1930'da başlayan dünya kupası serüveninde 1998'e kadar hiç varolmadılar. Belki futbola çok büyük ilgi duymamalarından, belki beyzbola fazla mesai ayırdıklarından, belki de ikinci dünya savaşının ve bombaların ağır izlerinden bir sanayi devi yaratmak gibi daha mühim işleri olduğundan yoklardı futbol arenasında. Japonya'nın kültüründe bulunan çok çalışarak sıfırdan kusursuz bir sistem yaratmak futbol için de mümkün olabilirdi ancak büyük bir sorun vardı, o da ülkede futbola yeterince büyük ilgi ve yönelim yoktu. Ancak tüm dünyayı kasıp kavuran futbol ateşinin bu topraklara da düşmeyeceğini düşünmek saflık olurdu.
Yine de dünyadaki bir çok ülkeye ve kültüre oranla Japonya'da futbol ateşinin yanması son derece ilginç bir yolla oldu. Çizgi filmler, animeler, mangalar. Nasıl adlandırırsanız adalandırın Japonya'da yetmişlerin sonunda çılgınca yayılan futbol animeleri bir anda on binlerce gencin futbolla yatıp futbolla kalkmasını sağladı. 1981 yılında başlayan Kaptan Tsubasa serisi ise bu ilginin çılgınlığa dönüşmesini ve Japon futbolunun bir daha arkasına hiç bakmadan koşar adım dünya arenasına girmesini sağlayacaktı. Tsubasa ve arkadaşları öyle bir fenomen haline geldi ki daha önce beyzboldan başka bir şey düşünmeyen binlerce çocuk, genç, lise ve üniversite öğrencisi gözlerini bu büyülü oyuna çevirdi. Onlar da Tsubasa gibi hayallerinin peşinden gidip en iyi olabilirlerdi!Ülkeleri her alanda yerden kalkıp zirveyi bulmuşsa, Tsubasa önderliğindeki bu genç nesil futbolda neden ülkelerinin sesini duyuramayacaktı ki?
Ve ok yaydan çıktı, 1965 yılından beri amatör ulusal ligle heyecan yaşayan Japonya, 1993'te bu devrimin de etkisi ve ortaya çıkardığı ürünler ile kendi profesyonel ligini J lig'i kurdu. Artık Tsubasa etkisi had safhadaydı ve binlerce Japon genç futbol tutkusunu çok daha yakından hissetmeye ve futbolcu olmak için hayal kurmaya başlamıştı. Bu çocukların arasında Hidetoshi Nakata, Seigo Narazaki ve Shinji Ono da bulunuyordu.
Japonya'nın futbol ilerlemesi geçen yıllarla birlikte arttı ve1998'de Fransa'da ilk kez futbolun bu en büyük festivali ile tanıştılar. 2002'de Kore ortaklığında festivalin ev sahipliğini yaparken hem sahada hem saha dışında futbola ısındıklarını gösterdiler. Ümit Davala'nın bir kafa vuruşu umutları bitirse de hayaller hiç bitmeyecekti. Çünkü onlar hep hayal edilenleri başardılar bir çok alanda. 2006 da ilk turda bittiğinde hayaller aynen korundu yine. Çünkü dört sene sonra bir ispat şansları daha olacaklarını biliyordu Japon ulusu, artık her dünya kupasında yer alacak bir futbol ülkesi haline geldiklerinin farkındalardı ve hayallerine devam ettiler, bizim gibi bir kupada büyük hayaller kurup iki kupada yer alamama gibi sıkıntılardan uzaktılar. 98'de, 2002'de ve 2006'da gerçekleşmese bile hayallerine sadık yeni Tsubasalar. Şu an sımsıcak şu an taptaze o hayaller. Belki de zamanı gelmiştir, ne dersiniz?
Japonlar futboldan anlamaz!!! : Yalan hem de büyük yalan, son yirmi senedeki gelişimlerini, turnuva istikrarlarını ve J-Leauge'i görmezden gelmek insafsızlık olur. 18'erli iki ligden 36 takımlı bir organizasyon, on tanesi 25.000 kapasitenin üzerinde yüzlerce stad, 19 bin 791 ortalama seyircili bir lig ve futbol için yanıp tutuşan bir halk. Futboldan anlamamaları söz konusu bile değil...
