Güney Amerika'nın tam ortasındaki bu küçük ülke bölgedeki bir çok rakibi gibi “tam bir futbol ülkesi” olarak anılmasa da futbol anlamında muadillerine kıyasla yaklaşık 100 yıllık bir süreçte futbol standardını korumuş ve başarısını belli bir düzeye sabitlemiş bir ülkedir. Paraguay, milli takım düzeyinde, halkına başarı tattırmaya alışık bir ülke denebilir. Tek sorun bu başarıyı dünya kupaları düzeyine taşıyamamaları. Katıldıkları 7 dünya kupasından 3'ünde ikinci tura yükselebilmiş olmalarına karşın, kırmızı beyazlılar kıtalarında şahlanıyor genellikle. Copa America'da 1953 ve 1979'daki şampiyonluklarının yanı sıra 5 ikincilik ve 6 üçüncülüğe sahip olduklarını belirtmeden geçmemek lazım. Yani buradan ulaşmak istediğim sonuç şudur ki; bu ülke kıtasını seviyor. Bir başka deyişle, Güney Amerika sınırları dahilinde her noktayı kendi eviymişçesine değerlendirebiliyor.
Denize kıyısı olmayan Paraguay'da çocuklar, diğer Güney Amerikalılar gibi kumsalda tanışmıyor futbolla. Taşrada edindikleri futbol sevgisi sert futbollarının en belirgin işaretçisi. Kıtadaki rakipleriyle, dünya futboluna kazandırdığı yıldızlar açısından yarışamadığı kesin. Fakat yıldızlar karması rakiplerini teknik ve güçlü futbolcularıyla en çok uğraştıran futbol takımı olmayı beceriyor kırmızı beyazlılar. Uzun yıllar boyunca en önemli yıldızı kalecisi olan Paraguay, son yıllarda Avrupa piyasasında değerlenen futbolcularıyla dünya kulüpleri tarafından daha çekinilir bir hal aldı. Yıllarca ülkenin bayrak oyunculuğunu golcü kalecisi Jose Luis Chilavert yaparken bugün Paraguay denilince Roque Santa Cruz, Oscar Cardozo, Palolo da Silva, Nelson Valdez ve Lucas Borrios gibi bir çok önemli isim bir çırpıda sayılıyor.
Takımın F Grubu'ndaki şansına bakacak olursak, bana göre oldukça yüksek. Bu hem teknik hem mistik açıdan mümkün görünüyor bana. Açılış maçında, denk sertlikte geçecek maçta grubun mutlak favorisi İtalya'dan alınacak puan Paraguay'a gruptan çıkma yolunda önemli avantaj sağlayacaktır. Zira Güney Amerika elemelerinde Brezilya ve Arjantin'e karşı aldığı galibiyetler olası bir İtalya zaferini sürpriz olmaktan çıkarmaktadır.
Bir de olayın totem yönü var tabi. Daha önce de belirttiğim gibi, Paraguay geçmişte katıldığı 7 dünya kupasının 3'ünde ikinci tura yükselebildi. Başarılı olunan bu 3 turnuva 1986, 1998 ve 2002'de üç farklı kıtada düzenlenmiş ve Paraguay Amerika, Avrupa ve Asya kıtalarında ikinci tura yükselme başarısını göstermişti. Bu sene de Afrika'da düzenlenen turnuvayı boş geçmek istemeyecekler tabi ki. Zira Afrika'da bir daha bu şansı yakalayabileceklerinden emin değiller. Şahsen sırf bu sebeple bile Paraguay'ı destekleyebilirim. Gerçi Paraguay'ı desteklemek için neden bulmak zor değil. Kabuğunu kırmaya çalışan gayretli futbolu ve sempatik oyuncuları Paraguay'ı sevmeye yeterli nedenlerdir. Ayrıca Güney Amerika'nın sert yüzünü bize gösterdiği için benim açımdan ayrı bir çekiciliğe sahiptir Paraguay.
Arjantinli teknik adam Gerardo Martino takımın genelinin tecrübeli oyunculardan oluşması nedeniyle taktiklerini aktarmakta fazla zorluk çekmemekten memnun. Güney Amerika elemelerinde, maçların tamamına yakınında takımını klasik 4-4-2 taktiği ile sahaya süren Martino'nun forvet hattında her rakibe karşı güvenebileceği 3 tane oyuncusunun olması en önemli avantajı. Santa Cruz, Cardozo, Barrios üçlüsünün birbiriyle uyumlu oyunları forvet rotasyonunda hocanın işini kolaylaştırıyor. Martino'nun nadiren değiştirdiği taktiği takımın gole ihtiyaç duyduğu zamanlara denk geliyor. Rakibe göre takımını sahaya 4-3-1-2 dizilişiyle süren Martino, Santa Cruz'u ikinci santrafor olarak kullanmayı tercih ediyor.
