Sergen Yalçın'ın açıklamalarından satır başları şöyle: (Milli Takım konusu) Bizim meslekte işler iyi giderken çok fazla kimseye ihtiyacınız olmuyor. Burada taraftarın, camianın, halkımızın desteğine zor anlardayken ihtiyaç var. Ben Şenol Hocaya destek olmamız gerektiğini düşünüyorum. Her zaman kazanamayabilirsin. Milli seviye daha da yukarıda. Sonuç çok sağlıklı olmadı ama oyuncularımıza, hocamıza destek vermek lazım. Bugün hocamızın yerinde herkes olabilirdi. Biraz destek olmak lazım.
Çok konuşmayı çok seviyoruz. Kaos ortamları yaratmayı, eleştirmeyi, sürekli fikir beyan etmesi çok seviyoruz. Bu oyuncularımız ve hocamız bizi Avrupa Şampiyonasına götürdü. Bizde sürekli "birileri gitsin" deniyor. Çok fazla kaos ortamı yaratmaktan ziyade hocamızın ve oyuncularımızın yanında olmak daha mantıklı.
(UEFA Hakem Kurulu Üyesi ve Merkez Hakem Kurulu Eğitim Danışmanı Jaap Uilenberg'in Beşiktaş Teknik Direktörü hakemleri baskı altına alıyor sözleri için) "Gidip Almanya'ya 'Bayern Münih teknik direktörü hakemleri baskı altına alıyor mu?' diyebilir mi? Dese ne olurdu? Buna kim ne fısıldamış. Beşiktaş camiasını nasıl karşısına alıyor. Beni almıyor, ben koltukta oturan teknik direktörüm. İsim değilim. Bu arkadaş Beşiktaş camiasını karşısına alıyor. Beşiktaş camiası sana haddini bildirir. TFF'ye döndüğünde bir yetkili konuyla ilgili bağlansın. Bu adama böyle bir röportaj verme hakkını nasıl vermiş. Sen yorumcu musun? Hakem eğitmenisin. Hakemlere beni hedef gösterdin. Seminerde neler söyledin. Beni hedef gösterebiliyorsan, acaba hakem arkadaşlara neler söyledin. Bundan sonraki üç beş maçta beni atarlar. En ufak saygısızlığım olmadığı halde. Asla hakemlere hakaret etmiyorum. El kol kaldırdığımda atılacaksam atsınlar.
Bu hakkı kendinde nasıl buluyorsun? Hangi vasıfla basına bu açıklama yapıyorsun. Serdar Tatlı çıkıp böyle bir açıklama yapar mı? Sen kimsin de böyle bir açıklama yapıyorsun? Bunu atın diyorsun. Seminerde bu sarı kart, kırmızı kart demiyor mu? Beni neden muhatap aldın? Neden başka takım teknik direktörü değil de, ben. Hedefsem hedefim, benim için sorun değil. TFF'ye rica ediyorum. Bu arkadaşa haddini bildirin. Burası elini kolunu sallayıp gelip konuşacağı bir ülke değil. Siz haddini bildirmezseniz, Beşiktaş camiası bildirir? Sen kimsin? Beşiktaş camiasını karşısına alamazsın.
Federasyon'dan hiçkimse beni arayıp özür dilemedi. Bu arkadaş kendi kendine gidip konuşmuş. Bu senin bünyendeki bir adam. TFF'de çalışan bir adam nasıl böyle bir röportaj yapabilir? Bunun nedenini öğrenmek istiyorum. Yarın hakem beni maçtan atarsa, bunun sebebini açıklamak zorunda kalacak. Ben ne yaptım? Bunu soracağım. Bunun açıklamasını yapmak zorunda kalacaklar. Bunu basına söyleyen adam, hakemlere ne anlatmıştır? Buna kimler ne fısıldadı?
