Mustafa Taha · golatankaleye.blogspot.com
Etrafınızda spor müsabakalarında yarışmacı bir ruha sahip –neredeyse- hiçbir ülkenin bulunmadığı bir coğrafyada spor ülkesi olarak anılmak zor iştir. Okyanusya adı verilen bu coğrafyada Avustralya sadece belli başlı spor dallarında değil, neredeyse aklınıza gelebilecek her türlü spor dalında dünya çapında başarılı sporcular yetiştirmeyi başarıyor. Bu, çoğu ülkenin özellikle de biz Türklerin imrenmek isteyeceği bir durum. Ülkede, çok sayıda spor dalında başarılı sporcuların yetiştirilmesi -bazı spor dalları doğal olarak ön plana çıksa da- her spor dalına saygı duyulmasını da sağlıyor.
Avustralya'nın başarılı bir spor ülkesi olmasının altında kurmuş olduğu sistem yatıyor. 2010 rakamlarına göre; 22 milyonluk ülkede, her çocuk hem okuyup hem de spor yapma şansına sahip. Spor liseleri ve spor enstitüleri sporcuları yetiştiren en önemli merkezler. 1976 Montreal Olimpiyatları'nda istenen sonuçların alınamaması ve altın madalya kazanılamaması spor enstitülerinin kuruluş nedeni oldu. Ülkenin en önemli spor enstitüsü olarak kabul edilen ve 1981'de açılan Melbourne merkezli Avustralya Spor Enstitüsü (Australian Institute of Sport), sekiz dalla (basketbol, jimnastik, netbol, yüzme, tenis, atletizm ve halter) başladığı sporcu yetiştirme faaliyetine zaman içerisinde diğer spor dallarını da ekledi. Lucas Neill, Lauren Jackson ve Andrew Bogut gibi farklı spor branşlarından başarılı sporcular yetiştirmesi Avustralya'daki spor kültürünün ve politikalarının ne kadar doğru bir temel üzerine kurulduğunu göstermesi açısından anlamlı.
Avustralya'nın bu spor kültüründe elbet futbolun da yeri var. Futbol, Avustralya futbolu, rugby, basketbol gibi sporların ardından gelse de her zaman ilgi görmeyi başardı. Çok uluslu bir etnik yapıya sahip. Özellikle Balkan kökenli vatandaşlar, ülkenin spor gündeminde futbolun ön plana çıkmasında ayrı bir öneme sahip. Avustralya Futbol Ligi A-League'in sezonluk seyirci rakamları 15 binin üzerinde. 32 yıl sonra ilk kez 2006 Dünya Kupası'nda mücadele etmeye hak kazanan Okyanusya ülkesinin maçlarını 12 milyon kişi televizyon başından izledi. Burada iki noktayı hatırlatmakta fayda var; ülkenin nüfusu o dönem 21 milyondu ve maçlar Avustralya saatine göre gece saat 2.00-3.00'e denk gelmekteydi.
Avustralya sporu seven bir ülke. Spor sevdikleri için futbolu da seviyorlar ve bu spor dalına yatırım yapmaktan çekinmiyorlar. 2018 ve 2022 Dünya Kupaları için oldukça yoğun çalışıyorlar. Yaptıkları yatırımın karşılığını belki 2018 ya da 2022 Dünya Kupalarına ev sahipliği yaparak, belki de uluslararası arenadaki başarılı sonuçlarla alacaklar. Bu bile Avustralya'ya Dünya Kupası'nda farklı bir gözle bakmanın, sempatiyle yaklaşmanın en basit nedenidir.
Avustralya, Guus Hiddink ile girdiği Hollanda ekolü yoluna, tecrübeli teknik adamın 2006 Dünya Kupası sonrasındaki ayrılığına karşın devam etti. Arada kısa bir dönem, “Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı” felsefesi benimsense de bir başka Hollandalı teknik adam Pim Verbeek ile tekrar Hollanda yoluna sapıldı. Üç yıldır takımın başında olan Verbeek, taraftarları mennun eden bir taktiksel anlayışa sahip değil. Önce savunma güveni diyor ve 4-4-1-1 şeklinde bir dizilişi benimsiyor.
