Obradovic'in çok farklı bir seviyede olduğun altını çizen Semih Ribaund Dergisi Head&Shoulders ile ayın röportajında, "NBA'de burada yaptığın gibi davranamazsın. ilk ters tepkiyi oyuncundan hatta kendi seyircinden bile alırsın. Kendini törpüleyebilir mi, onu kendisine sormak lazım. En iyi arkadaşlarından biri Popovich, elbette konuşuyorlardır. Ama ikisinin de epey farklı karakterler olduğu çok açık. Dediğim gibi, NBA’de Avrupai sisteminle fark yaratabilirsin ama Avrupa’daki davranış tarzını oraya götüremezsin" dedi.
NBA KOÇLARIN DEĞİL, OYUNCULARIN LİGİ...
NBA zaten koçların ligi değil. Orada tamamen oyuncu üzerine kurulu bir düzen var. Elbette koç faktörü önemli değil demiyorum; ancak adamlar tamamen oyuncu merkezli bir yapı kurmuşlar. NBA sana oyuncu olarak diyor ki, “Bak kardeşim. Seni buraya aldım. Sen en üst seviyedesin artık. Buna göre yaşayacaksın. Buna göre idmana geldiğin zaman yüzde 100’ün neyse onu vereceksin. Ondan sonra ne yaparsın, nasıl yaparsın bunda serbestsin. Sorumluluğunu almak kaydıyla tabii ki. ” Dolayısıyla buradaki gibi değil antrenörler. Oyuncuların insiyatifine bırakıyorlar. Gelip sana ‘Çalış’ falan demez yani Doc Rivers. Senin formayı ne kadar istediğine bakar.
LEBRON'A NASIL BAĞIRABİLİRSİN Kİ...
- Avrupa’da en çok para alan oyuncu 3-4 milyon euro mu alıyor? NBA’i ele alalım. Karşında LeBron James var, sen de koçsun. Adam yüz milyonlar kazanıyor. Her sene katlanan bir serveti var. Zaten adamın performansı ortada. Bu adam idmanda veya maçta istediğin bir şeyi yapamadı veya farklı yaptı diyelim. Nasıl bağıracaksın? Bağıramazsın. O an topla çalışmak istemiyor diyelim. Çalışmaz. Dikte edemezsin hiçbir şeyi. Zaten bu adam çok üst düzey bir profesyonel. İşinde marka. Senden akıl almaz. Bu adama ‘Gel, otelde iki gün kamp yapıyoruz.’ da diyemezsin. Çok zor yani, Blatt’in orada barınamaması en yakın örnek.
SHAQ BANA AYRI BİR SEMPATİYLE YAKLAŞTI
- Üstünden 8 sene geçti. NBA'de olmak herkesin rüyası tabii ki. Dünyanın en iyi basketbolcuları, en iyi ligi. Aslında başlangıç olarak işler iyi de gidiyordu ancak o iki şanssız sakatlık ciddi sıkıntıya soktu beni. Ameliyat olmak zorunda kaldım.
- Shaq denince söylenecek o kadar çok şey var ki! Ama şuradan başlamak istiyorum, o adam beni her zaman hayrete düşürüyor. Gerek oyunculuğu gerekse karakteri. İnanılmaz bir adam. Çok zeki ve her konuda öğrenmeye eğilimi var. Bugün bu kadar medyatik bir karakter olmasının temel sebebi bu. Çok yönlü birisi. Bana da çok yardımı dokundu. Müslüman olduğu için ekstra bir alakası vardı. Ayrı bir sempatiyle yaklaşıyordu bana.
BENİM BEŞİKTAŞ'A GÜVENİM SONSUZ
- Ligde şampiyonluk şansımızı yüzde 50 olarak görüyorum. Play-off demek final demek, her maç final niteliğinde. Rakip kim olursa olsun, kimse kimseye kolay teslim olmayacaktır. Benim takımıma güvenim sonsuz.