2002 Dünya Kupası ve dünya üçüncülüğümüz: Hani Ümit Davala'nın ortasında herkesin İlhan Mansız ile birlikte topa gelişine vurduğu, hani her kesin aynı anda attığı golle Senagal'i eledeğimiz dünya kupası. Hani şu Ronaldo'nun pis burun vuruşunun canımızı yaktığı, hani Kral Hakan Şükür'ün en erken golü ile Dünya Kupası tarine geçtiği o unutulmaz turnuva. Ev sahibi Japonyaydı ve o kadar iyi bir ev sahibi oldular ki ikinci turda karşılarına çıktğımızda tüm misafirperverliklerini gösterdiler. Alın size bu takımı sevmek için bir neden daha!
tsubasa ve vakabayashi : Onlar bizim en büyük kahramanlarımız değil mi? Futbol seven, futbolla büyüyen, futbol çizgi dünyasında kendini bulan hasta ruhlar için, bu iki adamdan daha büyük futbolcu olur mu allah aşkına?
alphaville ve big in japan : Şarkının başka derin anlamları olduğunu büyüyüp koca adam olduktan sonra öğrensek bile, bu dünyanın en kült şarkılarından biri olan güzelliği yıllar yıllar önce, büyük japonya, japonyada büyük olmak, en büyük japonya diye anlamlandıran beş bin yaşıtımı bulabilirim size! Şimdi o günlerin hatrına, en büyük olsa fena mı olur Japonya?
Barış Manço: Ben ülkemde hiç bir zaman gazetelerde manşet olamadım, onlar beni her seferinde manşete taşıdılar diye sitem etmişti büyük usta aramızdan ayrılmadan. Japonya ile ilk gönül bağını o kurdurmuştu adam olacak çocuklara, yediden yetmiş yediye sürsün diye. Büyük ozan da uzaklarda bir yerlerde türküler söyleniyorken, Japonya Japonya diye tezahurat yapacak olamaz mı sizce?
Hiroşima ve Nagazaki: İnsanlık tarihinin en büyük acılarını yaşamış bu topraklar, ayağa kalkmak isimli destanlarının bir güzel sayfasını da futbola ayırsa hoş olmaz mı?
Yasuhito Endo: J Lig ile azıcık haşır neşirseniz zaten yakından tanıyorsunuz bu top cambazını. Yok eğer değilseniz ve tanışmadıysanız, onun size gösterecekleri olacak..
Atsuto Uchida: Japon futbolunun son büyük starı. Schalke son derece akıllı bir takım ki, transferini kupa başlamadan bitirdi. Kupa başladıktan sonra böyle bir şansları olmayacaklarını biliyorlardı!!
Shunsuke Nakamura: Brezilya'lı olmadığına inanmak güç değil mi?
İlhan Mansız: 2002 dünya Kupasından sonra iki ülkede fenomen haline geldi. Biri yarı finale taşıdığı memleketi Türkiye, öbürünü söylemeye gerek var mı?
Çalışkanlık vurgusu: Çok çalışarak en diplerden en yukarıları gören bir ülkenin, bunu futbolda da başararak bir kez daha azmin ve çalışkanlığın hakkını teslim etmesini istemez miydiniz?
Underdogların şahı olması: Brezilya, Arjantin, İtalya, Fransa, İngiltere'den sıkılanlar. Sizi underdog kulübümüzün en alımlı üyesi ile tanıştırmak isteriz..
İflah olmaz bir Arjantinli olarak takımdan umudu kesmek: 1986 öyle bir mutluluktu ki sanırım Tanrı da bu size bir yüz yıl yeter dedi. Her ne kadar çok sevsek de tangocuları, kupa öncesi görüntüleri ümit verici değil. Eğer aşkınıza sadakat konusunda sıkıntılarınız varsa, doğru adrestesiniz.
