Galatasaray Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi Işıtan Gün, "bazı gerçekleri tüm yalınlığıyla paylaşmak istediği"ni belirttiği bir yazıda önemli iddialarda bulundu.
Burak Elmas yönetiminde ismi çeşitli tartışmalara konu olan Gün, hakkındaki iddialara dair açıklamalarda bulundu. Kendi blog sitesinden uzun bir yazı yayınlayan Gün, yöneticilik yaptığı süreci özetledi.
Işıtan Gün'ün kendi blogundan paylaştığı yazının tamamı şu şekilde:
"Artık aramızda olmayan çok sevdiğim bir büyüğüm şöyle derdi:
“Hem dürüst olup hem de korkacağım öyle mi? O zaman neden yaşıyorum?”
26 Mart Cumartesi günü gerçekleşen ve bana göre Galatasaray tarihinde unutulmayacak yaralar açmış olan Olağan Genel Kurul toplantısının üzerine, bu açıklamayı kaleme almak, gerek Galatasaray camiasının, gerekse kamuoyunun bilmediği, ya da bir bölümünün işlerine öyle geldiği için görmezden geldiği bazı gerçekleri tüm yalınlığıyla paylaşmak istedim.
19 Haziran 2021 günü Sn. Burak Elmas Galatasaray Spor Kulübü Başkanı olarak seçildi. Üç gün sonra, mazbatalarımızın alınmasını takiben, Başkanımızın talimatıyla Florya’ya giderek son derece yapıcı ve verimli olduğunu düşündüğüm bir toplantı gerçekleştirdim. Bu toplantı öncesinde, Başkanımızın bana ilettiği, Florya tarafından hazırlanan Transfer Listesi’ni de ayrıntılı bir şekilde çalışmıştım.
Toplantı sonrasında, 24 Haziran tarihinde “Transfer Süreçleri Hakkında” başlıklı bir rapor düzenleyerek, “Gizli ve Kişiye Özel” başlığıyla Başkanımıza takdim ettim.
Bu raporu, Başkanımızın onay ve izniyle, içinde geçen bazı şahıs ve kurum isimleri çıkartılmış halde aşağıya alıntılıyorum:
“GİZLİ VE KİŞİYE ÖZEL
Sayın Başkan,
Bildiğiniz gibi 22 Haziran tarihinde Sn. Fatih Terim ile Florya’da bir toplantı gerçekleştirdik. Bu toplantıda hocamızın ifadeleri, kulübümüzdeki karar süreçleri, daha öncesinde benimle paylaştığınız 2 transfer listesi dökümanı ve Futbol dünyasından duyduğum, gözlemlediğim olaylar ışığında, Galatasaray’ın transfer süreçleri hakkındaki bu kısa raporu size takdim etmek istiyorum.
Birkaç örnek vermek gerekirse, ___k listemizde bulunan _______ oyuncusu ______, şahsen ______ tanımaktayım ki kendisi aynı zamanda sözleşmeli oyuncumuz ______ da temsilcisidir. Bu kişinin bana ifadesine göre, ______ adı Galatasaray’a geçtiğimiz aylarda sohbet esnasında zikredilmiş, bu konuşmadan hemen birkaç gün sonra bir menajer (______) Kulübümüz adına aradığını söyleyerek oyuncuyla temasa geçmiştir. Kulübümüzden bu temsilciye yetki belgesi verilip verilmediğini henüz bilmiyorum. Konuyu muhatabı bizzat teyit etmiştir ki bu kişi ayni zamanda ____ gibi bir oyuncunun da temsilcisidir. Dilediğiniz an size teyit etmeye hazırdır.
Bir başka örnek, ______ takımında oynayan santrafor _____’i menajer ______’in ortak iş yaptığı bir temsilci arayarak menajerliğini kendilerine vermesi halinde Galatasaray’a transfer edileceğini ifade etmiştir. Ancak bu oyuncunun resmi temsilcisi dünyanın en büyük ve ciddi ajanslarından olan _______’tur ve bu grubun en üst düzey temsilcilerinden _______ durumu bana aktarmıştır. İsterseniz teyit ettirebilirim.
