Birbirinden farklı kültürleri bünyesinde barındırması, mozaik yapısını bozmadan yıllardır dünyanın bir köşesinde futbolda gelişmeyi beklemesi ve başarıya aç bir takım olması Yeni Zelanda'nın izlenmesi için akla gelen ilk geçerli sebepler. Ada üzerindeki Britanya etkisine bir de Amerikan rüyaları eklenince okyanusun diğer tarafında futbol, rugby ve kriketin ardından üçüncü planda yer almıştı. Ancak hızla yayılan futbol endüstrisi Avusturalya üzerinden Yeni Zelanda'yı da yavaş yavaş etkisi altına aldı. Kendi yerel liglerinde yarı profesyonel statüde futbol aşkını yaşatan Yeni Zelanda'nın profesyonel olan tek takımı, başkent ekibi olan Wellington Phoenix. Ancak bu takımın kendi topraklarında değil de Avusturalya'da mücadele ediyor olması, adacıklardan oluşan bu güzel Okyanusya ülkesinde futbola ilginin biraz daha geri planda olmasının özeti.
Futbol izlemeyi keyifli kılan önemli nedenlerden biri de sahadaki isimler. Güzel pasın, şık çalımın, isabetli şutun, nefis bir golün yanı sıra sahadaki isimler, bazen de gol sevinçleri ile hafızalara kazanır. İtalya 90'da Milla'nın bayrakla dansı, Bebeto'nun Amerika 94'te yeni doğan bebeğine merhaba demesinin ardından, Güney Afrika 2010'da Yeni Zelanda'nın kendine özgü ‘'Haka'' dansını izlemek fena olmaz mı ?
Yeni Zelanda'nın 23 kişilik kadrosunda yer alan futbolculardan bazıları ülkelerinde bazıları da İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri, Avusturalya, Danimarka ve İskoçya liglerinde mücadele ediyor. Kadroda yer alan Dave Mulligan ve Simon Elliott'un ise Mart ayından beri forma giydiği herhangi bir takım yok. 1982 İspanya'dan sonra ikinci kez Dünya Kupası finallerinde mücadele edecek olan Yeni Zelanda, grup eleme maçlarında oynadığı 6 maçın 5'inde sahadan galibiyetle ayrıldı. Okyanusya Futbol Konfederasyonu'nda 4 şampiyonluğu bulunan beyaz formalıları, 1982 yılındaki turnuvada oyuncu olarak ülkesini temsil eden Ricki Herbert çalıştırıyor. İngiltere'de futbol oynayan ilk Yeni Zelandalı olan Herbert'in takımına uygulattığı sistem ise klasik 4-4-2. Bahreyn ile oynanan play off maçına 4-4-2 ile çıkan ama golü bulduktan sonra 5-3-2'ye dönen Yeni Zelanda'nın kilit oyuncusu ise Shane Smeltz. Grup eleme maçlarında forma giydiği 5 maçta 8 gol atan 29 yaşındaki oyuncu, ülkenin son yıllarda yetiştirdiği önemli isimlerden biri.
Okyanusya bölgesinde Avusturalya'nın ardından ikinci kez Dünya Kupası'na katılma başarısı gösteren Yeni Zelanda, Mart ayından beri oynadığı dört hazırlık maçında sadece Sırbistan'ı 1-0 mağlup edebildi. Meksika maçında sahada hiçbir varlık gösteremeyen Yeni Zelanda'da maçın faturası kaleci Glen Moss'a kesildi. O maçın ardından kaleyi Bahreyn maçında harikalar yaratarak takımını Güney Afrika'ya taşıyan Mark Paston'a emanet eden Herbert, hazırlık maçlarının hepsine ayrı taktiklerle çıktı. Dörtlü defans ile başladığı Meksika maçından sonra Avusturalya'ya karşı üçlü defans anlayışı ile sahaya dizdiği takımını, Sırbistan ve Slovenya maçlarında tekrar dörtlü defans düzenine döndürdü ama bu sefer taktiğini 4-3-3 olarak belirledi. Oynanan dört hazırlık maçına da farklı taktiklerle sahaya çıkan Helbert, takımını her senaryoya karşı sınamaya devam ediyor.
