"Ben uzun vadeli planlarla..."

Galatasaray'ın anlaştığı Igor Tudor'un hayata ve teknik direktörlüğe bakışı...

NTV Spor 14.02.2017 - 20:33
"Ben uzun vadeli planlarla..."
Galatasaray ile anlaşan Igor Tudor, akşam saatlerinde Karabükspor idmanına çıktı

Galatasaray'ın anlaşma sağladığı teknik direktör Igor Tudor, geçtiğimiz ay Socrates Dergisi'ne bir röportaj vermişti. Tudor; Türk futbolu ve gelecek planlarıyla ilgili ilginç açıklamalar yapmıştı.

Teknik direktörlük kariyeri ve hayata bakışıyla ilgili konuşan Tudor “Ben uzun vadeli planlarla yaşayanlardan değilim. Bir teknik direktörün en büyük isteği takımına iyi futbol oynatabilmektir, bunu istiyorum” ifadesini kullanmıştı.



İşte o röportajdan öne çıkan bazı bölümler:

Bugünkü İtalyan savunmacılarla sizin döneminizdekileri nasıl karşılaştırırsınız?
İtalya'da her zaman iyi savunma yapıldı; geçmişte de, şimdi de... Şu anda Juventus'un üçlüsü, dünyanın en iyisi.

Oyuncularla iletişim açısından çok farklı stilde teknik direktörlerle çalıştınız. Hangilerinden etkilendiniz? Örneğin Capello'nun disiplini mi, Ancelotti'nin tutkusu mu?
Hepsinden etkilendim. Hepsinden iyi şeyler almaya çalıştım. Ama sonunda ortaya çıkan şey, bir kopya değil. Çünkü senin de bir karakterin var. Diyelim ki Capello'yu seviyorsunuz ama daha yumuşak huylusunuz, ne olacak? Capello olamazsınız. Ya da kaba, çabuk parlayan, sinirli bir yapınız varsa oyuncularıyla dostluk ilişkiler kuran, onlara her şeyi sıcak diyaloglarla anlatan bir teknik adam olamazsınız.

Peki ya Miroslav Blazevic? Onun yönettiği Hırvatistan takımından çok sayıda teknik direktör çıktı. Blazevic'in özel bir etkisinden söz edilebilir mi?
Blazevic, bir efsaneydi. Özellikle de Fransa'daki Dünya Kupası'ndan sonra efsane olmuştu. Tabii ki hepimizi etkiledi ama futbol, evrimdir; sürekli değişir. Dolayısıyla, yine söylüyorum, kimseyi kopyalayamazsınız. Her şeyden önce kendi fikirleriniz olmalı elbette ama kopyalayacaksanız da şimdiki zamandan birini kopyalamanız gerekir, geçmişten değil.

Birlikte oynadığınız isimler içinde teknik direktörlük kariyerinde sizi şaşırtan kimse oldu mu? Ya da hayal kırıklığına uğratan...
Hayır, gençken hiç anlamıyorsunuz, o gözle bakmıyorsunuz. Kendi işinize odaklanıyorsunuz. Ama şimdi bakıyorum, eski bir takım arkadaşım dünyanın en iyi üç teknik direktöründen biri: Antonio Conte. Şaşırdım mı? Hayır. Didier Deschamps'ı düşünüyorum; her zaman tüm taktiksel detaylarla ilgilenirdi. Zinedine Zidane, kendi döneminin en büyük futbolcusuydu. Oyuncularına aktaracak büyük bir birikimi var. Filippo Inzaghi, Ciro Ferrara, Fabio Cannavaro... Eğer üst seviye teknik direktörlerle, üst seviye takımlarda futbol oynuyorsanız, bu size yardımcı olur. Ama bu, iyi bir takımda oynayan herkesin iyi bir teknik direktör olacağı anlamına da gelmiyor elbette.

Karabükspor'da transfer listenizi nasıl oluşturdunuz? Gelmeden önce bir oyuncu portföyünüz mü vardı?
Transfer listem? Türkiye'de transfer işi zor, hele ki takım ikinci ligden gelmişse. 15 yeni futbolcu alıyorlar. Bu olağanüstü bir durum; alışılmışın çok dışında. Birbirini hiç tanımayan 15 futbolcuyla işe başlıyorsunuz. Tabii aynı zamanda bu da bir tecrübe. Kolay değil, sevdiğim bir durum da değil ama adapte olup en iyisini yapmaya çalışıyorum.