- Açıkçası ben birçok antrenörle çalıştım ve şimdi de buradayım. Ufuk Abi'yle çok fazla paylaşımımız var. Basketbolu çok iyi bilen ve bulunduğu yeri fazlasıyla hak eden bir insan. Onunla çalışmak da, benim açımdan büyük memnuniyet.
BENDEN SONRAKİ JENERASYONDA NOKTA PİVOT YOK!
- Koçlar istiyor, uzunlar da dışarı kaçıyor. Bugünün basketbolunda çok normal bu. Eski tip, ne bileyim Shaq gibi oyunu domine eden pivotlar yok. Topu Shaq’a indireyim, 2-3 kişi adamı zapt edemesin, ben de oradan sayı bulayım anlayışı bitiyor. Zaten öyle bir oyuncu da gelmiyor artık. Klasik pivotlara en yakın isimlerden DeAndre Jordan bile Shaq’la kıyas kabul etmez. Cousins falan tamamen değiştirdi oyununu. Türkiye’de de benden sonraki jenerasyonda böyle nokta bir pivot yok gibi. Post-up oynamayı bilen, fizik olarak da buna uygun oyuncu sayısı çok az.
HAYVAN GİBİSİN SEMİHÇİM! BU FAULÜ NASIL ÇALAYIM!
- Parkeye çıktığım zaman gerçekten kimseyi tanımam. Bu benim işim. Bunu agresif bir şekilde, hırsla yapmayı seviyorum. Bazen sertliğin boyutu değiştiğinde gerginlik olabiliyor. Bazen de haksızlığa uğradığımı da düşünüyorum. Bir olay anlatayım...
Ligimizden bir hakem. Bana bir pozisyonda gerçekten çok sert vurdular ancak faulu yapan kısa bir oyuncuydu. Hakeme gittim Görmüyor musun hocam?’ dedim. O da, “Ya Semihciğim, görüyorum ama. Sen de bir kendine bir şu adama bak. Hayvan gibisin. Ben bunu nasıl çalayım şimdi?” dedi. Ne diyebilirdim ondan sonra? Gülüp, gittim ben de.
Bazen komik şeyler de oluyor tabii ki. Bu yaz hazırlık kampında İsrail’de bir maç yapıyorduk. Oyuna girdim. Rakip pivot bir pozisyonda yaklaşıp ‘Ivan Drago gibisin’ dedi. Ben de başta tam duymadım açıkçası, ne diyor acaba diye merak ettim. Bir sonraki pozisyonda sorunca “Bu cüsse ne yahu, Rocky’deki Drago gibisin.” dedi.
PARTİZAN-KIZILYILDIZ DERBİSİ BAMBAŞKA
Bana göre basketbolda en önemli derbi Partizan-Kızılyıldız. Benim Fenerbahçe’de oynadığım dönemde Galatasaray’ın pek iyi olmaması da etken. Diğer derbi ise bambaşka. Ben Partizan’da oynarken Belgrad’da yürümekte zorlanıyorduk gerçekten. Orada basketbol neredeyse futbolun da önünde. Bir de bu iki takım oynayınca şehir karışıyor tabii ki.
CEDİ KENDİNİ KABUL ETTİRDİ, FURKAN DA ETTİRECEK
Cedi gerçekten çok iyi durumda şu an. Şanssız bir sakatlık yaşadı ama çok ciddi değilmiş. Biraz dinlenme fırsatı bulduktan sonra iyi şekilde dönecektir. Konuştum sakatlık sürecinde, önümüzdeki iki hafta önemli onun adına. Ama çalışkan bir çocuk. Hem bizler hem de Cleveland’daki taraftarlar Cedi’yi destekliyor. Kendisini kabul ettirmiş durumda. Sadece Cedi değil, Furkan da bunları yaşayacak. Onu da unutmamamız gerekiyor. Bu çocuklar çok değerli. Yaşadıkları ilk talihsizlikte sırtımızı dönmeyelim.