarınızı Gregory’yle birlikte yapıyoruz. Mesela o bir kulübe transfer olduğunda ben de onunla gidiyorum çünkü benim işim uluslararası olduğundan uçağa atlayıp seyahat ederek halledebiliyorum. Her şeye birlikte karar vermek, ilişkimizin sağlığı açısından da çok önemli. Birbirinden bağımsız bireyler gibi hareket edersek sonumuz iyi olmaz!

Türkiye'deki ilk profesyonel çekimimi FourFourTwo için yaptım. Kapağınızda yer alan ilk kadın olduğum için çok mutluyum. İstanbul’a geleli bir ay olduğundan profesyonel hayatıma henüz yeterince odaklanamadım. Adaptasyon sürecini atlatır atlatmaz işime konsantre olacağım.