TRAVMANIN BÖYLESİ - GÜRCAN BİLGİÇ (SABAH) Şenol Güneş turnuvaya katılan diğer takımlardan bir hafta önce ligi bitirtti. Düşünün; Lille üçlüsü bir hafta sonra geldiler Antalya'ya. Amaç; dün geceye hazır çıkmaktı. Böyle bir ciddiyetten ne anlarsanız anlayın, dün geceyi açıklamak çok mümkün değil. İlk yarı rakip kaleye "sıfır" kere yaklaşma başarısı (!) için mi? İtalyanlar'ın topu nasıl çevirip, baskı yapıp, atakları tehlikeli hale getirmelerini seyretmeleri için mi?Mancini ile birlikte bir türlü yenilmiyor İtalyanlar. Nasıl olduğunu anlamak için bir ay süresi vardı Şenol Güneş'in de ekibinin de oyuncularımızın da... Anlamışlar ama muhtemelen tümünü yanlış anlamışlar. Baskıdan çıkmanın tek yolu pas kalitesi iken, Yusuf, Kenan gibi handikapları hesaplayamamışlar.
SAKİN VE TUTARLI BİR HAKEM - DENİZ ÇOBAN (FANATİK) 2011'den beri uluslararası maç yöneten Hollandalı Danny Makkelie, ilk kez bir üst düzey turnuvada görev yapacak. Belki de önünde yer alan ve son 5 turnuvada da görev yapan vatandaşı Kuipers yüzünden, hakemlikte bir adım geride kaldı. Ancak Şampiyonlar Ligi’nin gediklisi olmuş bir isim. UEFA’da, VAR konusunda eğitmenlik de yapan Makkelie, MHK Danışmanı Uilenberg’le yakın temas halinde. Birkaç yıl içerisinde Devler Ligi finali yönetme ihtimali de yüksek. Sakin ve tutarlıdır, oyuncularla iletişimi başarılıdır ama gerektiğinde kartlarını da kolaylıkla çıkarır. Makkelie'nin bu maçta 4. hakemliğini ise turnuvanın tarihinde görev yapacak ilk kadın olarak Stephanie Frappart üstlenecek.
DUYGUSAL KADRO - LEVENT TÜZEMEN (FOTOMAÇ) Roma'da sabaha kadar oynasak hatta İtalya bir kişi eksik bile kalsaydı sonuç değişmezdi. İtalyanlar pas alış verişlerinde, oyunun yönünü değiştirmede, hücuma çabuk çıkışlarda buram buram kalite kokuyordu. Bizim çocuklar iyi oyunlarını maalesef Hollanda ve Norveç maçlarında kullanmışlar. Şenol Hoca oyuncularını zihinsel olarak doğru hazırlamamış. Bizim çocuklar "Biz bu İtalya'ya kaybetmeyiz" inancı ve mücadele anlayışında değildi. Özellikle ilk 45'te İtalya önünde "Sefil" bir oyun oynadık. Topa sahip olamadık, rakip kaleye gidemedik, şut atamadık, pozisyon üretemedik ve üst üste 3 pas yapamadık. İtalya önde baskı kurunca kalemize yaslandık ve gol yememek için sadece savunma yaparak direndik. Oyuna illa devre arasında mı müdahele etmek gerekir. Şenol Güneş'in "Aman alınmasın, aman kırılmasın" diye erken oyuncu değişikliğine gitmemesi hataydı.
MAHKUM OLDUK - BÜLENT TİMURLENK (SABAH) Karşındaki milli takım 27 maçtır kaybetmemiş, 8 maçtır kalesinde gol görmemiş ve turnuvanın açılış maçında başkentinde ev sahibi ise hele bir de Mancini ile topa yüzde 60'tan fazla sahip olan bir takımsa oynayacağın oyun bellidir. İyi savunma yapacaksın, geçiş oyunuyla hızlı hücumlarla fırsat kovalayacaksın. İlk yarı bittiğinde işin savunma tarafını doğru yaptık ama hücumda yoktuk. Biz 5 yıl sonra Burak'ın sağ kanattan ortasına heyecanlanacak ülke değiliz. İlk yarıda kilitlenen İtalyanlar da Uğurcan'ın plonjonuna takıldı. Mancini oturmuş düzeni ile sahadayken bizim oyunbozan olmamız gerekiyordu. Kenan, Hakan ve Yusuf kaliteli oyuncular ama orta sahada kanlı bir mücadeleden fazlasına ihtiyacınız var. Şenol Güneş, Burak'ın arkasında bu "şık" adamlara yer verdi ama İtalyanlar ikinci yarıda orta sahayı ele geçirmişken usta ayaklarıyla 3 golle acı faturayı kestiler. Kalabalık bir orta sahaya ihtiyacımız vardı, rakibin topa hakimiyetini bozmadan oyunu dengeleyemezsiniz. Mahkûm bir oyun, hikâyenin sonunda celladını beklemeye benzer.
