Ali Gültiken | SABAH - Sezon başında büyük heyecanla beklenen Şampiyonlar Ligi serüveni Beşiktaş adına büyük hayal kırıklıklarıyla devam ediyor. Evinde son maçı olması dolayısıyla karşılaşmaya motivasyonla ve golle başlanmasına rağmen sonuç yine mağlubiyetten öte geçemedi. "Bu seviye başka bir seviye" cümlesi klasik bir cümle ama gerçeği de yansıtıyor.
Marka oyuncuları almak, onların sahada olması sonuca düşünüldüğü gibi yansımıyor. Batshuayi, Alex ve Pjanic gibi oyuncular Şampiyonlar Ligi için transfer edildiler, onlar da Şampiyonlar Ligi var diye Beşiktaş'a geldiler ama karşılıklı olarak bir mutsuzluk olduğu ortada. Beşiktaş, bu oyuncuların performansından hiç memnun değil.
Bunun yanında oyuna katkıları da çok fazla olmadı. Bu etki yapamama durumu hem Şampiyonlar Ligi hem de Süper Lig için geçerli. Bu seviyelerde iyi oyuncularınız kadar güçlü bir oyun düzeninizin olması şart. Birlikte hareket edebilen, maçın 90 dakikasını boşluk bırakmadan oynayabilecek bir yapınız varsa buralarda bir şeyleri başarabiliyorsunuz. Ama bölüm bölüm oynanan oyunlar, birkaç önemli ismin kadronuzda olması dün akşam bir kez daha görüldüğü gibi Şampiyonlar Ligi seviyesi için pek bir şey ifade etmiyor.
Sezon başından bu yana devam eden Şampiyonlar Ligi'ndeki başarısızlık süreci, takımı Türkiye'de de bozdu ve bunun negatif etkilerini Süper Lig'de de gördük. Ama artık buna bir "dur" denmesi gerekiyor. Şampiyonlar Ligi'nin sonuna geldik ama Süper Lig'de hâlâ uzun bir yol var. Bu kadro Şampiyonlar Ligi'nde de başarı için takviye edilse de asıl hedef olan Süper Lig şampiyonluğu için hâlâ başarılı olabilecek potansiyele sahip. O yüzden bu atmosferden bir an önce çıkmak gerekiyor.
Bülent Timurlenk | SABAH - UEFA'dan gelecek galibiyet primi, ülke puanı da önemli elbette ama dün gece Beşiktaş için kazanmak bir tünelin ucunda ışığı görmek demek olacaktı. A Milli Takım'ın eylül ayında Karadağ-Hollanda maçları günlerindeki oyuncu kalitesini konuşturmayacak kadar dibe vuran psikolojisi bugünlerde Beşiktaş'ın sıkıntısı. Son şampiyon kolay kaybeden bir takım haline geldi ve buna ligde de çare bulamıyor. Dortmund ve Sporting maçlarının ilk 20 dakikalarını iyi oynayan ama evinde iki maçın da ilk yarısını geride kapatan Sergen Yalçın'ın takımı dün öne geçtiği ilk 45'te iki farkı bulacak fırsatları tepince filmin sonu yine hüsran oldu. De Souza'nın yokluğunda Mehmet Topal'lı orta saha, Teixeira'nın verimsizliğini bir kez daha taşıyamadı.
Ali Ece | FANATİK - Beşiktaş daha önceki maçlarına oranla daha derli toplu başladı. Bu kez rakip analizi de bariz daha iyi yapılmış: Her maç ultra ofansif oynayan Ajax’ın beklerinin arkalarındaki boşluklara atılan diyagonal toplar özellikle N’Koudou ile buluşturulunca Beşiktaş gerçekten planlı şekilde etkili olmayı başardı. Ghezzal'ın penaltısıyla öne geçildikten sonra ilk 45’te 2 net gol pozisyon da geliştirildi. Birinde N’Koudou Larin’e adeta al da at pası verdi, santrfor Larin ile sol forvet Larin performansı arasındaki fark bir kez daha ortaya çıktı. Diğer pozisyonda ise aslında Larin, Ajax’ın ofsayt tuzağını akıllıca bozdu ama son vuruşu yine yapamadı.
Maalesef Şampiyonlar Ligi’nde ilk 45’te öne geçtikten sonra 2 net pozisyonu gole çeviremeyince futbolun değişmez kuralı "Atamayana atarlar" devreye giriyor. Ajax, ikinci yarıda farklı bir oyun planıyla saha çıktı, daha doğrusu santrfor Haller'i oyuna sokarak A planına döndü. Güçlü bir santrfor karşısında Beşiktaş'ın son haftalarda zayıf karnı olan stoper tandemi yine zorlanmaya başladı. Boş kaleye gol atmak nasıl atanın ofansif başarısıysa, boş kaleye hele 1-0 öndeyken gol yemek de tersine yiyen için o kadar büyük defansif başarısızlık!
Cem Dizdar | FANATİK - Depresyon sınırına dayanmış Beşiktaş’ın 'Ayağa kalkma maçı' olarak görülen karşılaşmanın ilk yarısı esasen beklenenden iyi geçti. İlk 15’te Rosier/Ghezzal, devamında Umut/N’Koudou hatları iyi işledi. Tabii ki tüm bunlar, Mehmet Topal’ın kapattığı alanlarda kapılan topların Pjanic’in tarafından yönlendirilmesiyle mümkün oldu. Özellikle 30. dakikada topuk pasıyla başlattığı atak; 'Hücum ederken alan kullanımı nasıl olmalı?’ sorusunun yanıtı gibiydi.