TFF bu arkadaşın işine son vermelidir. Hemen. TFF, "Bu arkadaşla ilişkimiz yoktur" demelidir. Uilenberg taraftır. Artık kulübede oturup maç izlerim. Kulübede oturursam enerjisi düşük deniyor. Kalkıp itiraz edersem, hedef gösteriliyorum. Bu arkadaş artık taraftır. Türkiye'de olaak bir şey değil. Biz buna müsaade ediyoruz. Buna müsaade etmemeliyiz. Bu arkadaş beni hedef gösterse de bir şey olmaz. Ama ben onu hedef gösterirsem ne olacak?
(Neden İspanya Ligi'nde takım çalıştırmak istiyor?) Aklıma o an o geldi, onu dedim. Her şeyi irdeliyoruz. Analiz yaptınız mı? Şunu yaptınız mı? Bunu yaptınız mı? İspanyolca dersi alıyorum, hoşuma gidiyor. Bir yerde bu kadar işin içine girmeyelim. Nereden söyledim, keşke söylemeseydim. Bundan 8 sene önce Gaziantep'te çalışıyordum. Sivas'ta, Konya'da, Malatya'da... Oralarda bir süzgeçin içinden geçtim. Bir yerlerden geliyorsun. Başka hocalar da gökten inmediler. Kimse evde otururken, ya gel hoca ol demiyor. İnsanların sana inanması, güvenmesi gerekiyor. Ben çok emek sarfettim. Çoğu insan öyle düşünmüyor ama ben öyle düşünüyorum.
Teknik direktörlüğümde oyunculuğumdan 10 kat daha fazla çalışıyorum. Chelsea maçında çok koşmuşum, abartılıyor. O zaman takım çok iyiydi. Bazı şeyleri çok abartılıyoruz. İspanyolca öğreniyorum, hoşuma gidiyor. Herhangi bir şey var diye söylemiyorum.
Bazen acil karar vermemiz gerekiyor. Pjanic olayı. Hemen işi bitirmemiz lazımdı. Sorgu sual edemezdik. Bazen yaptığımız transferleri beğenmiyorlar. Her aldığımız oyuncunun bir amacı var. Bir yerlerde kullanmak için alıyoruz. Pjanic'i bulan benim, facetime'dan konuşan benim. Nasıl benden habersiz alınmış olabilir? Pjanic'e ilk "Bize gelmek istiyor musun?" diye sordum. Benimle konuşurken çok mutluydu. Çok iyi bir enerji aldım. "Bize gel" dedim.
Getirisi götürüsü çok fazla olan bir iş. Her zaman tetikte olmamız lazım. Balotelli'yi alıyorduk ama ben istemedim. Alacağımız santforun iyi ve kötü olmasıyla ilgili bir konu değil. Net bir golcü olması lazımdı. Büyük takım santforunu izlemem. Net bir golcü olması lazımdı. Balotelli iyi ve kaliteli bir oyuncu. Ama uygun görmedim. Kafama yatmadı. Kafama yatmayan bir oyuncuyu kabul edemem. Aboubakar bizdeyken sakattı. Takımında oynuyor mu? Oynuyorsa o zaman sihirli değnek değmiştir. Bizde 12 hafta oynamadı. Orada oynuyorsa demek ki sihirli değnek değmiş! Zorlasaydı oynayabilirdi belki. Sivas'ta oynattık sakatlandı. Sakatlığı o kadar uzun bir sakatlık geçirebileceği bölgede değildi.
Geçen sezon son haftalarda maç saati gelmiyordu. Oynayacaksak oynayalım. Geriden gelsek yaratmaz belki. Ama öndeyiz. İşi götürdük. Hedefi yakaladık. Şampiyonluğa gidiyoruz. Buradan kaybedersek ne olur? Geriden gelsek sıkıntı olmuyor. Sakatlıklar, oyuncuları oynatamıyoruz. Bir maçı kenarda izliyoruz. Murat Şahin geldi yanıma, "Ne yapacağız bu maçı kazanacağız?" diye sordum. O da ne yapacağını bilmiyordu. Bazen çok komik anlar oluyor. Hep stresli olmuyor. Bazen kenarda gülüp eğleniyoruz. "Ne yapacağız, nasıl kazanacağız bu maçı?" diye sormuştum. Böyle komik bir an da olmuştu.
