Gürcan Bilgiç | Sabah: Kalan maç sayıları tek haneye indiğinden beri her maç final. Fenerbahçe için ise bunun yanına 'kader' de ekleyeceksiniz. Çünkü tam ortada kaldı; bir taraftan liderin peşine düştüler, diğer taraftan da Galatasaray'dan kaçıyorlar. Başakşehir maçının hesabını yaparken, üç sonraki 'hafta' maçlarında "BAY" olduklarını da düşündüler. Puansız geçecekleri seri öncesinde, kayıpla devam etmek yakaladıkları rüzgarı dindirebilirdi.
Dünkü 90 dakikanın başka hikâyesi de genç kaleci Altay'ın sakatlığı elbette. Atanı olmayan takımın, "tutanı" da sakatlanınca, her ihtimale açık takım oluyorsunuz. Mesut Özil'in sakatlıktan dönüp, takımın kalitesini yükseltmesini bekleyen Fenerbahçeliler için, Altay'ı da kaybetmek, aşılması gereken yeni bir dağ bulmak aslında. Kaleci Harun için 'penaltıyı kurtaran kaleci mi, yaptıran mı' diye tartışabiliriz. Maç eksiği, heyecanı onu hatalara açık hale getiriyor. Sonuçta maça damgasını vurdu. Esas bakılması gereken 10 kişi kalan rakibine baskı kuramayan, kontrolü alamayan ve tehlikeyi ceza alanına davet eden kırılganlık.
Başakşehir'in öne geçtiği pozisyon öncesinde faul tartışması vardı. Tabanla gelen oyuncu için, "Rakibe değil, topa değiyor" yorumunu da yapanlar var. Doğrudur; ama Pelkas ayağını kaçırmasa hem bir kırmızı kartımız, hem de ayağı kırık bir oyuncumuz daha olabilirdi. Cüneyt Çakır bununla da yetinmedi. Mahmut'a gösterdiği, rakibiyle tartışma kaynaklı ikinci sarı kart da tam bir facia. Emre Belözoğlu, yedi yerli oyuncusuyla başladı yine maça. Antep maçının kurgusunu da hırsını da inanmışlarını da değiştirmedi. Hem kadro yapısında, hem de 'aynı golü yeme' istikrarı da maçın hikayesinde. Korner atarken, birkaç saniye sonra kalesinde gol görmek. Bu kaçıncı oldu! Atak yaptığını sanıp, rakibe pozisyon hazırlamak.
Ömer Üründül | Sabah: Başakşehir'in olumlu pas trafiği ile maça başlaması ve hızlı oyunu Fenerbahçe'yi zora soktu. Çünkü Fenerbahçe'nin kadrosu, Gaziantep maçındaki gibi topa sahip olup, 3'üncü bölgede set oyunu oynamak ve hücum presle top çalıp rakibi dengesiz yakalamaya uygundu. Başakşehir, Ömer Ali'nin mükemmel golü ile skor avantajını da yakaladı. Ama o anda sahneye Aykut Kocaman çıktı. Zaten ilk11'deki bütün görev yerlerinde önemli tercih yanlışları vardı. Cemali sakatlanınca büyük bir hata ile Uğur'u oyuna aldı. Uğur'un son 3 senedir oynadığı dakikalar dahi sayılı... Bir de üstelik Ömer Ali'yi ters ayaklı sol beke çekti. Bu büyük yanlış düzeni bozdu ve Fenerbahçe baskıyı artırarak beraberlik golünü attı.
İkinci yarıda da Pelkas'ın mükemmel golü ve sonrasında Mahmut'un kırmızı kart görmesi saha içi dengelerini Fenerbahçe lehine çevirdi. Ama bu sefer sahneye Belözoğlu çıktı. Geçen hafta işleyen düzeni gereksiz yere 5 oyuncu değiştirerek bozmuş ve rakibe üç net pozisyon vermişti. Bu sefer de aynı uygulamaya başlayınca 11'e 11'de gol dışında pozisyon bulamayan Başakşehir 3 net fırsat buldu. Eğer penaltı gol olsaydı Fenerbahçe için iki puan sokağa atılacaktı... Neyse ki Harun sebebiyet verdiği penaltıyı kurtararak hatasını telafi etti. Sonuçta Emre Belözoğlu'nun bana göre doğru olan son iki maçtaki ilk 11'leri işe yaradı.
