Onunki her anlamda sıradışı bir hikaye. Hem saha içinde hem saha dışında.
Annesi ve babası, etnik kökenleri nedeniyle öldürüldüğünde henüz 11 yaşındaydı. Nijerya'nın başkenti Lagos'taki evlerinin birkaç sokak ötesinde Futbol oynarken, öksüz kaldığından habersizdi.
Olaydan yalnızca bir hafta sonra amcasının yanına, İngiltere'ye iltica eden küçük Moses için, yeni ama çok zor bir hayat başlıyordu.
Okul takımına seçilen Moses golcülüğüyle dikkat çekti. Takımı için 100'ün üzerinde gol atınca Crystal Palace, Moses'ı alt yapısına aldı. Böylelikle futbol macerası başladı. Henüz 16 yaşında A takımla maça çıkan Moses için teknik direktörü Neil Warnock "Bunu kendisine de söyledim. Onun için gelişimin sınırı yok çünkü çok büyük bir potansiyele sahip" değerlendirmesinde bulunmuştu. Ancak Palace'ta işler iyiye gitmedi, ekonomik nedenlerle kayyum atanan kulüp, Moses'ı 2 buçuk milyon Sterlin'e Wigan'a sattı. Nijeryalı futbolcu burada bazı sakatlıklar yaşasa da gelişimini sürdürdü ve 2012'de kendisine Chelsea'nin kapıları açıldı. Ancak gol baskısının çok büyük olduğu mavilerde işler umduğu gibi gitmeyince, Moses için bir çeşit seferilik görevi başladı. Önce Liverpool, sonra Stoke City ardından da West Ham United'da kiralık olarak forma giydi.
Victor Moses'in kaderini değiştiren sadece Chelsea'nin başına Antonio Conte'nin gelmesi değildi. Sezon başındaki istikrarsız skorlar Conte'yi yeni arayışlara itti. İtalyan teknik adamın 3'lü savunmaya dönmesi, Moses'ı da kanat beki yapması, Chelsea'nin seyrini olduğu kadar Moses'in kariyer eğrisini de yukarı çevirdi.
Moses'la okul takımında uzun yıllar geçiren eski Chelsea Kaptanı Colin Pates de büyük bir gurur yaşadığını söylüyor. Yaşadığı zorluklar nedeniyle okul hayatı boyunca Moses'a özgürlük tanıdıklarını söyleyen Pates, "Çok çalışkan bir sporcuydu ancak kanat beki oynayabileceğini tahmin etmiyordum. Çok iyi bir iş çıkardığını söyleyebilirim" dedi.
Alt yaşı milli takımlarında İngiltere'de forma giyen Victor Moses, A takım tercihini ise ana vatanı Nijerya'dan yana kullandı.