Mehmet Ali Sabuncu: "Galip gelse de sıkıntı var" | Görünen öyle... Avrupa’da kaldırmadığı kupa kalmayan hocanın suratı kıpkırmızı. Forvetler kötü... Szymanski arı gibi ama bal yapmayan. Aslar yedek... Takımda bir sıkıntı var kesin. Antalyaspor ve Twente maçlarından sonra hem bir hafta BAY geçeceksin, sonra Milli Takım arası var. Kamp mı yapıyorsun, yeni baştan sezon başı idmanı mı yaptırıyorsun... Zorundasın bunları yapmaya. Neyse... (FANATİK)
Serkan Akcan: "Liva sayesinde" | Mourinho’nun rotasyonu maçın ilk yarısında skor avantajını yakalamış olmasına rağmen Fenerbahçe’ye acı çektirdi. Hocasını değiştiren, kadrosunda kayıplar yaşayan ve Belçika Ligi’nde şu anda 12. sırada yer alan US Gilloise’in forvetlerine karşı Livakoviç’in kurtarışları ilk yarıda Fenerbahçe’yi tabelada önde gösteren en önemli detaydı. (FANATİK)
Faik Çetiner: "Avrupa morali" | Devre arası hamle yapmayı sevmeyen Portekizli hoca, son 25 dakikada yanındakilere şans verdi. Dzeko, Tadiç, Osayi (bir gol attırdı, bir penaltı yaptırdı, kırmızıyı gördü) Mert Hakan ve Cenk Tosun maçı yaşadılar. Diğer değişiklikleri bilmem ama, bildiğim Cenk Tosun bitime 5 dakika kala oyuna girecek golcü değil, biraz ayıp oluyor. Rakip 10 kişi kalınca gelen gol, tribünleri keyiflendirdi ama, son dakika yenilen gole kızmayan yoktu (rakip 10 kişi iken) Sonuçta Avrupa Ligi’ne galibiyetle başlamak güzel sayılır. Bu Avrupa morali, bakalım lige nasıl yansıyacak? (FANATİK)
Gürcan Bilgiç: "Kan kokusu alan köpekbalığı!" | Saint Gilloise, kan kokusunu alan köpekbalığı gibi başladı maça… 20 dakikada nefes aldırmadan baskıyı yaptı, pozisyonları buldu. Maçın başlamasına saatler kala hala Passo'dan isteyen bilet bulabiliyordu. Galatasaray yenilisi taraftarın hevesini de dibe çekti, heyecanını da. Bu sinerji sahaya da yansıdı. Oyuncuların eli-ayağı kesilmişti sanki. Belçikalılar hissetmişlerdi bu bulanık havayı... "Kan kokusu" diyerek başladık, Mourinho'nun da, takımın da galibiyete ihtiyacı vardı. Daha sezonun altıncı haftasında "şampiyonluk" tartışılır hale gelmişti çünkü. "Kırılgan" taraftar psikolojisi işi "yürüyüş" yapmaya kadar abarttı. Artık her maçları "final" oldu. Mourinho ve ekibi de nereye geldiklerini anlamıştır, Samandıra'nın diğer "yenileri" de…" (SABAH)
Umut Eken: "Temaslı oyuna dönünce..." | İkinci yarıda Mourinho’nun ilk yarıdaki tüm defoları tamir etmesi ve doğru zamanlardaki oyuncu değişiklikleri, takım enerjisini yukarıda tuttu. En önemlisi, Fenerbahçeli oyuncuların yoğun bir temasla oynamaya başladığını gördük. Topu sırtı dönük olmak zorunda kaldı rakip. Topu alsa da çoğunlukla dönemediler. Bu durum Fenerbahçe’nin oyunu tutabilmesini ve ilk yarıdaki kötü anları yaşamamasını sağladı. Mourinho’nun doğrudan müdahalesi skoru ve oyunu Fenerbahçe’ye getirdi. Gecenin özelinde ise şu cümleyi söylemek çok mümkün; “Fenerbahçe’nin en iyisi Livakoviç’ti” Bu fikstür öncesi bu cümle kulağa hiç hoş gelmiyor! (FANATİK)