Gelelim hakeme... Cüneyt Çakır'ın Mahmut'a gösterdiği ucuz ikinci sarı kartı, kalitesine hiç yakışmadı. Erzurum-G.Birliği maçında kaleci penaltıyı kurtarırken, yalnız vücutlar çizgiye geçmişken penaltı tekrarlandı. Trabzonspor-Hatay maçında da konuk ekibin penaltısı ceza alanına girildi diye tekrarlandı. Dün gece VAR neredeydi!
Şansal Büyüka | Milliyet: Futbolda mümkün olduğunca ayrıntıya özen göstermeye çalışırım. Dikkatimi çekti: Szalai beraberlik golünü attı, kenara koştu, elinde kırık olan kaleci Altay’ın formasını kaptı, golü O’na armağan etti. Uzaktan bir İrfan Can göründü. Gelen ikinci bir oyuncu yok. Takımdaşlık böyle mi olur, takım ruhu böyle mi oluşur, bir takımın duygusu, coşkusu böyle mi pekişir?Bu kaleci Altay sizin takım arkadaşınız değil mi? Az mı maç kurtardı, az mı puan topladı? Altay’ın inanılmaz maçlarıyla az mı prim aldınız? Fenerbahçe’nin takım ruhu, dayanışması buysa, buralara kadar gene iyi geldi.
Fenerbahçe’de Emre Belözoğlu, İrfan Can... Başakşehir’de başta Aykut Hoca, Tolga, Giuliano, kaleci Volkan Babacan, Mehmet Topal... Daha takımda olmayan kaleci Mert Günok, Deniz Türünç, Hasan Ali... Say say bitmiyor. İki akrabanın maçı gibiydi.Ancak Başakşehir “can”, Fenerbahçe “mal” derdine düşünce ortada akrabalık falan kalmadı. Maçın bir başka özelliği de, Süper Lig’in en yavaş hücuma çıkan, en fazla yan pas yapan iki takımın maçıydı.
İlginçtir, ligin en ağır hücuma çıkan takımı Başakşehir “hızlı hücumla” ve mükemmel bir Ömer Ali vuruşuyla öne geçti. Fenerbahçe savunmasının yerinde olsam; kornerlerde, yan toplarda ailece rakip ceza alanı üstüne gitmem. Dönemiyorlar... Son maçta Gaziantep’den böyle bir gol yediler; aynı golü bu defa Başakşehir’den yediler. Fenerbahçe gol öncesi, “faul var” diye uzun süre itiraz etti. Pelkas’a kalkan ayağa faul verilir miydi? Elbette verilebilirdi, çok maçta da veriliyor. Cüneyt Çakır bu pozisyonu ısrarla normal gördü. Ama bu gol için hakeme yüklendiğiniz kadar kendi özleştirinizi yapmak zorundasınız. Niye geri dönemiyorsunuz, kornerlere, yan toplara giderken niye savunma önlemi almıyorsunuz?Valencia- Mahmut itiş kakışında iki futbolcu da sarı kartı hak etti. Ancak zaten sarı kartla oynayan Mahmut‘un bunu düşünmesi ve tahrik varsa bile kendini frenlemesi gerekirdi.