İlk kornerin penaltı olmasının ötesinde Larin’in bitiricilik yüzdesi biraz yüksek olabilse ikinci devreye daha güvenli bir skorla çıkabilirlerdi ama olmadı. Karşı tarafta Ajax, neredeyse tüm hücumları gerek örgütleyip gerekse sonuçlandırmaya çalışırken, pas bağlarından asla vazgeçmez tutumuyla hayli öğreticiydi. Devre boyunca sakin bir kurgusallığın ön planda olduğu tarzda oynayıp durdular. Bir iki isabetli dışında bizim ülkede o çok sevilen ortaları yapmadılar. Beşiktaş ise tersine orta yapmaya uğraştığı anların çoğunda topu savunma oyuncularına nişanlayıp durdu. İkinci devre Ajax’ın ilk devre işlettiği yıpratıcı pas oyununa dayanamadı Beşiktaş, çözüldü.
Güntekin Onay | HÜRRİYET - Beşiktaş'ın skor ne olursa olsun aynı kararlılıkta ve ciddiyetle oynaması şart. Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi kâbusu ve üst üste mağlubiyet serisi ne yazık ki dün de devam etti. Her Devler Ligi maçında olduğu gibi aslında karşılaşmaya iyi başlayan, kazanma arzusunu gösteren bir Beşiktaş gördük.
Şunu da vurgulayalım: Ajax gerek Şampiyonlar Ligi’nin gerekse de bu sezon Hollanda liginin tartışmasız en formda ekibi. Kendi liglerinde 41 gol atıp sadece 2 gol yediler. Şampiyonlar Ligi’nde 1 puan dahi yitirmediler. Böyle bir rakipten öğrenilecek çok şey var. Milyonlarca Euro harcayıp kurulmuş bir takım değil. Ancak puan olarak hiçbir iddiası olmamasına rağmen büyük bir oyun disiplini, yardımlaşma, kolektif uyum, tempo ve baskı hep var.
Bizde genellikle futbol hep sonuçlar ve isimler üzerinden değerlen diriliyor. Açıkçası ben Süper Lig’deki hiçbir takımın oyuncularının saha dışında tesislerde Ajax’lı futbolcuların yarısı kadar bile zaman harcadığına inanmıyorum. Fark burada. Dünya kadar para verdiğin maaşlı oyuncuyu çalıştıramıyorsun. Toplantı yapıyorsun, oyuncu sıkılıyor. Ağır antrenman yüklüyorsun, şikayet ediyor. Uzun lafın kısası profesyonellik düzeyimiz her şeyden önce çok alt seviyede ve ülkemize gelen yabancı oyuncular da bu durumdan etkilenip geriye gidiyorlar.
Dünkü maça dönersek ilk yarı iyi oynayan ve 1-0 öne geçen Beşiktaş artık bu seviyede Larin ile yakaladığı 2. gol şansı da değerlendirmeliydi. Golcü Haller’i de 2. yarı ile birlikte oyuna sokan Ajax üstün futbolu ile kendisine galibiyeti getirecek skora ulaştı ve istediğini alarak İstanbul’dan ayrıldı.
Sinan Vardar | FOTOMAÇ - Ajax karşısında Beşiktaş harika bir 45 dakika oynadı. İlk devreyi izlerken hem keyiflendim, hem de gurur duydum. Ruh, mücadele, futbolun güzellikleri Beşiktaş'ın yansıttıklarıydı. Rosier-Ghezzal ikilisi geçen sezonki gibiydi. Pjanic maestro ustalığıyla harika ara paslar attı. Mert kalesinde güven verdi. Ayağa hızlı paslarla Ajax'ı deli etti. Ah Larin ah, son vuruşlarda biraz dikkatli olsa ilk yarı en az 3 farkla biterdi ama ona da kızamıyorum. Beşiktaş'a geldiğinden bu yana en iyi futboluna ortaya koyan Kevin N'Koudou'ya ayrı bir parantez açalım. Fransız yıldız süper ötesiydi.
Ajax dünyanın en iyi takımlarından biri olarak kabul ediliyorsa dün Beşiktaş da ilk yarıda son yıllardaki en güzel gösterisini ortaya koydu. İkinci yarı Kartal sezon başından bu yana süren hastalığına büründü. Savunmada öyle boşluklar verildi ki golleri de ikram ettik. Sergen Hoca buna ne zaman çare bulacak. Necip neden stoperde değil? Tabii takımın ikinci yarıda bu kadar oyundan düşüşü de gözlerden kaçmaması gereken bir detay! Ajax oynadığı ilk 5 maçta dün ilk defa bu kadar zorlandı. Sıfır borçlu altyapı patentli oyunculardan kurulu bir takım. Harika hücum varyasyonları var. Ben dün geceki Beşiktaş'tan keyif aldım. Yenilaceksen böyle yenilsinler canımı yesinler. Bir konuda üzüldüm. Dün çok güzel bir Şampiyonlar ligi maçı izledik ama tribünlerde 8 bin taraftar vardı. Taraftarın hakkını verelim takımı çok iyi desteklediler. Düşen ülke futbolumuzun puanı yüzünden Şampiyonlar Ligi'nde belki uzun yıllar bir Türk takımı olmayacak. Beşiktaş camiası olarak dün tribünleri doldurmalıydık.