Mesut Aydın Kale: "İyi ki Livakovic!" | İlk yarıdaki performansından sonra bir de penaltı kurtaran Livakovic, tekrar tekrar söylemekte fayda var; Süper Lig'de 6. hafta, Avrupa'da 5. maç sonunda takımın en iyisi konumunda. Sezon başından beri taraflı tarafsız herkesin merakla beklediği Jose Mourinho dokunuşları hala sahaya yansımıyor. Evet, Fenerbahçe kazanarak Avrupa Ligi'ne başladı ama derbi sonunda olduğu gibi yine sahaya yansıtılan oyun, yapılan hamleler, taraftarı mutsuz ediyor. Jose Mourinho acilen en verimli ilk 11'ini bulmalı. Bu şekilde Süper Lig'de birçok takıma karşı sorun yaşamadan kazanır ama hedef maçlarında derbideki gibi hezimetleri birkaç kez izleyebiliriz. (FANATİK)
Ömer Üründül: "Fred'de ciddi bir düşüş var" | Amrabat, iyi tanıdığım bir oyuncu. Çok deneyimli, yer tutmasını bilen, iyi top kullanan önemli bir ön liberodur. Dün takıma da yavaş yavaş ısındığını göndüm. Oosterwolde belli bir istikrarı olan bir oyuncu. Ancak Fred'de ciddi bir düşüş var. En-Nesyri, F.Bahçe için çok önemli bir santrafor. Fizik olarak hazır olmamasına rağmen bütün pozisyonların içindeydi. Rakibine kırmızı kart görmesini sağlayarak görevini tamamladı. Mourinho, En-Nesyri'de ısrar etmeli... (SABAH)
Tayfur Bayındır: "Ölüp ölüp dirilmek" | Futbolun bir sonuç oyunu olduğunu bilmeyeniniz yoktur. Kötü oyun üç puan getiriyorsa “bu maç bitti amacımıza ulaştık, yenisine bakalım” değerlendirmesi hep karşımıza çıkar... Dün Fenerbahçe’nin ortaya koyduğu futbol bu gerçeğin net bir karşılığıydı. Sarı-lacivertli ekip, seyircisinin önünde acemiler mangası gibiydi. İki gol attı ama ilki duran toptandı, ikincisini rakip kendi kalesine gönderdi. Hani bir tabir vardır, “Ölüp, ölüp dirilmek” diye... İşte Fenerbahçe’nin dün gece yaşadığı da tam buydu. Tamam; Avrupa yolculuğuna üç puanla başlamak gayet güzel... Hele ağır Galatasaray yenilgisinden sonra bu başarıyı elde etmek çok daha önemli. Boşalan moral depoları bir parça doldu. Lige seyirciyle dönmek yeniden mümkün kılındı. Ama şurası bir gerçek, tatsız tuzsuz, tedirgin eden oyun hiç bir Fenerbahçelinin yarınlara umutla bakmasını sağlamıyor. (MİLLİYET)
Uğur Meleke: "Bir lunapark treninin içinde gibi" | Mourinho, dün karşılaştığı meslektaşından hem yaş, hem mesleki deneyim olarak bir çeyrek yüzyıl ileride. Ancak dün futbol olarak öyle bir fark yaratamadı Mourinho. Fenerbahçe’nin takım boyu hâlâ çok uzun. Mourinho’nun böyle bir fırsat varken savunmada geçen sezonun asları Djiku-Becao ikilisini denemesini beklerdim. Zira o ikili, top hücumdayken orta çizgiye basıyorlardı. Bu haliyle Fenerbahçe çok fazla gelgite izin veriyor, adeta lunaparkta bir hız treninde gibi. Maç içinde çok yükseğe çıkılan anlar oluyor ama çok hızlı düşüşler de söz konusu. Dün ilk 11 fırsatı bulanlardan En-Nesyri çok kaçırdı ama en sonunda Mac Allister’ı attırdı. İrfan Can sahada olduğunda duran toplar daha etkili kullanılıyor. Amrabat da çalışkan ve arzuluydu. (HÜRRİYET)