Hakkını yememek lazım; Avustralya, sekiz eleme maçında sadece tek bir gol gördü kalesinde. Tabii bu başarıda, tecrübeli stoper ikilisi Lucas Neill ve Craig Moore'un payı büyük. Savunmada bu kadar iyi iş yapan Avustralya, hücumda istediklerini bir türlü yerine getiremiyor. Yine Dünya Kupası eleme grubu istatistiklerine geri dönersek; ‘Socceroos'ların attığı 12 golde orta saha oyuncularının imzaları bulunuyor. Aslında bu duruma şaşırmamak gerekiyor. Zira Pim Verbeek, çoğu zaman Harry Kewell'i forvet hattının en önündeki isim olarak sahaya sürüyor. İşler istenildiği gibi gitmezse 4-3-3'e dönülüp J-League'de çok iyi bir sezon geçiren pivot santrafor Joshua Kennedy oyuna giriyor. Pim Verbeek'in bu tercihleri zaman zaman aşırıya kaçsa da - Çin ile oynanan eleme maçında takımın 4-6-0 ile oynaması Avustralya basınında Hollandalı teknik adamın acımasızca eleştirilmesine neden olmuştu- takım eleme grubunu rahat bir şekilde tamamladı. Asya kıtasının bir numarası olan Avustralya, Verbeek döneminde 14 . sıraya kadar tırmandığı FIFA sıralamasında tarihinin en yüksek basamağına da ulaştı.
Avustralya'da hücumun başarılı olmasının kilit noktası, kanat adamları olarak oynatılan Mark Bresciano ve ve Brett Emerton'un getirdikleri topların efektif olarak kullanılabilmesi. Bu noktada futbolu bırakan Mark Viduka'nın yokluğu oldukça fazla hissediliyor.
Orta sahada da Pim Verbeek'in ilginç denemeleri olabiliyor. 4-1 şeklinde oynayan orta sahada Vince Grella ve Jason Culina'nın önüne Tim Cahill yerleştiriliyor.
İkinci Adam Portresi
Kabul etmek lazım Avustralya denilince akla Harry Kewell geliyor. Her ne kadar sezonun ikinci yarısını sakat olarak geçirse de Kewell'ın Güney Afrika'da sergileyeceği yüzde 80 performans bile Avustralya'nın hücumdaki efektifliği için yeterli olabilir. Socceros'larda Kewell kadar önemli bir diğer isim Tim Cahill. Kendisine Avustralyalı demek için bin şahit gerekir Everonlu futbolcu için. Futbol hayatının kilometre taşlarını Milwall ve Everton ile İngiltere'de geçiren Cahill, orta sahadan aldığı toplarla ve yaptığı driplinglerle rakip defansların dengesini bozabiliyor. Dünya Kupası eleme grubu maçlarında, orta sahada oynamasına karşın takımın hücumdaki en etkili ismiydi. Everton'daki altıncı sezonunda da istikrarını sürdürmesi, Avustralya'nın Güney Afrika'da ümitlenmesi için en önemli nedenlerden biri. Harry Kewell & Tim Cahill ortaklığı Avustralya'nın turnuvada neler yapabileceğinin de cevabı olacak.
Bunları Biliyor musunuz?
- Dünya Kupası'nda en fazla gol atan Avustralyalı Tim Cahill (2)
- Pim Verbeek 20 yıllık teknik direktörlük kariyerinde 13 farklı takım çalıştırdı.
- Hem Tim Cahill hem de Harry Kewell'ın babaları İngiliz.
- Tarihlerinde ilk kez arka arkaya ikinci defa Dünya Kupası'na katılma hakkını elde etti.
- 1998 Dünya Kupasına katılma hakkını, İran'la Sdyney'de oynanan maçta son 10 dakikada yedikleri iki golle kaybettiler.
Teknik Direktöre Mesaj
Kupa sonrası Avustralya'dan ayrılıp Fas'ın başına geçecek olsan da son bir güzellik yap, güzel top oynat şöyle bir gözümüz gönlümüz açılsın. 4-3-3 varken 4-4-1-1 Avustralya'nın neyine, tur atlayacaksanız iyi futbolla atlayın kardeşim...
