Ömer Üründül (Sabah): Fenerbahçe dün geceki kritik Avrupa Ligi maçında ne yazık ki ağır bir yenilgi aldı. Çok erken bir skor dezavantajına düşüldü. Bundan sonra kötü senaryo sahnelendi. Olympiakos takım halinde topun arkasına geçip iyi yerleşimli bir alan daraltan savunma kurgusu uyguluyordu. F.Bahçe'nin kadro yapısı itibariyle en önemli rahatsızlığı bu tip savunmalara karşı set oyununda yetersiz kalması. Ligde Sivasspor ve Başakşehir maçları bu konudaki en canlı örnekler. İlk 45 dakika boyunca oyun karşı alana yıkıldı. Yüzde 65 topa sahip olma oranı iyi ama tempo düşük ve de rakip savunmayı arızaya uğratacak hiçbir olumlu girişim yok. Bu tabloda görünen ümit; duran toplardı ama az sayıdaki kornerler de kötü kullanıldı.
Gürcan Bilgiç (Sabah): Olympiakos'un ilk atağının golle sonuçlanmasıyla birlikte maçın kaderi Fenerbahçe için yokuş yukarı hale geldi. Üstüne İspanyol hakem iki kritik hücum faul çaldı. Dokuz kişilik Yunan savunmasına, bu düdükler de eklendi. İkinci 45'te F.Bahçe baskısıyla bunaldı rakip. Pelkas'ın direkten şutunun hemen arkasından geldi ikinci gol. Birden bire takımın da umudu bitti, tribünlerin de. Kalan dakikalarda güçleri de yoktu sonucu değiştirmek için, hamle şansları da. Olympiakos'un Portekizli hocası Pedro Martins'in, Vitor Pereira'yı kendi silahı ile vurduğunu da söyleyebiliriz. Merkezi kapat, rakibi uzun oynamaya zorla, baskıdan topu kaptığında hızlıca hücuma geç. Antwerp ile Atina'da oynadılar. 2-1 kazandıkları maçta, beş şutları var. Antwerp'in 16… 1-0'ı korudular uzun süre. Kadıköy'de de benzerini yaptılar. Pereira'nın da "kapanan rakip" planı olmadığını da gördük böylece.
Ali Gültiken (Sabah): Avrupa kupalarında üst seviyelerde oynadığınız maçların birinci kuralı basit top kaybetmemektir. İkinci kuralı, atağa çıkarken top kaybetmemek diye yazılır. 3.'sü ve daha önemlisi de durum ve skor ne olursa olsun oyun disiplininden kopmamaktan geçer. Fenerbahçe, dün bu seviyenin yapılmaması gereken üç altın kuralının hepsini hata olarak yaptı.
Ercan Güven (Milliyet): Pereira istediği kadar dalga geçsin… İstediği kadar sinirlensin! Fenerbahçe’ye dikte ettiği model, kanatları tıkayıp forvete adım attırmayan, bir-iki hızlı adamını ara topla buluşturan rakipler karşısında iskambil kağıdından kule gibi yıkılan bir sistem.Olympiakos gibi “bir gömlek üstün” rakiplerin ise özel önlem almasına bile gerek kalmıyor; Kadıköy’de görüldüğü gibi.Ne yapacağını bilemiyor Fenerbahçe! Önde basıp tempo yapmak, hızlı ve çabuk paslaşmak, kanatları çalıştırmak sistemin olmazsa olmazı ama yaparsa gol yiyor rahat rahat.Fenerbahçe’yi kendi ayarındaki, hatta çıtası daha düşük takımlar karşısında rakip ne kadar izin verirse onu oynayacak kadar “edilgen” hale getirdiği gibi, güçlü kompakt takımlar için hiçbir işe yaramıyor.Peki neye yarıyor?Olympiyakos yenilgisine “hezimet” deniyor Fenerbahçe lügatinde.En azından şimdilik “gerçek” böyle. Gerçeklerden kızarak, dalga geçerek kaçamazsınız bay Pereira.UEFA Avrupa Ligi de mundar oldu bu arada… Artık grup ikincisi olup 32’ye mi girer, üçüncü olur Konferans Ligi’ne mi devam eder Fenerbahçe; orası belli değil.
Nevzat Dindar (Milliyet): Galatasaray, zorlu Marsilya deplasmanından puan çıkardı. Temsilcimiz, UEFA Avrupa Ligi’ndeki ikinci sınavında Marsilya ile golsüz berabere kaldı. Tribündeki olayların ve yapılan provokasyonların damga vurduğu maçta Cim-Bom istediği puanı aldı.Lazio galibiyetiyle gruba başlayan Aslan, ikinci maçlar sonunda zirvedeki yerini korudu. Muslera kalesinde geçit vermezken, Nelsson-Marcao ikilisi savunmada adeta duvar ördü. İlk yarıda Kerem’le net bir fırsatı kullanamadık. Velodrome’da kapalı gişe oynanan ve müthiş gergin geçen maçta, genç sarı-kırmızılıların mücadelesi ve aldığı puan çok değerli oldu.
Erman Özgür (Fanatik): Galatasaray'ın lig maçına nazaran işin savunma kısmını önemsemesi gereken fazla, Lazio maçında olduğu gibi top rakibindeyken daha aktif olması gerekiyor. Marsilya deplasmanı özellikle ilk maçın kazanıldığı düşünüldüğünde, grup liderliği için de önemli. Galatasaray, Göztepe maçındaki gibi kapanan takımlara karşı henüz oturmamış bir kadro ile üretkenlik konusunda zorlanmış olsa bile, Marsilya deplasmanı tarz olarak, tempo olarak, hücumda doğru anı bekleyerek oynanması en doğrusu gibi duruyor. Ev sahibi takımların ilk yarım saatlik baskısını biraz da topu ayağında tutarak kıracak Galatasaray, maçın devamında ise alınacak riskleri daha kolay değerlendirebilir. Yani maçın kilit noktası ilk yarım saati. Yine de sonuç ne olursa olsun Galatasaray bu grubun en iddialı takımı konumunu kaybetmeyecek. Hatta en kötü senaryoda bile.
Serkan Korkmaz (Fotomaç): Her ne kadar savunmadan top çıkarmakta zorlansa da ilk yarıdaki G.Saray ''istediğini almak'' adına doğru olan her şeyi yapma uğraşındaydı. Bence tüm G.Saraylılar topu Muslera'ya doğru oynamak yerine oyun alanı dışına göndermeyi tercih etmeli. Muslera'nın ayak tekniğinin çok iyi olmaması kadar kötü bir huyu da; topu ceza yayı civarındaki Taylan'a oynaması. Taylan'ın ceza sahası önünde, yüzü kaleye dönükken aldığı her topta yüreğimiz ağzımıza geldi. Potansiyeliyle göz kamaştıran Morutan, ilk ciddi pozisyonda Harit'e yaptığı blokla ekstra alkışı hak etti. Cengiz'in ''gecenin en güzel golü'' olabilecek şutu, Muslera'nın ''gecenin en güzel kurtarışı'' ile sonlandı. Boey, bu denli maç eksiğine rağmen Yedlin'den çok daha iyi bir performans sergilemeyi başardı ancak metrelerce bandajlı olan sağ üst arka adalesinden dolayı bir maçı daha tamamlayamadı.