Bu sene her mevkinin alternatifini aldık. Geçen sezon dar bir kadroyla şampiyon olduk. İnşallah bu sezon da geniş kadroyla şampiyon oluruz. Geniş kadroyu idare etmek zor deniyor ama zor olsa ne fark eder, kolay olsa ne fark eder. Oyuncuları idare etmek bizim işimiz, onun için teknik direktörlük yapıyoruz. Transfer döneminin daha erken bitmesi lazım, teknik direktörleri inanılmaz yoruyor.
Geçen sene bana çok eleştiri geldi "Rıdvan niye oynamıyor?" diye. Vardır bir sebebi. Çok basit cevaplar veriyorum. Bir oyuncu oynamıyorsa bir nedeni vardır. Bazı oyuncunun performansı kötüdür, bazılarının sakatlığı vardır. Bazısının psikolojisi bozulmuştur. Genç oyuncuyu aşağı düşmüşken oynatmak ona çok zarar verir. Bu onu sıkıntıya sokabilir. Kayseri maçında hata yapmıştı. 'Neden çıkarttın?' dediler. Daha fazla zarar görmesin diye çıkardım. Hepsine aynı mesafedeyiz. Asla birine art niyetli yaklaşamayız.
Şu an Ersin ile oynuyoruz, yarın Mert'i oynatabiliriz. Yarın Mert'i oynatırsam, neden oynattın mı diye sorulacak. Bizim de kafamızda bir şey var. Dışarıdakiler çok işin içine giriyorlar. Girmeyin. Belki başka problemler var. Belki oyuncuyu oynatmayarak oyuncuya iyilik ediyoruz. Antrenman programını bilmiyorsunuz, psikolojiyi bilmiyorsunuz. Rıdvan'ı mesela kiralık verecekmişiz. Bunu kim ortaya çıkardı. Rıdvan ve Ersin bu camianın geleceği. Biz oyuncuyu dışladığımızı mı zannediyorsunuz. Futbolcu oynar da, bekler de. Bugün oynar, yarın oturur. 26-27 oyuncu var. Benimle ilgili değil ki. 11 tane oyuncu oynatıyorum. Belki yanlış yapıyorum, ama bir karar vermek zorundayım. Ama bu oyuncular tarafından yargılanacak bir durum değil. Oyuncular yargılamayamaz. Futbolunu oynar.
Oyuncular zaman zaman psikolojik ve fiziksel olarak düşebilirler. Biz de onları o zaman dinlendiriyoruz. Onları tekrar oynayacakları döneme hazırlıyoruz. İletişim önemli. Basındaki arkadaşlara "Gelin konuşalım, haftada bir sohbet edelim" diyorum. Taraftara doğru bilgiler verin" diyoruz. Sonra hayal kuruyorsun, taraftara bunu iletiyorsun. Bu aslında bir hayal.
100 yıldaki golü Tümer Metin abartıyor. Topu biraz yanlışlıkla uzağa attım. İsteyerek o topu öyle atabilecek yetenek var mı? (Gülerek). Tümer'e buradan sevgilerimizi iletelim diyeceğim ama biliyorsun durumları. Yine de iletelim, güzellik bizde kalsın. Hagi ve Alex olsa, ikisini de oynatırım. İkisi de oynar. İkisi de çok iyi oyuncu. Onlardan birini oynatırken, ona göre bir sistem kurmak zorundasın. Kendini bilmiyorsan, hiçbir yerde yarışamazsın. Kendini ne yukarıda ne aşağıda görmelisin. Haddini bilmelisin.