Takımın Abisi & Çaylağı: Mark Schwarzer - Nikita Rukavytsya
"Savunma kaleden başlarsa" doğru adamdır Mark Schwarzer. Avustralya stoperleri gönülleri rahat bir şekilde hücuma çıkabilirler, Schwarzer geride kalan her pisliği toplayacak kadar güven verebiliyor. Nikita Rukavytsya, Perth Glory'de dikkat çekti. Twente ışığını gördü, Belçika'ya kiraladı. Bu sezon iyi işler yapabileceğini gösterdi genç Avustralyalı. Forvet hattında turnuvada pek fazla şans bulamayacağı düşünülse de sahaya çıkarsa herkesi şaşırtacak işlere imza atabilir.
Rakiplere Mesaj
Zannetme ki sadece savunmadan ibarettir Avustralya, hücumuyla da uğratır seni hüsrana…
İyi Senaryo
Gruptan çıkarak, geçen dünya kupasında elde ettikleri başarıyı tekrarlarlar. Eğer eşleşme şansları da yaver giderse çeyrek finale bile kalabilirler.
Kötü Senaryo
Beklentiler gruptan çıkmak yönünde. İlk iki maçlarında puan alamazlarsa gruptan çıkamazlar hatta grubu sonuncu sırada bile tamamlayabilirler. Bu onlar için en kötü senaryo olur…
Kuvvetli Mevkii: Defans
Avustralya'nın rakipleri karşısında üstünlük sağlayabileceği en önemli bölge savunma hattı. “Tecrübe işidir savunma yapmak” misali savunmanın göbeği Lucas Neill & Craig Moore ikilisine teslim. Her iki futbolcu da neredeyse 10 yıldır Avustralya savunmasının temelini oluşturuyor. Savunmanın bek tarafında yer alan isimleri Luke Wilkshire ve Scott Chipperfield da Guus Hiddink döneminden beri onbirde bulunuyorlar. Dünya Kupasına katılan takımlar içerisinde en tecrübeli ve birlikte en uzun süre oynayan savunma hattına sahipler. Elemelerde, son grup maçları aşamasında sekiz maçta kalelerinde sadece tek gol görmelerinin en önemli nedeni de bu tecrübe. Güney Afrika'da da kalesinde en az gol gören takımlardan biri olmaya aday Socceroos...
Kişisel 11
- Mark Schwarzer: Kendisi dünyanın en iyi ve formada kalecilerinden biri. 37'sinde bile kendisini geliştirebilen kaç kişi gördünüz ki siz. Mark Schwarzer bunu başaran ender futbolculardan biri olsa gerek.
- Luke Wilkshire: Kupaya formda geliyor. Danimarka ile oynadıkları hazırlık maçında galibiyet golünün asisti Wilkshire'ın imzasını taşıyordu.
- Lucas Neill: Kaptan, savaşçılığı ve inatçılığıyla Avustralya'nın karakterini sahaya en iyi yansıtan isimlerin başında geliyor.
- Craig Moore: Lucas Neill'ın 2006'daki partneriydi, 2010'da da partneri olmaya devam edecek.
- Scott Chipperfield: Kupa sonrasında milli formaya veda edecek. Bugüne kadarki katkıları bile 11'e yazılması için yeterli.
- Jason Culina: Yaklaşık 10 yıllık Avrupa kariyerinin ardından geçen sezonun başında ülkesine döndü. Takımın tecrübeli isimleri arasında.
- Vince Grella: Neill'ın orta sahadaki tezahürü. Avustralya, rakiplerinin oyununu bozmak istiyorsa Grella'nın performansına ihtiyaç duyacak.
- Mark Bresciano: Onca yıllık İtalya kariyeri, Bresciano'yu vazgeçilmez kılıyor. Cahill ile birlikte hücuma yön verecek isimlerin başında geliyor.
- Brett Emerton: Takımın en yaratıcı ve bir o kadar tecrübeli isimlerinden. Kanattan yaptığı bindirmelerle rakip savunmanın dengesini bozmaya çalışacak
- Tim Cahill: Avustralya gemisinde, dümen Cahill'e emanet. Klasik tabirle; adı kağıda ilk yazılacak isim.
- Harry Kewell: Galatasaray ile sözleşmesi sona erdi. Yeni sezon planları da kesinleşmiş değil. Sakatlığını atlattığı takdirde, Avustralya'nın hayat damarlarından biri olacak. Kendisini özlemle ananların hasretini, Dünya Kupası'nda sergileyeceği performansla dindirebilir.