Bir kazanırsa köşeyi dönersiniz: İspanya'nın şampiyonluğuna 4.5, ingiltere'ye 5.5 veren bahis şirketleri Japonya için 1'e 550 veriyorlar şu anda. Zor evet çok zor ama ya tutarsa!!!
Asya elemelerine üçüncü grup aşamasında başlayıp Bahreyn, Oman ve Tayland ile aynı grupta mücadele eden Japonya grubu lider bitirerek dördüncü eleme turuna kalmayı başardı. Bu aşamada Avusturalya, Bahreyn, Katar ve Özbekistan ile mücadele edip grup ikinciliğini alarak Güney Afrika biletine hak kazandılar ve tarihlerindeki dördüncü dünya kupası için geri sayıma geçtiler. Japonya kupaya deneyimli, uzun zamandır birbiriyle oynamaya alışmış bir ekiple geliyor. 23 kişilik kadroda 16 oyuncunun 30 ve üzerinde milli forma giydiğini belirtirsek kupadaki kadronunun tecrübesi daha da net ortaya konabilir.
Eleme gruplarında ve son bir senede Japonya takımında görülen temel problem zor maçlarda oyunu kontrol edebilmek ve gol fırsatları yaratabilmek. İlk grupta altı maçta on iki gol atıp maç başına iki gol ortalaması yakalasalar bile bu gollerin çoğu gruptaki zorluk derecesi düşük maçlarda geldi. Örneğin en ciddi rakip Bahreyn'e karşı iki maçta topu topu bir gol atılabilirken o golde son dakikada Atsuto Uchida'dan gelmişti. Daha sonra dördüncü eleme turunda da takımın bu gol üretme ve pozisyon yaratma sıkıntısı devam etti, hatta teknik direktör Takeshi Okeda, Japon basını tarafından sert eleştirilere maruz kaldı.
Hücumda zaman zaman sıkıntıya girseler bile savunmada bir hayli tecrübeli ve uzun zamandır birbirini tanıyan oyunculardan oluşan Japonya milli takımı elemelerde sadece üç gol yedi. Kalesini Nagoya'nın tecrübeli file bekçisi Narazaki'ye emanet eden takımda, yılların tecrübesi 116 kez milli olarak kadronun en deneyimli ismi olan Yoshikatsu Kawaguchi de genel olrak yedek kaleci olarak forma bekliyor. Savunma ise genellikle Komano, Tanaka, Uchida, Nagatomo ve Nakazawa gibi önemli oyuncuların tekelinde.
Takımın hayat damarı olan orta sahanın daha çok Avrupa'da forma giyen lejyonerlerden oluştuğunu görüyoruz. Bu oyuncuların Avrupai oyun tarzı ve oyun anlayışına yatkın hale gelmesi ve bunu takıma da sirayet ettirebilmeleri Japonya'nın en büyük başarı anahtarlarından biri olacak. Grenoble'de forma giyen Matsui, aynı zamanda takım kaptanı da olan Wolfsburg'lu Hasebe, ve Cska Moskova'lı Honda bu takım için çok çok önemli isimler. Bu kilit yıldızların grup maçlarındaki performansı hayli zorlu bir grupta yer alan Japonya'nın yol haritasını ve turnuvadaki geleceğini de çizmiş olacak. Yine Gamba Osaka'nın 30 yaşındaki virtüözü Endo'yu ve yılların tecrübesi Shunsuke Nakamura'yı da unutmak olmaz. Lejyonerlerin en büyük yardımcıları bu yerel yıldızlar olacak hiç kuşkusuz. Özellikle Nakamura'nın elemelerdeki müthiş katkısı ve liderlik vasıfları aynı zamanda uluslararası tecrübesi Japonya için çok değerli. Avrupa'da adından bir hayli söz ettirip ülkesine dönen ve Shimuzu takımı ile şampiyonluk kovalayan Shinji Ono ise uzun sakatlıklardan sonra bir türlü istenilen seviyeye gelemediği için bu turnuvayı evinde seyredecek olan yıldızlardan.