Penaltıda topa uzanan Harun, topa değil, Gulbrandsen’in ayaklarına dokundu. Ama “penaltı canavarı”, kurtarışıyla bunu telafi etti.Anlamakta gerçekten zorlandığım şu: Fenerbahçe son yarım saati bir eksik oynayan Başakşehir karşısında nasıl oluyor da bu kadar zorlanıyor? Harun iki metreden Chadli‘nin topunu çıkarmasa, Edin Visca‘nın penaltısını kurtarmasa, Fenerbahçe üç puanı asla kurtaramazdı. Hatırlayın; Gaziantep maçının son 20 dakikası da Fenerbahçe için büyük sıkıntılar içinde geçmişti. Son dakika penaltısını bile atamayan, halen işin dramatik boyutunu anlamayan Başakşehir için işin şakası yok. Geçen yıl şampiyon olup tarih yazdılar, bu sezon küme düşüp tersten yeni bir tarih yazabilirler. Fenerbahçe’nin bu kadar etkisiz futboluna gerçekten şaşkınım: Ama bu sezon “kötü futbol, iyi sonuç”u alışkanlık haline getirdiler. Bu anlayışla ve bir maç fazlasıyla lider Beşiktaş‘la aradaki puan farkını ikiye indirdiler. Sanki “yürü ya kulum” durumu var.
Serdar Ali Çelikler | Habertürk: Baştan söyleyeyim, 20. dakika itibariyle oynanan futbolunu beğendim Fenerbahçe'nin. Emre Belözoğlu'nun bir fikri var. Diyor ki: "Bu takım pas oyunu oynar." Pas oyunu da nasıl, senden bana benden sizin oğlana lanet olası yan pas oyunu mu yoksa topu hızlı çevirip rakip defans bloğunda boşluk arayışı oyunu mu? Belözoğlu ikinci sistemi benimsiyor. Vadettiği ile izlettiği yakın. Oturup izleyince anlıyorum ne oynamak istediğini. Bu minvalde başlangıç 11'i belli ki ideal ilk 11.
Maça geçelim, başlangıçta Başakşehir topa ve oyuna hakimdi. 15. dakikadan itibaren denge sağlansa da 18. dakikada kontrada Ömer Ali mükemmel bir golle takımını öne geçirdi. Harun'un yapacağı bir şey yoktu. 20-22 gibi Fenerbahçe dengeyi sağladı. Oyun üstünlüğü an be an Fenerbahçe'ye geçti. Pelkas ve Enner ile iki pozisyondan yararlanamadılar. Attila yine duran top organizasyonundan golü buldu. İkinci devrede topu yine Başakşehir'e bırakan bir Fenerbahçe izledik. Neredeyse ilk pozisyonda Pelkas harika bir golle skoru getirdi. Sonra Enner, Mahmut'u ikinci sarıdan attırınca iş kolaylaştı.
İrfan-Pelkas-Sosa paslaşmaları ile Başakşehir'i iyice yordular. 60'da Gustavo ve Novak'ı oyuna attı Belözoğlu. Gustavo'yu ne kadar beğendiğim bilinir lakin bu oyuncu girdiğinde takım oyun merkezini ister istemez geriye çekiyor. Bence Gustavo Mert Hakan'ın pozisyonuna yani sol içe girmeli girecekse.. Ön orta saha oynadığında takım neredeyse kendi içine doğru kapanıyor. İrfan da çıkıp Sinan ve Ferdi gibi iki koşucu oyuncu da girince ileride top tutmak mümkün olmadı.
Kontra takımına dönüşünce pozisyon da bulunuyor ama net pozisyon da verildi. Harun, penaltı yaptırma hatasını penaltı vuruşunu kurtararak affettirdi kendisini. Çok kritik bir 3 puan aldı F.Bahçe.Belözoğlu'nu,• Çalışılmış duran top organizasyonları nedeniyle• Takıma bir kimlik oturtma yolunda olması nedeniyle• Değişiklik zamanlamaları nedeniyle• Takıma özgüven vermesi nedeniyle tebrik ediyorum
Yine aynı Belözoğlu'na sesleniyorum;• Korner dönüşünde her maçta pozisyon veren, iki maçta da gol yiyen bir takım olabilir mi?• Sinan ve Ferdi'den sana da takıma da bir fayda gelmez. Ferdi hele savunma da bilmiyor. Dar kadro ile devam etmen senin faydana.• Thiam ve Enner'in muhakkak gol vuruşu idmanı yapmaları şart.• Gustavo defans önünde değil de Sarri dönemi Chelsea'de Kante'nin kullanıldığı gibi iç pozisyonunda değerlendirilmesi daha doğru olur bence.• Son olarak Mert Hakan ve Pelkas gol becerisi olan isimler. Ozan'ın da ceza alanına ve yakınına daha çok sokulması lazım. Bu galibiyet Fenerbahçe açısından çok mühim. Harun, yeniden "Bir dönem milli kaleci" olduğunu hatırlarsa, F.Bahçe Ankara deplasmanındaki maça çıkarken çok enteresan yerde bulabilir kendini.