Yine de Karabükspor, şimdiden bir fark yarattı. Özellikle Anadolu'da taktiksel disipline sadık takımlar görmeye pek alışkın değiliz ama Karabükspor'un bilinçli bir oyun oynadığını görüyoruz. Bu takım nasıl ortaya çıktı? Zor oldu mu?
Çok teşekkür ederim bu yorum için. Elbette zor. Ama biz teknik direktörler bunun için çalışıyoruz zaten. Eğer bazı yeteneklerin varsa başarabilirsin. O yetenek sende yoksa başaramazsın. Hayatın her alanında böyle değil mi? Ama Türkiye Ligi'ndeki taktiksel durumla ilgili sana katılmıyorum. Avrupa'nın her yerinde olduğu gibi burada da iyiler ve kötüler var. Çok iyi organize olmuş takımlar var. İsim vermek istemiyorum ama belki de problem, karar verici konumdaki insanların bunu fark etmemesi. Etrafta sürekli var olan kötü teknik direktörler görüyorum. Her zaman takım yönetiyorlar. Herkes onların ne kadar kötü olduğunu söylüyor ama onlar hâlâ takım yönetiyor. Asıl problem bu; karar veren insanlar. Bana katılıyor musun?

Teknik direktör olarak hedefiniz ne?
Karabükspor'la ligi kazanmak! Şaka yapıyorum. Elimden gelenin en iyisini yapabilmek. Ben uzun vadeli planlarla yaşayanlardan değilim. Hep beraber, yapabileceğimizin en iyisini yapmak. Bir teknik direktörün en büyük isteği takımına iyi futbol oynatabilmektir, bunu istiyorum.

Avrupa Ligi'ne katılmak? Bu sezon, sonraki sezon?
Somut bir hedeften bahsetmek istemiyorum. Şu açıdan bakalım: Hedefim, fark edilen bir takım yaratmak. Bu, önemli bir şey. Karabükspor dendiğinde akla sağlam bir takım gelsin istiyorum. "Onlar iyi koşan, mücadeleci bir takım" densin istiyorum. Az önce sen takımımla ilgili yorum yaptın, bir fark görmüşsün, bu benim hoşuma gitti. Bu tür yorumları önemli buluyorum. Ben de kendini fark ettiren takımları izlemekten keyif alıyorum. Öylesine bir maç izlemek hiç hoşuma gitmiyor. İşte benim hedefim bu.

İlk hafta Galatasaray'a karşı oynamak bir avantaj mıydı bu durumda? Çok iyi futbol oynadınız ve herkes takımınızdan övgüyle bahsetti.
Muhtemelen. Ama o sadece bir maçtı, her hafta sonu tekrarlamalıyız. Galatasaray'a karşı kaybetmemize rağmen övgü aldık ama bu bir istisnaydı. Kazandığınızda iyi hocasınız, ertesi hafta kaybettiğinizde kötü. İki hafta kazanıp üçüncüde kaybederseniz yine idare ediyorsunuz ama ikincide kaybettiğinizde yorumlar başlıyor: "Teknik direktör kötü, oyuncular kötü..." Her zaman baskı var. Bir gün, galibiyet sonrası sevinirken yardımcım çok güzel bir söz söylemişti: "Neyi kutluyorsun? Sadece bir haftalık huzur satın aldık." Sadece yedi gün. Bir sonraki hafta sonuna kadar. Bu akıl almaz bir şey.

En azından Karabük'te bu baskının biraz daha az olduğunu söyleyebiliriz?
Evet, biraz daha az, biraz daha... Ama kişisel olarak ben de kendi üzerimde büyük bir baskı yaratıyorum. Her zaman kazanmak istiyorum, her zaman en yukarıyı hedefliyorum. Bir teknik direktörün problemi nedir biliyor musun? Eğer bir futbolcuysan herkes seni bilir. Bu Messi, iyi bir futbolcudur; bu Marco, o da iyidir; bu X, o kadar da iyi değildir, kötüdür... Ancak biliyorsun ki teknik direktörler için böyle bir durum yok, her şey o da kadar açık değil. Belki çok iyi bir takımın var ama sen ortalama bir teknik direktörsün, kazanıyorsun ve iyi bir teknik direktör olduğun konuşuluyor. Belki bir başkasının takımı ikinci lige düşüyor ama senden daha iyi teknik direktör. Belki boktan bir takımı var ya da kötü bir şansı... Ama herkes diyor ki "Ah, o kötü bir teknik direktör." Belki de bunu fark etmesi gereken insanlar bu işten anlamıyor. Ya da yeterince ilgileri yok. Ya da ikisinin arasında bir şey. İşte teknik direktörlerin trajedisi bu.

Sayfa Yükleniyor...