Haberle ilgili videoya ulaşmak için: https://www.ntvspor.net/video-galeri/2014-basketbol-dunya-kupasi
HAKAN GÜLEÇ - Basketbol Milli Takımımız, Basketbol Dünya Kupası'ndaki macerasına Yeni Zelanda maçıyla başladı. Kötü başladığı maçın son çeyreğinde bir ara 10 sayı farkla geriye düşen Milliler, umutlarını kaybetmeye başlamışken Oğuz Savaş sahneye çıktı. İnanılmaz bir hücum performansı sergileyen Oğuz'un çabalarıyla son 4 dakika içinde 15-0'lık bir seri yakalayan Milliler, öne geçmeyi başardı. 12 Dev Adam son dakika içinde rakibine bitirici vuruşu yapamasa da, Yeni Zelanda'nın da hücumlardan boş dönmesiyle ilk maçını 76-73 kazandı.
Ay Yıldızlıların 2. rakibi Amerika Birleşik Devletleri'ydi. Milli Takım, çok akıllı bir oyun planı ile 3. çeyreğin son bölümüne kadar maçı önde götürdü. "Acaba kazanıyor muyuz" diye düşünürken, 3. çeyreğin sonunda yakaladığı seri ile 66-60 öne geçen Birleşik Devletler, son periyotta maçı kopardı. Çok iyi savunma yapıp, kaptığı toplarla hızlı hücumlara çıkan ABD, bitime 7 dakika kala farkı 15 sayıya kadar çıkardı. Milli Takım kalan bölümde iyice oyundan düşünce, ilk 3 çeyreğinde kazanabileceği sinyalleri verdiği maçı 98-77 kaybetti.
Sıradaki rakip Ukrayna'ydı. Bu, hedef maçlarımızdan biriydi ama beklenen performansı gösteremedik. Hücumda bir türlü organize olamayan Ay Yıldızlılar, sahadan 64 - 58 yenik ayrıldı.
Ukrayna karşısında alınan yenilgi, Finlandiya karşılaşmasını bir anda kader maçına çevirdi. Yenilmek; belki de turnuvaya erken veda etmek anlamına gelecekti. Bu baskı altında sahaya çıkan takımımız, çok kötü hücum ettiği ilk yarıyı 14 sayı farkla geride kapattı. Ancak 12 Dev Adam, 3. çeyreğin ortalarından itibaren büyük bir geri dönüş başlattı. Her top için sonuna kadar savaş veren Milli Takım, bitime 4.2 saniye kala, Cenk Akyol'un üçlüğü ile maçı uzatmaya götürdü. Uzatmada rakibine üstünlüğünü kabul ettiren Milli Takım, sahadan 77 - 73 galip ayrıldı.
Gruptaki son maçımız Dominik Cumhuriyeti ile idi. Milliler, Finlandiya ve Ukrayna'nın rakiplerine yenilmesiyle, maçtan önce gruptan çıkmayı garantilemişti. Bunun rahatlığıyla sahaya çıkan Ay Yıldızlılar, rahat bir oyunla Dominik Cumhuriyeti'ni 77 - 64 yenerek, grubunu 2. Sırada bitirmeyi başardı.
2. Tur'da Avustralya karşısında tarihi bir maça çıktık. Hücumda yine kötü olduğumuz günlerden biriydi. Ancak kazanma azmi zirve yapmıştı. “Herşey bitti” denirken, Milliler turnuva başından beri olduğu gibi yine geri dönmeyi başardı. Gecenin kahramanı Emir Preldziç'ti. İlk yarıyı sayı atamadan kapatan emir, bitime 5 saniye kala attığı 3 sayılık basketle, Millileri çeyrek finale taşıyordu.
Ay Yıldızlılar, Litvanya ile oynanan çeyrek final maçına da çok iyi girince, yarı final umutlarımız iyice arttı. Ancak turnuva başından beri dış atışlarda süren sorun, bu karşılaşmada kendisini iyice belli etti. Milliler, üç sayılık atışlarda yüzde 17 ile oynayınca, kazanan Litvanya oldu.
FIBA Dünya Kupası'na çeyrek finalde veda eden Milli Takımın en skorer oyuncusu, maç başına 12.1 sayı ortalama ile oynayan Emir Preldziç'ti. Kupanın yıldızlarından Ömer Aşık da 9.9 sayı, 8.4 ribaund ortalamaları ile mücadele etti. Milliler, savunmada tüm rakiplerine büyük sorun çıkarıp; her maç sonuna kadar savaşsa da, dış atışlardaki büyük sorun, yolumuzun daha fazla uzamasının önüne geçti. Ay Yıldızlılar kupa boyunca, takım halinde sadece yüzde 31,7 ile üç sayılık atış kullandı.
ABD TÜM MAÇLARINI FARKLI KAZANARAK MUTLU SONA ULAŞTI
FIBA Dünya Kupası'nın en büyük favorileri Amerika Birleşik Devletleri ile tüm önemli yıldızlarını kadroya çağıran ev sahibi İspanya'ydı. Herkes finalin de bu 2 takım arasında geçmesini bekliyordu. Ancak İspanya, Sırbistan'a beklenmedik şekilde yenilince, Birleşik Devletler'in de önü açılmış oldu. Aslında Amerika Birleşik Devletleri'nin, Kevin Durant, LeBron James, Carmelo Anthony gibi yıldızlarından yoksun gittiği İspanya'da neler yapacağı merakla bekleniyordu. Ancak Birleşik Devletler, ilk maçtan itibaren turnuvaya ağırlığını koydu. Baskılı savunmasıyla kaptığı topları, çok rahat hızlı hücumlara çeviren Birleşik Devletler, turnuvaya 114 - 55'lik etkileyici Finlandiya galibiyeti ile başladı.