İlker Yasin | Hürriyet: Oynanan bu futbol F.Bahçe’yi şampiyon yapmaz, Başakşehir’i de kümede tutmaz. Hiç kimse kendi çabasıyla çıkmadığı yükseklikte kendi çabasıyla kalamaz. Bu takımlar için de böyledir. Son 4 yıl bu aylarda şampiyonluk hesapları yapan Başakşehir şimdi kümede kalma derdinde. Bu yıl şampiyonluktan bir alt lige giden takımı da görebiliriz ligimizde. 4 yıldır zirvelerde gezen Başakşehir neden kalamadı o yükseklikte? Derler ki “Düşmek de uçmaya dahildir.”
Vısca bu takımın çok şeyi. 88’de kazanılan penaltıyı Harun’a nişanlamasa bir beraberlik gelse değişen fazla bir şey olmazdı. Erzurum ve Rize’nin deplasmanda kazandığı, Malatya’nın 13 hafta sonra sahadan 3 puanla ayrıldığı ligin dibindeki büyük mücadelede Başakşehir kazanmak için hiçbir şey yapmadı hatta penaltıyı bile atamadı, bu sezon kazanılan 5 penaltıdan kaçan 4.’süydü. Bir takım oynadığı futbolu nasıl unutur, nasıl bu denli sıradan bir hal alır, hayret.
Kontratak gole gitmenin en kestirme yoludur. Bu tür ataklardan gol atamayan ve atan ekiplere karşı önlem alamayan ekipler başarılı olamaz. F.Bahçe bastırırken Başakşehir bir kontrada az adamla yakalanan defansı 2 pasla geçti ve Ömer Ali harika bir gol attı. F.Bahçe pres yapmadığı halde Başakşehir kendi sahasından çıkmada zorlandı, bir oyun kuramadı. Ligin yan toplardan en çok gol yiyen takımı Başakşehir en çok gol atan takımı F.Bahçe’nin Szalai ile gelen 40. dakikadaki golüne de engel olamadı.
Aykut Kocaman da ikinci yarı benim gibi seyretti. Bu F.Bahçe’nin maçı alması anlamına geldi bir noktada. Hele tecrübeli Mahmut’un sarı kartı varken Valencia ile dalaşması ve kırmızı kartla oyun dışında kalması Başakşehir’in süngüsünü iyice düşürdü. F.Bahçe’de Novak-Gustavo, Başakşehir’de Topal ve Chadli’nin oyuna girişlerin takım formatlarında ve performanslarında fazla bir değişiklik yaratmadı. Başakşehir ligin sondan 4.’süyken oynadığı futbolla ligdeki yerini zirvede 4. sanan bir anlayışta ve donukluktaydı.
F.Bahçe Beşiktaş’ın beraberliği ve G.Saray’ın galibiyeti sonrası şampiyonluk yarışı için mutlak kazanmak zorunda olduğu maçı bir şampiyonluk açlığı ve mutlak kazanma iştahı ile oynamadı. Son 15 dakikada Başakşehir riskleri alıp gol ararken beraberliği yakalaması işten bile değildi. Ama Visca skoru eşitleyecek penaltıyı atamadı. Oynanan bu futbol F.Bahçe’yi şampiyon yapmaz, Başakşehir’i de kümede tutmaz. Daha çok şevk ve heyecan lazım.