1982 yılında Brezilya, İskoçya ve Sovyetler Birliği ile aynı grupta mücadele eden ama puan alamadan evine geri dönen Yeni Zelanda'nın puansız geçen dönemi sadece o turnuva olmadı. Okyanusya bölgesinde dört kez mutlu sona ulaşmasına rağmen, 1999 ve 2003 yıllarında katıldığı Konfederasyon Kupası'nda da puan kazanamayan adacıklar ülkesi, bu beceriksizliğine geçtiğimiz yıl Güney Afrika'da düzenlenen Konfederasyon Kupası'nda Irak ile 0-0 berabere kalarak son verdi.
Grup eleme maçlarında forma giydiği 5 maçta 8 gol atarak takımın yıldızı olan Shane Smeltz'den sonra Yeni Zelanda'nın en kilit oyuncusu kaptan Ryan Nelsen olacak. Ülkesini yurt dışında Blackburn Rovers forması altında en başarılı şekilde temsil eden isimlerin başında gelen Nelsen, bu sezon İngiltere'de 28 resmi maçta forma giyip 4 tane de gol attı. Pek çok Yeni Zelandalı gibi Nelsen de spor hayatına kriket oynayarak başladı ve bu branşta gösterdiği başarı onun Amerika'ya yerleşmesini sağladı. 21 yaşında Stanford Üniversitesi'nde futbola başlaması ile hayatı birden değişti.
2004 yılında Premier Lig'e merhaba diyen Ryan Nelsen'in takımı için en büyük avantajı, tecrübesi. Blackburn Rovers forması ile Premier Lig'de birbirinden iyi forvetlere karşı mücadele eden 33 yaşındaki oyuncunun tipik özelliği ise Ada'da oynayan pek çok defans oyuncusu gibi güçlü fiziği ve sert savunma anlayışı. Eski tip bir stoper olan Nelsen'in en büyük zaafı geriden çok iyi oyun kuramaması. İyi bir kesici olan ve adam markajında başarılı olan Nelsen'in sakin görünüşü de takımının panik yapmaması için olumlu bir örnek olabilir. Şuana kadar Okyanusya bölgesi haricinde katıldığı turnuvalarda en az 6 gol yiyen Yeni Zelanda'da yeni jenerasyonun takım üzerindeki etkisinin ne olacağı da merak konusu.
2005 yılından beri takımını klasik 4-4-2 düzeni ile oynatan ve başarılı da olan Herbert, son hazırlık maçlarında ise orta sahayı üçleyince peşi sıra mağlubiyetler gelmişti. Turnuva futbolunda başarılı olmanın ilk kuralı savunmanın sağlam kurgulanmasıdır. Evet Herbert efendi defansındaki isimlerden vazgeçmiyor ama orta sahadan adam eksilterek zaten çok iyi olmayan takımına bir darbe de kendisi vuruyor. Tim Brown takımı için ne kadar önemli olsa da orta sahada tek başına kaldığı zaman nereye yetişeceğini şaşırıyor. Sol tarafta Bertos'un defansif yönünün zayıf olması, Yeni Zelanda takımı için zaten başlı başına önlem alınması gereken bir hususken gidip de 2. bölgeyi kalabalık tutmak yerine takviyeyi hücum bölgesine yapmak Dünya Kupası'nda intihar etmek olur.
Geçmiş geleceğin aynasıdır diye düşünerek Ricki Herbert'e dörtlü orta sahadan vazgeçme demek gerekiyor ama 50 yaşındaki teknik adamın, meydan okuyacağını da göz önünde bulundurmalıyız. Güney Afrika'ya ayak basar basmaz, dört yıl bunun için çalıştık ve şimdi buradayız; Güney Afrika işte biz geldik diyerek böbürlenmesi ya bu takımın Okyanusya bölgesinin dışındaki makus talihini değiştirmeyecek ya da cesur yürek kimliğine bürünerek takımını en azından gruptan çıkararak tarihe adını yazdıracak. 2009 yılındaki Konfederasyon Kupası'nda nihayet 1 puanı alan Yeni Zelanda, Güney Afrika tatilini 1 hafta daha uzatırsa kupanın süprizini yapmış olur.
