NTVSPOR.NET'te Pazar sabahları bir başka keyifli artık. Spor dünyasının ünlü isimleri, arka plandaki emekçiler, manşetin gölgesindekiler… Keyifli sohbetler ve farklı araştırmalar her Pazar sabahı, Ahmet Sivaslı ile NTVSPOR.NET'te…
RÖPORTAJ: AHMET SİVASLI – Ahmet.sivasli@ntv.com.tr
twitter.com/Ahmet_sivasli
Commodore 64'teki futbol oyunlarında maç anlatma tekniklerini geliştirirken de Ercan Taner Türkiye'nin en iyi spor spikeri olarak gösteriliyordu. Aradan yıllar geçti o, şimdi hemen Ercan Taner'in yan masasında, mesai arkadaşı oldu. Adana'nın farklı enerjisiyle gelen Emre Gönlüşen kendi alanında gerçek bir yetenek. Hayat onun için sadece futboldan ibaret değil. On parmağında on marifet… Adana'da henüz 1 haftalık müzik gruplarıyla Bilkent Üniversitesi'nden ödül alan Gönlüşen, gitar ve klarnet konusunda oldukça mütevazı bir tavır sergilese de onu dinleyenlerin mest olmaması elde değil.
NTVSpor'un başarılı spikerlerinden Emre Gönlüşen ile farklı bir sohbet gerçekleştirdik.
Evet, Emre… Söz sende…
- Sokakta yaptığımız maçları bile anlatırdım. O zamanlar Commodore 64, Amiga 500… Babam oturma odasından “Emre yeter artık, anlatma” derdi. Ben 5-6 yaşlarındayken ağabeyimle beraber kaset doldururduk mesela…Program sunardık, ben sunardım o konuk olurdu, o konuk olurdu ben sunardım. Ama bu sadece futbol üzerine değildi. Müzik programı yapardık, aktüel konulardan konuşurduk…
”BU İŞE BİR BULAŞTIM, BİR DAHA ÇIKAMADIM”
- Profesyonelliğe nasıl adım attın?
Adana'da Şehir Tiyatrosu Konservatuarı'na gittim. Orada iki sene kadar diksiyon, sahne dersleri aldım. Küçüklüğümden beri fanatik Adanaspor hayranı olduğum için, Adana'da Kanal A'ya gidip “Ben Adanaspor haberlerini seslendirmek istiyorum” diye müracaatta bulundum. Onlar da “Tamam” dediler. Tek işim günde yarım saat kanala uğrayıp perfore dediğimiz seslendirmeyi yapmaktı. O işe bir bulaştım, bir daha çıkamadım. Hayatım televizyon oldu. Sabah 8'de gidip akşam 10-11'e kadar Kanal A'da çalışmaya başladım. Neredeyse kanalda her işi yaptım. Montaj yaptım, Ana Haber sundum, maç anlattım,müzik programı yaptım, komedi programı yaptım…
NTVSPOR.NET PAZAR KEYFİ'NDEKİ TÜM YAZILARA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYIN...
”BİR ELEKTRONİK POSTA ATARAK ULUSAL BASINA GEÇTİM”
- “Ulusal yayınlara açılıyoruz”un işareti sanki bunlar…
Bir gün maç izliyorduk ağabeyimle yine her zamanki gibi. TV8'de Inter-Milan maçı vardı. Altta da görüşler için bir mail adresi yazıyordu. Ve ben de oraya mail attım. “Ben Adana'da spikerlik yapıyorum, ama bu bana yetmiyor. Konservatuvarda okudum, kurslara katıldım” diye yazdım. Hiç ümitli yazmadım aslında. “Ne kaybederim ki” diye düşündüm. Sağolsun, dönemin TV8 Spor Müdürü Göktuğ Sevinçli beni davet etti. Maili Pazar gecesi attım, Salı cevap geldi. Perşembe günü de ben İstanbul'a geldim. Annem İstanbullu olduğu için burası bana uzak bir yer değildi. Geldim, bana izlediğim Inter-Milan maçını anlatırdılar, 1 hafta sonra da geldim ve işe başladım.
”ÖZGÜRLÜKÇÜ YAPISINDAN VE UFKUNUN GENİŞ OLMASINDAN…”
- Adana'nın farklı bir enerjisi var. Medya,müzik, sinema, spor camiasında birçok başarılı ismin geldiği yer Adana… Burada ne var da, bu kadar başarılı insanlar yetişiyor buradan…
Havasından ve suyundan… Bereketli topraklar orası. Bizim oraların özgürlükçü yapısından ve ufkunun geniş olmasından kaynaklanıyor. Düşünce de sınır olmamasından kaynaklanıyor.
