Maç, şişirilmiş bacak kaslarıyla Serena'yı andıran Osaka ile çalışkan öğretmen çocuğu edasında görünen Brady'nin, ilginç denebilecek bir mücadelesi ile başladı.
Osaka, Serena'yı geçerken de güç gösterisi olarak ondan geri kalmadığını hissettirmişti.
Osaka'nın güçlü vuruşlarına rağmen maç sonunda akıllarda kalan anlar, Brady'nin beceri dolu forehand ve savunması oldu.
Barady maç boyunca teknik vuruşlar ile Osaka'yı kortta gezdirebilirseydi, onun vuruş gücünden sıyrılarak kendi oyununu da korta yansıtabilecekti. Ancak Osaka Brady'ye güçlü derin toplar atarak, teknik vuruşlardan kendini koruyarak maçı istediği gibi yönetmekte başarılı oldu.
Aslında mac ilk setin dokuzuncu oyununa kadar başabaş ilerledi. Ancak Brady 4-5 geride iken ve kendi servisinde durumu 30-0'a getirmişken, avantajlı pozisyonlarda hata yapınca ilk seti ve hatta maçı Osaka'ya adeta hediye etti.
Aslında maç başında kaybetmemek adına maçın sonuna odaklanıp keyifli bir maç yaşayamayan Osaka ile tam tersine tenisin keyfini çıkartan Brady vardı kortta.
Zaman zaman öylesine güzel vuruşlar yaptı ki, bence şampiyonluk kadar değerliydi bu vuruşlar. Ve bu oyun şekli ile milyonlarca minik tenisçiye örnek olmuştur diye düşünüyorum. Serena'nin yoklugunu finalde tamamlayan Osaka ise kadın tenisinin tam anlamıyla erkeklerde olduğu gibi güç tenisine dayandığını bir kez daha kanıtlamış oldu.
Mac boyunca gergin olan Osaka maç sonundaki ödül töreninde ise ne kadar mütevazi bir sporcu olduğunu şampiyonluk konuşmasının neredeyse tamamını rakibine ayırmasıyla gösterdi...
Her iki tenisçinin de ödül törenindeki konuşmalarında, seyircilerle birlikte final oynamanın önemini vurgulaması anlamlıydı.
Avustralya Açık Tenis Turnuvasi'nın organizasyon boyunca sergiledigi "maçları seyircili oynatma ısrarı ve savaşı" dünya spor kamuoyu adına takdire şayan bir durumdu.