Beşiktaş ligin başından bu yana en kötü oyununu oynadı. Yenilginin gerisindeki basit hakikat bu. Biz yine de detaylara şöyle bir bakalım…
Beşiktaş korkunç savunma hataları yaptı. Yediği ilk gol bir skandaldı. Santradan gelen toptan gol yediler. Beck yanlış hamle yaptı, Del Valle'yi kaçırdı. Olabilir. Ama stoperler kademe yapamadılar; öyle ki, “kademe hatası”na örnek pozisyon diye savunma oyuncularına ders olarak gösterilebilir. Bugüne kadar “taşıma su” kabilinden oluşturulmuş savunma kurgusu, Kasımpaşa karşısında patladı!
İkinci gole bakalım. Ama önce şu hususa işaret etmek lazım. Marcelo, maçın başından itibaren adeta bir Beckenbauer edasıyla oyun kuruculuğa soyundu. Atiba'nın yanından geçip gidiyor, Oğuzhan ya da Sosa'yı görmezden gelip çalım ya da pasla hücum organizasyonu yapmaya çalışıyor. Ve bunu o kadar sık yaptı ki, Allah Allah dedim, acaba Şenol Güneş bu maça özgü özel bir görev mi verdi Marcelo'ya? Nitekim ikinci yarının başında benzer bir niyetle yine ileri çıktığında top kaybı yaptı. Kaybettiği top döndü gol oldu. Tuhaf olan, o ana kadar Marcelo'nun uyarılmaması… Yahu kardeşim sen işini yap, bırak Atiba ve Oğuzhan da kendi işlerini yapsınlar, rol çalma!
Beşiktaş, Kasımpaşa maçını kanatsız oynadı. Maçın son bölümü bir kenara bırakılacak olursa, neredeyse 70-75 dakika boyunca tek bir kanat organizasyonu gerçekleştiremedi. Bilmiyorum kaçıncı defa yazıyorum; Kerim Frei bulduğu şansı elinin tersiyle itiyor. Kasımpaşa karşısında da etkisizdi. Aynı kanatta Beck'ten hücuma efektif bir katkı beklemek zaten beyhude. Solda Olcay da İsmail de formsuz bir gece yaşadılar. Zaten Şenol Güneş de önce Kerim'i, ardından Olcay'ı dışarı aldı. Aldı ama, yerine kanatları çalıştıracak bir plan geliştiremedi. Oyun Kasımpaşa cezasahasının önüne yığıldı. Ama enerjik ve kompakt savunmayı aşmak mümkün olmadı. Tabii son vuruş beceriksizliklerinin/talihsizliklerinin de payı vardı.
Son 10 maçında sadece iki galibiyet alıp altı kez mağlup olan, ligin ikinci yarısında gözle görülür bir düşüş yaşayan Kasımpaşa, Beşiktaş karşısında adeta kimlik değiştirdi ve çok iyi oynadı. Özellikle ikinci bölgede baskılı oyunuyla Beşiktaş'a soluk aldırmadı; süratli pas trafiğine fırsat vermedi. Topu kaptıklarında hızlı ve ayağa oynayarak ciddi tehlikeler yarattılar. Rıza Hoca, takımı iyi hazırlamış, iyi motive etmiş. İhtimal ki, maçtan önce gündeme gelen saçma sapan tevatürlere (Beşiktaş'a kıyak yapar!) sağlam bir cevap vermek istemiş. Verdi de.
Beşiktaş'ın yedi, Fenerbahçe'nin sekiz maçı kaldı. Şampiyonluk hesabı yapılırken argümanlardan biri de “her iki takım da bütün maçlarını kazanırsa”dır. Gerçi ligin genel görüntüsüne bakıldığında bu ihtimalin çok güçlü olduğunu söyleyemeyiz ama biz yine de bu argümandan yola çıkarsak, Beşiktaş Kasımpaşa mağlubiyetiyle elindeki avantajı Fenerbahçe'ye teslim etti. Bakalım, “ben önce savunma güvenliğini garantiye alayım, nasıl olsa kadro kalitemle bir gol bulurum” anlayışı mı, yoksa “ben önce gol atmayı düşüneyim, yersem de nasıl olsa rakipten fazlasını atarım” anlayışı mı ipi göğüsleyecek?