İş gol atmaya gelince öne çıkan en önemli iki isim, Okazaki ve Tamada. Ancak bu sene Catania'da forma giyen bir başka genç lejyoner Morimoto'yu da yabana atmamak gerek. Beş kez milli olan 22 yaşındaki genç yıldız, milli forma altında bir de gola sahip. Kisho Yono ve Yoshito Okübo da forvet hattında teknik direktör Takeshi Okada'dan görev bekleyen diğer isimler olacaklar.
Japonya, Güney Afrika'ya her anlamda tatmin edici bir kadro ile geliyor. 2007 yılında İvica Osim'in yerine teknik direktörlüğe getirilien Takeshi Okada ise zaman zaman eleştirilse bile elindeki kadro ile ülkeye umut aşılamayı başardı ve dünya kupası biletini kaptı. Eski bir savunma oyuncusu olan 54 yaşındaki deneyimli teknik adam, Dünya kupasında E grubunda mücadele edecek olan takımını Hollanda, Danimarka gibi iki önemli Avrupa ülkesi ve Kamerun gibi bir Afrika devinin arasından gruptan çıkarmaya çalışacak. İşi bir hayli zor gözükse bile, Okada bu takımın bu potansiyele sahip olduğunu ısrarla vurguluyor.
Eğer Japonya orta alanda biraz daha sert, savaşçı aynı zamanda yaratıcı olabilir ve yakaladığı fırsatları çok cömert harcamazsa, bu grupta hayli sürpriz bir tablonun mimarı olabilir.
Aslına bakarsanız Japon milli futbol takımında keskin bir şekilde diğerlerinden ayrılan bir oyuncu var mı, tartışılır. Örneğin Arjantin Messi'nin, Brezilya Kaka'nın, Fransa Ribery'nin birinci adamlığına bakarken, Takeshi Okeda'nın takımında net bir birinci adam ortaya koymak zor ki bu da dolaylı olarak ikinci adam pozisyonunu da etkiliyor. Yine de Ülkenin yetiştirdiği en kariyerli ve en önemli orta saha oyuncularından Shunsuke Nakamura'nın takımın lideri olduğunu öne sürersek, elimizde nefis bir ikinci adam portresi oluşuyor. Kim mi bu ikinci adam? Tabii ki Yasuhito Endo.
Dokuz sezondur Gamba Osaka orta sahasında görev yapan istikrarlı orta saha virtüözü Endo, 2003 yılından beri de Japonya milli takımının değişmez bir parçası. Toplamda 93 kez milli formayı giyip 8 gol kaydeden Endo, dünya kupası elemelerinde de kritik goller atmış ve performansı ile Güney Afrika biletinin alınmasına büyük katkı sağlamıştı. Sorumluluk almaktan ve zor anlarda elini taşın altına koymaktan çekinmeyen deneyimli yıldızın Güney Afrika'da sahaya ortaya koyabildikleri büyük ölçüde Japonya'nın bu zorlu gruptaki imtihanının neticesine de ışık tutacak.
Oyunun iki yönünü de oynayabilen, son derece teknik, yaratıcı ve futbol zekası yüksek bir oyuncu olan tecrübeli orta saha, aynı zamanda tam bir duran top ustası. J ligde en iyi serbest vuruşçu kabul edilen Endo'nun harika frikik golleri bu ligi takip edenler için bir alışkanlık. J ligde yılın on birine tam yedi kez seçilerek bu alandaki rekoru elinde bulunduran Endo aynı zamanda Asya Futbol Federasyonu tarafından 2009 yılında kıtanın en değerli oyuncusu seçilmişti.
Takımdaki yeri hemen hemen garanti olan Endo, özellikle sıkışan oyunda, takımın hücum işlerliği azaldığı ya da tıkandığı anlarda bu ekip için vazgeçilmez bir sigorta. Muhtemelen Japonya'nın kaderi de o'nun sahada ne kadar üretken ve ne kadar etkili olduğuna bağlı olarak değişecek. Ve dünya kupası için ekran başına geçecek milyonlar, Japonya frikik atarken topun başına Endo geçtiğinde televizyonlarının sesini biraz daha açsınlar, biraz daha dikkatli bir şekilde ekrana konsantre olsunlar. Çünkü o, mevzu bahis duran toplar olduğunda, Asya kıtasının David Beckham'ı.