Maalesef örnekler bitmiyor.. . Transfer listesinde adı bulunan ve temsilcisi ______ olarak belirtilen ____ isimli oyuncunun bonservis bedeli 2-2,5m Euro olarak belirtilmiş olmasına rağmen, oyuncunun 500 bin Euro bedelle serbest kalabileceği öğrenilmiştir. Ayrıca bu konuşmada _____’in ortağının (______), Galatasaray’daki duruma ilişkin olarak “yönetimin değiştiğini, Hollanda’dan bir yöneticinin geldiğini (beni kastederek) ancak kendi adamlarının (2 isim vererek) devam ettiğini ve kontrolün değişmediğini fütursuzca ifade etmiştir. Bu konuşmanın muhatabı da diyaloğu size teyit etmeye hazırdır.
Yine aynı grup, halen kadromuzda sözleşmeli futbolcumuz olan ______’in transferi sürecinde devreye girmiş, oyuncuyu kendileri üzerinden çalışmazsa Galatasaray’a transfer ettirmeyeceklerini açıkça söylemiştir. Oyuncunun, gerek kulübümüze kendi temsilcisinin kim olduğunu yazılı olarak bildirmesine rağmen vazgeçmemeleri, ____’a anlaşılmasına rağmen transferin _____’a bitmesine neden olarak açıkça kulübümüzü zarara uğratmışlardır. Ben bu sürece ilişkin belgeleri ve iletişim kopyalarını bizzat gördüm, bir kısmı bende de mevcut. Başkan olarak dilerseniz ______’i yanınıza çağırarak tüm süreci kendisinden direkt dinleyebilirsiniz.
Önümüzdeki günlerde son dönemlerde temsilcilerle yapılan sözleşmeler, tahakkuk eden ve ödenen tutarlar ile mevcut borç bakiyelerini Mali İşler Departmanı’ndan talep ederek ayrıca göndereceğim.
Sayın Başkan,
Şampiyonlar Ligi ön eleme maçlarına çok az bir zaman kalmış olmasını göz önüne bulundurarak, bildiğiniz gibi dün gece sizin onay ve talimatınızla Florya’da çalışan _____’a mevcut duruma ilişkin raporu ve 24 Haziran (bugün) tarihinden itibaren süreçlerdeki bu dağınıklığın toparlanması için gerekli önlemleri içeren bir e-maili (ekte) gönderdim. Bu maili yazdığım saat itibariyle herhangi bir dönüş olmadı.
Sonuç olarak, özetlemeye ve örneklendirmeye çalıştığım emareler, futbol şubemizde çok acilen ciddi tedbirler alınması gerektiğini göstermektedir. Söylemeye dilim varmıyor ancak ne yazık ki Galatasaray’ın transfer işlemleri adeta bir çete tarafından kontrol altına alınmış görünmektedir.
Bu nedenle, alınacak tedbirlere ek olarak son yıllarda yapılan tüm işlemlerin bağımsız ve suiistimal olasılıklarını da muhakkak içerecek şekilde özel kapsamlı bir denetime tabi tutulması gerektiğini işaret etmektedir.
Saygılarımla,
Ö. Işıtan Gün
Yönetim Kurulu Üyesi
Galatasaray Spor Kulübü Derneği”
Değerli Galatasaraylılar,
Bu rapordan sonra futbol şubemizde yaşanan gelişmeler tüm kamuoyunun malumudur. Nitekim, Başkanımızın iradesi, çok sevgili Asaf Savaş Akat hocamız başta olmak üzere Denetim Kurulumuzun özverili çabaları ve nihayet uluslararası bir bağımsız denetleme kuruluşunun incelemeleri sonucunda, Kulübümüzün son 5 yılındaki transfer faaliyetlerine yönelik bir denetleme raporu hazırlanarak, başlıca bulguları, önümüzdeki yönetimlerin de devam etmesini umduğum bir uygulama olan Üye Bilgilendirme toplantılarının sonuncusunda bizzat Başkanımız tarafından üyelerimizle paylaşılmıştır.
Uzun yıllardır spor yöneticisi olarak görev yapmakta olan ve futbol yönetimi üzerine 5 yıldır yurtdışında ders veren bir Galatasaraylı olarak söylemek zorundayım ki, basında cılız bir seviyede yer alan söz konusu raporun bulgularının tüm spor kamuoyumuzda bir infial yaratmamış olması, Galatasaray camiası içinde on yıllardır kendilerini dürüstlük ve şeffaflığın hamisi olarak konumlayan sözde duayen, özde Galatasaray siyaseti bezirgan “abilerin” bu raporun bulguları hakkında ne Divan Kurulu toplantılarında, ne Genel Kurul’da tek söz dahi etmemeleri, açıklanan bulgulardaki akıllara durgunluk veren uygulamalara imza atan ve normal bir spor ikliminde sokağa dahi çıkmaması gereken kişilerin camia içindeki yaşamlarına devam ediyor olması, camiamızdaki ve genel spor iklimimizdeki samimiyetsizliğin kahredici bir tezahürüdür.