Yeni Zelanda'nın bayrak adamlarından olan Nelsen, savunma için ne kadar önemliyse ileri uçta görev alması beklenen yeni isim Fallon da takım için o kadar önemli. Forvet hattının en güçlü isim olan Smeltz için zaten rakipler tarafından gereken önlemler alınacağı için Fallon'un kendini unutturması belki onu ülkesi için unutulmaz yapabilir.
Nicolas Lodeiro 1989 doğumlu, messi akımının Uruguay şubesi olarak betimleniyor. Etkili bir sol ayağa sahip, ve Nacional formasıyla müthiş bir performans gösterdi. 2009 Libertadores'te Nacional 20 sene aradan sonra yarı finali görürken Lodeiro attığı ve attırdığı gollerle takımın en çok göze batan oyuncusuydu Santiago Garcia ile birlikte. Bu performans onu Avrupa kulüplerinin gözdesi haline getirmişti. Lodeiro tercihini vatandaşı Suarez'in de formasını giydiği Ajax'tan yana kullandı. Fakat Hollanda'da benchi ısıtmaktan öteye gidemedi henüz. 20 yaşındaki bu genci seneye daha yakından takip etmenizde fayda var. Her iki ayağını da kullanabilmesi, her iki kanatta ve forvet arkasında oynayabilmesi, top kontrolü, etkili frikikleri, tekniği ve oyun zekasıyla pırıl pırıl bir gelecek vaad ediyor bu çocuk. İnsanlar onun ortaya koyabileceği şeyleri sürpriz olarak niteleyebilirler. Bu satırları okuyorsanız, sizin için sürpriz olmaktan çıkmıştır artık Lodeiro.
Türkler zamanında ne demiş : ‘'Unutma padişahım senden büyük Allah var.'' Yeni Zelanda'yı küçük görüp, kafasına takmayanlar kendilerini okyanusumuzun derinliklerinde bulabilirler.
Daha önce katıldığı 1982 Dünya Kupası'nda puan alamayan Yeni Zelanda, Okyanusya bölgesi dışında ilk puanını geçen sene Güney Afrika'da düzenlenen Konfederasyon Kupası'nda almıştı. Bu turnuvada F Grubu'nda elde edilecek 3 puan dahi Yeni Zelanda açısından başarıdır. Hele ki zor da olsa gruptan çıkmayı başarırlarsa bu onlar için en iyi senaryo değil mucize bile olabilir.
28 yıl önce İspanya'dan sıfır puanla dönen Yeni Zelanda, zaten en kötü senaryoyu o zaman yaşadığı için ondan kötüsü ne olabilir diye düşününce adacıklar ülkesi için kurgulayacağımız en kötü senaryo, takımın maçlara çıkamayacak olmasıdır.
Milli forma altında 29 maçta 16 gol atan Shane Smeltz ve İngiltere'de futbol hayatlarını sürdüren Rory Fallon ve Chris Killen'den oluşan hücum hattı Yeni Zelanda'nın en etkili bölgesi. Geçtiğimiz yıllarda Smeltz ve Killen'den oluşan forvet hattını Fallon gösterdiği performansla rahatsız etmeye başlasa da yaşanan bu rekabet takıma olumlu yansımış durumda. Fallon'un kadroya çağrılmadığı dönemlerde Smeltz'in sırtından geçinen Killen, Helbert'in Fallon denemelerinden sonra gol ve asistleri ile takıma daha olumlu katkı yapmaya başladı.
Takımın grup eleme maçlarında oynadığı karşılaşmalarda attığı 14 gol var ama forvet oyuncuları arasında bu gol sayısına en büyük katkıyı 8 gol atan Smeltz yaptı. Diğer gollerde emeği geçen isimler ise asistleri ile Killen, attığı gollerle de Dave Mulligan oldu. Orta sahada forma giyen 28 yaşındaki Mulligan, Yeni Zelanda'nın İngiltere doğumlu oyuncularından. Hücum hattında muhtemelen Smeltz-Killen ikilisi ile tunuvaya başlayacak olan Herbert'in gizli kahramanı Killen olacaktır. 1.90 lık boyu ile hava toplarında etkili olan Killer'ın indirdiği toplar Smeltz ile buluşabilirse, hızı ve bitiriciliği ile Yeni Zelanda'nın gelmiş geçmiş en iyi golcüleri arasında gösterilen 29 yaşındaki oyuncu takımına çok şey kazandırabilir.