BÜYÜK HAYAL KIRIKLIĞI - TAYFUN BAYINDIR (MİLLİYET) Ne yazık ki bizim çocuklar kötü başladı... Çok umutluyduk... Aylardır yenilmeyen İtalya’yı evinde yenmek gibi hayallerimiz vardı. Bu çocuklar bu hayalleri kurmamızı gerektiren son derece başarılı işler yapmışlardı, doğal olarak biz de bu hayali kurmuştuk. Ama böylesi ürkek, tedirgin, hatta korkak bir futbol beklemiyorduk. Açık söylemeliyim, hayal kırıklığımız büyük oldu. Şenol hoca niye böyle bir taktikle başladı bilmiyorum. Maçı beraberlik üzerine kurguladığı çok net... Ama top bu kadar çok rakibe bırakılmaz ki... Oyunu bu kadar çok kendi sahanda kabul etmek ne kadar doğru... İtalya, öyle ahım-şahım bir futbol oynamadı, biz onlara buyur ettik, ‘gelin oynayın’ dedik. Bu takımın yumuşak karnı maç öncesi hemen hemen herkes için sağ kanadımızdı. Korkularımız, oradan gelirler, ağır baskı kurarlar şeklindeydi. Tam tersi oldu. Mancini’nin takımı soldan yüklendikçe yüklendi. Hem kendi kalemize attığımız hem de İtalyan işi ikinci gol sol taraftan geldi. Ne yazık ki, Şenol hoca seyretti.
ÖNCE HAYALLER ÖLÜR - ŞANSAL BÜYÜKA (MİLLİYET) Maç sabahı müthiş iyimser bir güne uyandık. Gazete manşetlerinde “final”, insanların aklında, “en kötü beraberlik” vardı. Demek ki, İtalya‘yı hiç hesaba katmamıştık. O İtalya ki; Türkiye‘de arkasına teneke bağlayıp gönderdiğimiz Mancini‘nin göreve gelmesiyle 27 maçlık yenilmezlik serisi yakaladı, son 7 maçta kalesinde gol görmedi. Buna rağmen bizim “altın kuşak”ın iş yapacağına çok inandık. Fransa‘yı sarsan Burak, Zeki, Yusuf... İtalya‘da, İngiltere‘de harikalar yaratan iki stoper Merih ile Çağlar, İtalya‘da paylaşılamayan ve değeri 10 milyonlarca euro ile anılan Hakan... Kabul edelim ki, bizimkiler de “hayal ettirmeye” değer oyuncular... Altın bir sezonu geride bıraktılar. Avrupa liglerinde sezonun oyuncusu oldular. Eee, izin verin de o zaman hayal edelim. Ama başlangıç ile birlikte hayallerimiz ilk darbeyi yedi. Çekingen miyiz, korkak mıyız anlamadım. Bizimkilerin hepsi Avrupalı... Bir anlamda sanki ev sahibi... O zaman bu kadar silik bir görüntü niye?
DEMORALİZE OLMAK - ERMAN ÖZGÜR (FANATİK) Maçın ilk yarısındaki lehimize olan tek detay skordu. İşin savunma kısmında hem akan oyunda hem de duran toplarda çok iyi olamadık. Hücum edebileceğimiz fırsatlarda ise kazandığımız ilk topları biraz da İtalya'nın yaptığı presin etkisi ile ya kaybettik ya da yana ve geri oynadık. Uğurcan'ın, Chiellini'ye geçit vermediği kafa pozisyonu ilk yarının en net fırsatı olurken, biz kayda değer bir pozisyon bulamadık. 2. yarıya Cengiz Ünder ile başladık. Hücumda hareketlenmemize rağmen Umut ve Merih'in yaşadıkları ortak şanssızlığın getirisi ile gelen golle geriye düştük. Bu gol İtalyanlar için büyük boşlukları getirdi. Özellikle maç boyu savunmakta zorlandığımız sol taraf ve Berardi'nin etkisi, Immobile ile gelen 2. gol ile maç oyunun karşılığı skora da dönüştü.
HIZLI ÇIKABİLİRSEK ETKİLİ OLURUZ!!! - SERDAR ALİ ÇELİKLER (HABERTÜRK) Maç boyunca TRT Spikeri abilerimiz Levent Özçelik ve Erdoğan Arıkan topu kapabildiğimiz kısıtlı anlarda hep şu cümleyi söylediler: Hızlı çıkabilirsek etkili oluruz..Bunu tüm maç boyunca sadece 1 kez Cengiz Ünder ile yapabildik. Hızlı çıkartmadılar bizi çünkü İtalya'nın alamet-i farikası pres gücü. Öyle bir bastılar ki ne top yapabildik ne de dripling. Hatta uzun top bile attıracak ufacık bir alan bile bulamadık. Ya İtalya'yı iyi analiz edememişiz ya da ettiysek de oyuncularımız uygulayamadı. Bu tip pres gücü yüksek takımlara karşı yapılabilecek tek şey (Eğer Messi'niz - Iniesta - Xavi'niz yoksa) topu hemen çizgilere indirmek veya uzn oynayıp geri koşturmak. Oysa bizim beklerimizin her ikisi de oyun kurabilen bekler değil. Uzun oynasak da Burak hep ofsaytta idi.
İTALYA'YA TESLİM OLDUK - EVREN TURHAN (TAKVİM) Milli takımımız açılış maçına İtalya karşısına savunma ağırlıklı bir takımla çıktı. Kendi sahamıza fazla çekilerek İtalya'ya fazla oynama alanı bıraktık. Burak Yılmaz çok yalnız kaldı ön tarafta... Orta sahada Okay Yokuşlu ve Ozan Tufan aynı tip oyuncular ve defansın içine çok girdiler, o yüzden kontra atağa bile çıkamadık. Kenarlardan çok açık verdik. Fizik olarak ev sahibi İtalyanlar çok daha iyi gözüktüler. İlk yarı tam bir hayal kırıklığı oldu bizim için....