- Kariyer basamaklarını tırmanmaya devam edelim o zaman…
TV8'den sonra D Spor'a gittim. Arada bir Telesport var. TV8'de işimi severek yapmama rağmen çeşitli sebeplerden dolayı ayrılmak zorunda kaldım. Ocak 2008'den beri de NTVSpor'dayım… Burada olmak benim için büyük gurur…
”BEATLES VE ROLLİNG STONES DİNLEYEREK BÜYÜDÜM”
- Müzik, seninle daha çok konuşmak istediğim bir konu aslında…
Müzik, hayatımın daha büyük bir kısmını kaplıyor. Babamdan kaynaklanıyor, babamın plaklarını dinleyerek büyüdük. Beatles, Rolling Stones dinleyerek büyüdüm. Ben 3-4 yaşındayken yumurtayı hiç sevmezdim mesela. Annem bana yumurta yedirirken “Yeah, yeah” adlı şarkıyı söyleyerek bana yumurtayı yedirirdi. Ben de tabii anlamını bilmediğim için yumurtaları yerdim.
- Şu an profesyonel bir şekilde uğraşıyor musun?
Adana'da zamanında profesyonel olarak yaptım ama Adana dışında profesyonelliğim olmadı. Adana'da da hep küçük bir konser, küçük bir bar programı tadında oldu. İzmir'de gençlik kamplarında müzisyenlik ve hocalık yaptım, çok eğlenceliydi.
”KLASİK ROCK. BİR DE BACH, MOZART VE BEETHOVEN…”
- Çok gürültülü bir ortamda çalışıyoruz aslında. Emre Gönlüşen eve gidince hangi müziklerle beynini dinlendiririr?
Genel başlık altında klasik rock diyebilirim. 60'ları çok severim. Müzik konusunda çok kalın çizgilerim var ve maalesef onların dışına çıkamıyorum. Klasik müziği de çok severim klasik gitarı da… Klasik Batı Müziği'ni de çalmayı çok severim. Bach, Mozart, Beethoven… Maliye bölümü mezunuyum ama uzun yıllar iyi bir şekilde gitar çalabilmek için çok uğraştım. Maliyede okurken konservutar için çok uğraştım ama yaşım geçtiği için beni sınava bile almadılar.
- Klarnet çaldığını da biliyoruz…
Klarnete aslında çok hızlı başladım ama belimde fıtık tip bir problemim var. O yüzden klarnet üflemek çok zararlıymış. Babam da doktor, kendisi de baştan beni çok sıkı tembih etmişti. Büyük hevesle başlamıştım, hatta “1 haftadır beri çalıyorum” dediğimde insanlar bana inanmıyordu. İstediğim gibi olmadı, maalesef geliştiremedim.
”BAŞKA TAKIM TUTMAM, BU KADAR AÇIK VE NET”
- Adanaspor'a gelelim o zaman…
Adanaspor ile bağlantım çok kuvvetlidir. Eniştelerimden bir tanesi kuruluşunda bulunmuş, bir başka eniştem ise fanatik bir Adanasporlu olduğu için evini stadın karşısında aldı. Benim hayatım o evin balkonundan maç izlemekle geçti. Ben 3 yaşındayken Adanaspor-Inter maçını o balkondan izlemişim, ailecek… Spor camiasına girdikten sonra ilişkilerim daha da arttı. Tabii bu işe girmemin sebebi Adanaspor. Başka takım da tutmam, bu kadar açık ve net…
”ŞANSLARINI ZORLAMALARI, FARK YARATMALARI LAZIM”
- Medya röportajlarının olmazsa olmazlarındandır. İzinden gelmek isteyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunursun. Mesela stajyerlerden görüyoruz. Herkes spiker olmak için geliyor. Mesela ben editör veya montajcı olmak için geldim diyen neredeyse yok kadar az…
Neden? Çünkü dünyanın kuralı bu. göz önünde olduğun zaman bir şey yapıyormuşsun gibi zannediliyor. Maalesef böyle bir algılama var. Mesela biz çıkıp haber sunuyoruz ama o haberi hazırlayan, o haberi bulan, o haberi montajlayan, araştıran, yazan o kadar çok insan var ki… Ben kameramanlık da yaptım, montaj da yaptım, muhabirlik de yaptım. Bunlar da bu yolda gerekiyor. Ekranda çıkıp bir şey okurken onun o hale nasıl geldiğini ne kadar iyi bilirsen o kadar başarılı olursun. Ama gençlere tavsiyem diye bir şey olamaz. Çünkü ben daha genç olduğum için bu konuda bir nasihatte bulunamayacağım. Ama şanslarını zorlamaları lazım, fark yaratmaları lazım.
”BABAM BANA ‘EMİLİO' DER”
- Son olarak idol isimlerini sorayım. Doğuştan beri futbolun içinde olan birine bunu sormadan röportajı bırakmak olmaz…
Ben Platini'yi çok severim. Butragueno'yu çok severim çünkü babam küçüklükten beri bana “Emilio” der. Real Madrid'i çok severim. Hatta Real Madrid'in o dönemdeki ilk 11'ini sayabilirim. Şimdi herkes soruyor, Real-Barça çekişmesinden sonra… Takım tutmak ayrı bir konu. Barcelona'ya saygım sonsuz. Ama maç anlatırken takımları hiçbir spiker ayırmaz. Bu mümkün değil. Ben Adanaspor maçlarını yerel televizyona anlatırdım. Taraflı olmam gerekirdi orada bile karşı takımın hakkını verirdim.