Şampiyonlar Ligi'nde niyetimiz çıkıp, savaşmak ve kazanmak. O tempoya ayak uydurmamız lazım. Ben o seviyeyi yakalarsam, dişe diş oynarsam benim şansım olabilir. Tamamen onun üstüne çalışıyoruz. UEFA Avrupa Ligi'nde devam etmek istemiyorum, bizi yorar. Bu gruptan ilk ikide çıkmak istiyoruz. Zor bir grup, çıkabilirsek çok mutlu oluruz. Güzel bir deneyim olur. Oyunsal olarak kendimizi test edeceğiz. Orada 115 km koşamazsan, kaybedersin! Mücadele edemezsin. Yabancı kuralı getirilirken 'Türk oyuncunun önü kesiliyor' dendi. Ersin ve Rıdvan neden oynuyor? Kesilmemiş önleri. Sorun bizde değil, sorun Anadolu'da. Anadolu'da bulmak çok zor. Sen yine iyi oyuncuları alıyorsun, Anadolu bulamıyor.
Can Bozdağan'ın sol ayağı iyi, yetenekli oyuncu, olabilir! 6-8 oynuyor. 8'e daha yakın oynuyor. Oldukça gelecek vadeden bir oyuncu. Onu bu sene kullanacağım, mutlaka kullanacağım.
Ben öyle terimlerle konuşmayı çok seviyorum. Bir top var. Bir kale var. Bir de adamlar var. O topu kaleye atarsan maçı kazanıyorsun. Bu kadar. Futbol, bu kadar basit. Futbolu biz zorlaştırıyoruz.
Evlenmeyi düşündüm ama bir türlü o yola giremedim. Evlenmeyi düşünüyorum ama bulamıyorum. O pozisyonda bir ilişkin olmuyor. Evlenmek isteyen milyonlarca insan vardır. Ama evlenmek için bir ilişki yaşaması, koşulların uygun olması lazım. Tabii ki bir gün ben de evlenmek istiyorum. Çocuğumun olmasını istiyorum. Çocuğum olsun istiyorum ama bana benzemesin futbol hayatı falan. Oynarken başkaydı, yönetirken başka. Oynarken daha rahattı.
Futbol bir sinir harbi değil. Kadınlar gelsin, erkekler gelsin, evli çiftler gelsin. Birisi ikinci oluyor başarısız, üçüncü oluyor başarısız. Bunlardan kopup seviyeyi yukarı çıkaramazsak Türk futbolu hiçbir zaman ilerleyemez. Mümkün değil. Futbol bir spor. Onu kavgü, küfür haline getirmeye gerek yok.
Bana göre geçen sezonun en başarılı ismi Ersin'di. Beşiktaş'ın şampiyonluğunda 20 yaşında kaleyi korumuş. Diğer oyuncular zaten kalitesini ispatlamış. Ama en son ne zaman Beşiktaş'ın kalesini bu kadar genç oyuncu korurken şampiyon olmuş? Benim futbol hayatımla ilgili çok soru sormayın. O konu çok geride kalmış. En çok Pascal Nouma ile oynamayı seviyordum. Sürekli "benim gol atmam lazım, şuraya at, buraya at" diyordu. 'Merak etme, ver topu bana' diyordum. Elimden geldiğince her şeyi en doğru şekilde cevaplamaya çalışıyorum. Yalan söylemeyi sevmiyorum. Bazen ucu kaçıyor, eğlenceye dönüyor. Espri oluyor. İşimi yapmasam eleştirin. Ama sadece belden aşağı vurmayın. Ben kulüplerden ayrılırken Anadolu kulüplerinden nedenini açıklamıyorum. Sıkılma ne alaka? Sıkılır da bırakılır ben çözemedim. Hedef olduğunuzda bu tür işlerle karşılaşıyorsunuz. Kolay bırakmam, kimse merak etmesin.