Orta alanda kanatları etkili kullanabileceği oyunculara sahip Paraguay. Özellikle sol kanatta görev yapan Aureliano Torres'in koridorun tamamında etkili bir şekilde oynayabilmesi, kadronun daha opsiyonel bir hale gelmesini sağlıyor. Gerardo Martino genellikle bu oyuncuyu sol açık olarak sahaya sürerken arkasında defansif yetenekleri daha belirgin ve daha tecrübeli bir oyuncu olarak Claudio Morel'i tercih ediyor. Takımın asıl sorun yaşadığı alan ise sağ kanadı. Martino bu alana, sol kanatta olduğu gibi oyunu çift taraflı oynayacak bir ikili oturtamıyor. Sağ kanatta oynayan Enrique Vera ve Carlos Bonet ikilisi defansif anlamda birbirini tamamlayamadığı için, güvenliği elden bırakmama namına bu kanattan yeterince pozisyon üretemiyor takım. Gerargo Martino bu duruma çözümü, o bölgeye yakın oynayan bir sağ iç oyuncusunu kadroya monte etmekte buluyor. Bu isim ise takımın kilit oyuncularından 25 yaşındaki Victor Cáceres.
Defansta ise Paraguay'ın güvendiği isim Paulo da Silva. Güney Amerika elemelerinde CONMEBOL Altın 11'ine girmeyi başaran, 2008 ise yılında Meksika Ligi'nin en değerli oyuncusu seçilmiş deneyimli bir stoper Paulo da Silva. Tandemde takımın güvendiği bir diğer isim ise soğuk kanlı oyunuyla defans hattını organize edebilen bir isim olan Dario Veron. Bu ikilinin arkasında bekleyen 2 isimden biri defansif anlamda joker niteliğinde bir oyuncu olan Denis Caniza. 35 yaşındaki tecrübeli oyuncu defansın her bölgesinde oynayabildiği gibi ihtiyaç duyulması halinde defansif orta saha olarak da görev yapabiliyor. Mevcut kadroda 95 kez milli olarak takımın en tecrübeli ismi konumunda olan Caniza, teknik ekibin de kritik anlarda en güvendiği isim. Bu bölgenin bir diğer yedepi ise Antolin Alcaraz. Club Brugge'den Wigan'a transfer olan oyuncu Paraguay'lı taraftarlar tarafından oldukça seviliyor. Kendine güveni üst seviyede olan oyuncuyu topla birlikte ani çıkışları neticesinde her an rakip kale civarlarında görmek mümkün olabiliyor. Milli takımdaki tecrübesizliği (5 maç) ise kadroda sık yer bulamamasının temel nedeni olduğunu düşünüyorum.
Paraguay takımının etkili forvet hattıyla rakiplere önlem aldırdığı bilinen bir gerçek. Bu hatta ise Avrupa'da ciddi derecede isim yapmış iki oyuncu mevcut: Oscar Cardozo ve Roque Santa Cruz. Fakat bana göre takımın yardımcı erkek oyuncusu, bu iki esas oğlanın yanında takımın temeltaşlarından olmayı başarmış Lucas Barrios'dur.
Arjantinli bir babayla Paraguaylı bir annenin çocuğu olarak Paraguay Milli Takımı'nı seçmiştir kendisi. Şili'de Colo-Colo takımında oynarken 42 maçta attığı 39 golle önce Şili'de ‘La Pantera' lakabını alan Barrios, sonrasında Avrupa'nın ilgisini çekmeyi başardı. 26 yaşında transfer olduğu Borussia Dortmund'da da sivrilmeyi başaran yetenekli forvet, avantajlı fiziğiyle milli takımın da daimi oyuncularından olmayı başardı. Oscar Cardozo ve Santa Cruz gibi iki isimle yarıştığı düşünüldüğünde, as kadroda yer edinmiş olmasının önemli bir aşama olduğunu söyleyebiliriz. Barrios'un 1,88'lik boyuna rağmen hareketli bir forvet olması rakiplerinin işini oldukça zorlaştırıyor. Hava toplarındaki hakimiyeti ise kanatlardan etkili oyunculara sahip milli takımında daha da kıymetleniyor. Teknik direktör Gerardo Martino'nun son hazırlık maçlarında kendisini forvet rotasyonunun sabit ismi olarak değerlendirdiğini de eklemek gerek.