Sevgili Hocam,
Milli takımınızı yakından takip eden bir futbol insanıyım. 2010 Dünya Kupası elemelerinde bazen çok zorlansanız bile finallere gitme hakkını kazandınız. Eski bir savunma oyuncususunuz ve savunmanın önemini biliyor savunmaya çok fazla mesai harcıyorsunuz. Ama zaman zaman o kadar mesai harcadınız ki bu savunmaya, bir ara hücum bile yapamayan bir Japonya ortaya çıkardınız. Elinizde Endo ve Nakamura gibi iki önemli virtüoz varken bazı maçlarda bu takımın yaratıcılık adına ortaya hiç bir şey koyamaması kabul edilemez.
Ayrıca biraz takıntılı ve kendi doğrularından başkasına aldırmayan bir yapınız var sanki. Sizin işinize karışmak benim haddim değil ama gelin siz Endo ile Nakamura'yı yan yana oynatın. Yan yana oynamaz diyenler olacaktır, aldırmayın. Forvette Shinji Okazaki'ye sürekli şans verin ve arkasında olun. Ve tabii ki canımız ciğerimiz genç yeteneğimiz Uchida'nın sırtını sıvazlayın, sen aslansın sen kaplansın, sen samuraysın, sen dragonsun diyerek onu motive edin. Gerekirse cilala parlat, cilala parlat taktiği ile sabır eğitimi verin. Uchida bu takım için çok önemli sakın unutmayın.
İşte böyle hocam, malesef kura şansı pek yanınızda olmadı ve ateşler içerisinde yanan, kavrulan bir gruba düştünüz. Kamerun ve Danimarka maçlarında agresif olun, beraberlik için sahaya katiyen çıkmayın. Ancak elimizdeki savunma ve Hollanda ofansı düşünüldüğünde, o maçta çok agresif ve hücum düşünen bir yapı memlekette nice harakirilere neden olabilir, uzak durun. Siz çocuklara bağırırısınız ben de burdan size bağırayım hocam, Allah yardımcınız olsun!!!
32 yaşındaki Shunsuke Nakamura takımın abisi. Sadece yaşı ve 96 kez milli olması mesele değil, daha önce dünya kupası tecrübesini yaşamış olması, Avrupa'da üç önemli ligde forma giymiş olması, daha önceleri bir çok zorluğun üstesinden gelmeyi başarabilmiş olması ve liderlik vasıfları o'nu takımın abisi ve lideri yapıyor. Kardeşlerine iyi sahip çıkabilirse, güzel işler izleriz bu çekik gözlü adamlardan.
İtalya Liginde Catania forması giyen 22 yaşındaki Takayuki Morimoto ise takımın çaylağı. Yetenekli ve hareketli bir forvet oyuncusu olan bu genç samuray daha önce sadece beş kez milli formayı giydi ve kendini dünya kupası kadrosunda buldu. Şans bulduğu anda eli ayağı titremez ise adından söz ettirebilir.
Belki kadromuzda Tsubasa, Wakabayashi, Kojiro Hyuga, Ryo İshizaki, Taro Misaki yok ama bu bizden korkmamanız gerektiği anlamına gelmez. İyi bir takımız ve günümüzde olduğumuz zaman hepinizi yenebiliriz.
Kötü senaryo ise Japonya'nın çok fazla bel bağladığı bu ekip ile grup aşamasını geçememesi olacaktır. Elemelerde bile zaman zaman acımasızca eleştirilen teknik direktör Okada için gruptan çıkılamaması durumunda yeni bir iş arama vaktinin geleceğini de söyleyebiliriz. Hele hele Japonya bu grupta sıfır çekip puan alamama gibi bir durumla karşı karşıya kalırsa, bize hayli tanıdık olan mağlup takımı hava alanında karşılayan öfkeli kalabalık klişesinden bile nasiplenebilirler.