Birleşik Devletler'in 2. rakibi Milli Takımımız'dı. Maça çok akıllı bir hücum planı ile çıkan Milliler, 3. çeyreğin sonuna dek başa baş bir mücadele verdi; ancak nefesi son çeyreği çıkarmaya yetmedi. Bu aynı zamanda, sahadan 98 - 77 galip ayrılan Amerika'nın, en az farkla kazandığı maçtı.
Gruptaki Yeni Zelanda, Dominik Cumhuriyeti ve Ukrayna maçları da Birleşik Devletler için çok rahat geçti.
Amerika'nın 2. Turdaki rakibi Meksika'ydı. Amerikalı oyuncular hücumda günlerinde olmasa da, sahadan 86-63 galip ayrılmayı başardı.
Çeyrek finalde bu kez Slovenya çıktı amerika'nın karşısına. Sloven takımı, ilk yarıda başa baş bir oyun sergiledi ama 3. çeyrekten itibaren Birleşik Devletler'in büyük bir üstünlüğü vardı. Her geçen dakika farkı biraz daha açan Amerika, maçı 119 - 76 kazanarak adını yarı finale yazdırdı.
Yarı finalde rakip, çeyrek finalde Türkiye'yi eleyen Litvanya'ydı. Litvanya da, ilk yarı boyunca Birleşik Devletler'e zorluk çıkardı. Ancak onlar da 3. çeyreğin başındaki fırtınaya direnemedi. 2 dakika içinde farkı 20 sayıya çıkaran Birleşik Devletler, sonunu çok rahat getirdiği maçı 96 - 68 kazanarak, finalde Sırbistan ile mücadele etmeye hak kazandı.
Sırbistan'ın, Amerika'ya diğer ülkelerden daha fazla direnip direnmeyeceği merak konusuydu. Maça çok iyi başlayan Sırplar, bir ara 8 sayı öne geçse de, güçlü rakibine 5 dakika içinde teslim oldu. Kyrie Irving ve James Harden'ın inanılmaz şut performansı ile farkı hızla açan Amerika Birleşik Devletleri, üst üste 2. kez Dünya Şampiyonluğu'nu kucakladı. Birleşik Devletler'in en skorer oyuncusu maç başına 14.2 sayı üreten James Harden'dı.
EV SAHİBİ İSPANYA'NIN BÜYÜK BİR HAYAL KIRIKLIĞI
Turnuva öncesi, daha oturmuş bir kadrosu olan ev sahibi İspanya'nın şampiyon olacağını düşünen birçok kişi vardı. İspanyollar, ülkelerine büyük başarılar yaşatan altın kuşağı son kez biraraya getirmiş ve seyircisinin de desteğiyle, daha deneyimsiz oyunculardan oluşan Birleşik Devletler'e bilenmişti. Grup sürecinde rakiplerini çok rahat geçen Matadorlar, 2. turda Senegal'i de 89-56 yeniyordu. İspanya'nın dış şut yüzdesi alarm sinyalleri verse de hiç kimse, ev sahibinin çeyrek finalde Fransa'ya boyun eğmesini beklemiyordu. Ama Fransa zoru başardı. İnanılmaz bir savunma performansı sergileyen maviler, güçlü rakibini sadece 52 tutarak adını yarı finale yazdırdı.
SIRBİSTAN DAMGA VURDU
FIBA Dünya Kupası'nın en çok konuşulan takımlarından biri de Sırbistan'dı. Grup süreci boyunca, oyuncular ile koç Djordjeviç arasındaki sorunlarla gündeme gelen; grubunu ancak 4. sırada tamamlayabilen Sırp takımı, 2. turla birlikte kimlik değiştirdi. Oyun kurucu Miloş Teodosiç'in ipleri eline almasıyla hiç beklenmedik bir patlama yapan Sırbistan, 2. turda yenilgisiz favori Yunanistan'ı, çeyrek finalde de Brezilya'yı farklı yendi. Nefesleri kesen yarı final maçında, İspanya galibi Fransa'yı da 90-85 mağlup eden Sırbistan, böylece çok uzun yıllar sonra yeniden basketbol dünyasının zirvesine dönmüş oldu.
TURNUVA 5'İ
Final maçının sonlanmasıyla birlikte turnuvanın en iyileri de belli oldu. NBA takımlarından Cleveland Cavaliers'ta forma giyen Kyrie Irving, final maçındaki inanılmaz şut performansı ile FIBA Dünya Kupası'nın en değerli oyuncusu seçildi.
İlk 5'te Kyrie Irving'in yanısıra, 2. turla birlikte büyük bir çıkış yaparak, Sırbistan'ın finale kadar ilerlemesinde büyük pay sahibi olan Milos Teodosiç, yarı final ve 3.'lük maçlarında 30 sayı barajını aşan Fransız oyuncu Nicolas Batum, Dünya Kupası'nın ilk maçından beri hiçbir rakibinin enerjisiyle boy ölçüşemediği Amerikalı Kenneth Faried, ve grup maçlarıyla 2. turda çok başarılı bir performans sergilese de İspanya'nın çeyrek finalde kupaya veda etmesini önleyemeyen Pau Gasol yer aldı.
Birleşik Devletler'in sahadaki lideri ve en skorer oyuncusu James Harden'ın turnuva beşine seçilememesi ise tartışma yarattı.
14 gün süren basketbol heyecanı sonunda mutlu sona ulaşan Amerika Birleşik Devletleri, 2006'daki Yunanistan yenilgisinden bu yana oynadığı 45'i resmi 63 maçın tamamını kazanmış oldu. Birleşik Devletler ayrıca, 5. kez Dünya Şampiyonluğu'na ulaşarak, Yugoslavya'nın bu alandaki rekorunu egale etti.