Gerardo Martino efendi, şimdi iyi dinle beni. Sen de biliyorsun ki bu takımda potansiyel var. Ama çok kişi farkında değil bu potansiyelin. Hatta hafife alanlar bile var. Neymiş, takımın büyük bölümü Amerika dışına çıkmamış... İlk maç çok önemli. Bilirsin, İtalya direkt adapte olamaz turnuvaya, sonradan açılır. İyi değerlendirin bunu. İlk maçta alacağınız 3 puan (ki ben inanıyorum) sizi grup liderliğine taşıyacak. Liderlik önemli. Olası bir ikincilikte birden Hollanda ile burun buruna gelirsiniz. İyi takımsınız ama Hollanda da fena değil, erken karşılaşmasanız daha iyi sanki.
Bir de ricam var Dario Veron konusunda. Defansın göbeğinde başarılı bu adam, hemfikirim. Ama sağ bek alarm veriyor. Oradaki oluğu tıkayacak adam Dario Veron'dur. Hem Caniza gibi bir adamın var ki bırak son turnuvasında sahada olsun. Takım O'nu gördükçe kendine güvenecektir.
Bir de sana iyi bir haberim var. Ülkemdeki üst düzey birkaç totemciyle görüştüm, Paraguay için iyi şeyler düşünüyoruz. En zorlu derbiler için hazırladığımız totemleri bu yaz size tahsis ediyoruz. Sen de idmanda oyuncularınla konuş. Hep taktikle olmaz bu işler. Totemlerini eksik etmesinler, sen de öyle...
Son olarak yine söylüyorum; kazanacaksınız, kazanmak için uğraşacaksınız. Amma netice ne olursa olsun siz benim gönlümde hep kazandınız, hep şampiyonsunuz... ve öyle kalacaksınız... Allah yardımcınız olsun!
Takımın abisi de çaylağı da net. Abisi, milli takım tecrübesi en fazla olan 35'lik kaptan Denis Caniza: takımın güven kaynağı, joker adamı.
Çaylağı ise herkesin 25 yaş üstünde olduğu 23 kişilik kadronun tek genç üyesi. 21'lik Rodolfo Gamarra. Henüz 2 kez milli formayı giymiş bir hücum oyuncusu. Takımdaki rakipleri zorlu isimler ama onlardan öğreneceği çok şey var.
Siz Cardozo ve Santa Cruz'a odaklanmışken gerideki 9 kişilik ekibin kuyunuzu kazabileceğinizi biliyor muydunuz?
Paraguay Milli Takımı için iyi ve kötü senaryonun sınırları keskin. Daha önce 7 kez katıldığı dünya kupalarında 4 kez ilk turda elenirken, 3 kez ise gruplardan çıkma başarısını gösterdi. Bu nedenle Paraguay için öncelikli hedef –dolayısıyla iyi senaryo- ikinci tura yükselmektir. Fakat bana sorarsanız potansiyelleri bu hedefin daha üstünde.
Lider çıkma olanağı olan bu gruptan çıkamaması ise mutlak kötü senaryo olur.
Takımın tanınan yıldızlarının hücum hattında oynadığı doğru. Bu nedenle kuvvetli mevki seçimini yaparken biraz tereddüt ettim. Fakat Paraguay'ın rakip takımlara zorluk yaşatan yönü savunmadaki takım bütünlüğü. Aslında defansı tek başına kuvvetli mevki olarak göstermek doğru olur mu bilmiyorum. Zira takım halinde savunmayı iyi beceren bir takım Paraguay. Orta alanda oynayan oyuncuların bir çoğunun defansif özelliklere sahip olması, kanat oyuncularının yeri geldiğinde bek olarak görev yapabilmesi ve hücum oyuncularının top rakipteyken baskılı oyunu takımın savunma bütünlüğüne katkıda bulunan etkenler.
Tabi bu takım savunmasında defansın göbeğinde görev yapan Paulo da Silva ve takımın tecrübeli kaptanı Denis Caniza'nın yönlendirmelerinin önemi büyük. Zaten genel olarak yaş ortalaması belli bir düzeyin üstünde olan takım defansif anlamda kritik riskler almadan tedbirli bir oyun oynamayı tercih ediyor.