Japonya için iyi senaryo hiç şüphesiz ki Hollanda, Danimarka ve Kamerun gibi çok zorlu üç rakibin bulunduğu E grubundan ilk ikiye kalarak çıkabilmek olacaktır. Milli takımdan çok şeyler bekleyen Japon basını ve halkını bile tatmin edecek kadar önemli bir adım olur bu. Ancak Japonya için daha da kusursuz bir senaryo istiyorsanız , daha önce kendi evindeki dünya kupası haricinde ikinci tur dahi görememiş bu takımın burada bir yarı final görmesi harika bir senaryo, unutulmaz bir deneyim olacaktır Asya temsilcisi adına.
Japonya elemeler boyunca kalesinde çok az gol gördü ve teknik adam Takeshi Okeda'nın sağlam bir savunma anlayışına sahip olduğu biliniyor. Ancak ne kadar yetenekli ve tecrübeli oyunculardan kurulu bir savunma hattına sahip olsalar da, savunmanın zaman zaman ciddi sakarlıklar yaptığına şahit oluyoruz. Teknik direktör Okeda'nın özel ilgisine rağmen takımın güçlü mevkii savunmasından ziyade orta sahası.
Japonya'nın elinde hakikaten çok önemli yeteneklere sahip orta saha oyuncuları var. Bazısı bunaltıcı, bazısı savaşçı, bazısı dayanıklı ve çabuk bazısı ise top cambazı ve virtüöz. Shinjı Ono gibi çok önemli bit yetenek ve tecrübenin kendisine forma şansı bulamadığı bir orta sahadan bahsediyoruz. Endo, Matsui, Nakamura, Hasebe, Honda, Inamoto, Yuki Abe gibi önemli ve tecrübeli oyuncuların oluşturduğu Japonya orta sahasında forması hemen hemen garanti diyebilceğimiz üç isim var.
Takımın Avrupa topraklarında top koşturan Wolfsburg'lu kaptanı Makato Hasebe bu dünya kupasında çok büyük bir sürpriz olmaz ise yeri garanti isimlerden. Yine Avrupa'da kariyerini devam ettiren Cska Moskova'lı Keisuke Honda da takımda yeri sağlam oyunculardan. Celtic forması ile Şampiyonlar liginde attığı gol ile bu platformda gol atan ilk Japon oyuncu ünvanını elinde bulunduran Shunsuke Nakamura ise orta sahanın her şeyi. Eleme gruplarında takımın çaresiz kaldığı, sıkıştığı bocaladığı dönemlerde Endo ile birlikte hep baş rolde gördüğümüz isimdi Nakamura. Zorlu gruptan ikinci tur vizesi alabilmek için gözlerin en çok çevrileceği isim olacak 96 kez milli olup 24 gol kaydetmiş olan tecrübeli yıldız.
Beklentilerin yoğunlaştığı bir diğer isimse ikinci adam portresinde de yer verdiğimiz Yasuhito Endo. Ne kadar yetenekli bir oyuncu olduğunu, nasıl bir top tekniğine ve duran top kabiliyetine sahip olduğu J lig fanatiklerince iyi bilinir. O şimdi kendini tanımayanlarla da tanışma zamanı olduğunu düşünüyor. Merak etmeyin tanıştığınıza memnun olacaksınız.
Kısacası Japonya hem tecrübeli, hem dinamik hem de yaratıcı orta sahası ile bu turnuvadaki her takıma sorun yaratabilecek bir ekip. Bunu kupanın büyük favorilerinden İngiltere ile yaptıkları son maçta da gösterdiler. Uzun süre önde götürdükleri maçı kendi kalelerine attıkları golle kaybeden Asya temsilcisi, orta sahasının müthiş futbolu ile o kadar çok pozisyon yarattı ki, forvet elemanları biraz becerikli olabilse İngiltere büyük bir şok yaşayabilirdi. Lafı toparlamak gerekirse, çalışkan ve yaratıcıülkenin çalışkan ve yaratıcı insanlarının oluşturduğu orta saha da ülkeyi fazlası ile yansıtan cinsten. Bu orta saha büyük festivalde işini yapar, Japonya'nın kaderini ise savunma ve forvet hatlarının performansı çizecektir.