Yeri gelmişken Başkanımızın açıkladığı bu rapordaki ana başlıkları hatırlatmak isterim. Raporda,
Aynı raporda,
Çalışma kapsamında, Kulübümüz tarafından menajerlere verilen yetki belgeleri de incelenmiş ve aynı vahim tablonun bir başka versiyonu ile karşılaşılmış ve bu konuyla ilgili aşağıdaki ana bulgular vurgulanmıştır:
Başkanımız, Üye Bilgilendirme toplantısında son maddede atıfta bulunulan belgenin görüntüsünü üyelerimizle paylaşmıştır.
Eşi benzeri görülmemiş bu belgeye imza atan dönemin, sadece Falcao transferinde 3 ayrı menajere tam 3,75 milyon Euro’yu kulübümüze ödetmiş yöneticisi, camiamızın tepkisizliğinden güç alıyor olsa gerek, 26 Mart günü yapılan Genel Kurul’da büyük bir samimiyetsizlik örneği sergileyerek Burak Elmas yönetimini mali açıdan ibra etmeyen oyunu haziruna göstererek atmış ve 5 saat boyunca sandıkların etrafında cansiperane bir şekilde üyelere de aynı yönde oy kullanmaları yönünde telkinde bulunmuştur. Bu davranışı, Galatasaraylıların ortak vicdanına havale ediyorum.
Değerli Galatasaraylılar,
Kendimi bildim bileli camiamızın resmi ve gayri resmi her ortamında, menajerlik giderleriyle ilgili pek çok konuşma yapıldığına hepimiz şahit olmuşuzdur.
Şahsi görüşüm, Kulübümüzün tarihinde bir ilke imza atarak, bu çok speküle edilen bu konunun üzerine büyük bir yüreklilikle giden Başkanımız Burak Elmas’a camiamızın içten bir teşekkür borçlu olduğudur.
Çünkü umuyorum ve inanıyorum ki, Genel Kurul’da Galatasaray siyasetinde rol almaktan başka gayesi olmayan bazı kişilerin ve organize grupların bu cesur adımı külliyen yok saymalarına ve Başkanımızın tabiriyle “cambaza bak” yapmayı tercih etmelerine rağmen, bir milat teşkil eden bu adım, Galatasaray’ımızın kıt kaynaklarının önümüzdeki dönemde bu şekilde israf edilmesinin önünde ilelebet bir engel oluşturacaktır.
Sevgili Galatasaraylılar,
Bu uzun girizgahtan sonra kendimle ilgili konulara da açıklık getirmek isterim.
Öncelikle “neden bu açıklamaları Genel Kurul toplantısında yapmadığım” şeklinde bir soruyla muhatap olacağımın elbette ki farkındayım. Samimiyetle ifade etmek isterim ki bu, son derece makul ve meşru bir sorudur. Ancak bununla birlikte, ne yazık ki son derece keskin fay hatlarıyla kırılmış olan camiamızda bu konuların ağır bir şekilde ajitasyon ve provokasyon güdüleriyle kullanılacağını Başkanımızla birlikte öngörmüştük.
Nitekim, Genel Kurul’da söz alma talebinde bulunan 62 konuşmacının hemen hiçbirinin, yukarıda açıklamaya çalıştığım hakikatlere değinmeyerek, sadece yıpratmak amacıyla hayali senaryolar, dedikodular ve geçersiz varsayımlar üzerinden söylemler ortaya koyması bu öngörünün ne kadar isabetli olduğunu gözler önüne sermiştir.
Dürüst bir şekilde söylenmesi gereken gerçek, 26 Mart günü Genel Kurul salonuna organize olarak gelen seçim kaybetmiş iki grup ve henüz Ekim ayındaki Genel Kurul’da ibra olmak için mevcut yönetimimize ve ekibimize her türlü şirinliği sergileyen önceki yönetimimizin başını çeken simaların, dönemlerine ilişkin gerçeklerin açıklanmasından duydukları rahatsızlık ve intikam hırsları nedeniyle, Genel Kurulumuzun konusu olan 6 aylık dönemde hiçbir usulsüzlüğe, tüzük veya mevzuat ihlaline imza atmamış, yakın tarihimizde bir ilk olarak Kulübümüzün mali borçlarını 1 kuruş artırmamış olan Yönetim Kurulu’muzun ibra edilmeyeceğinin zaten belli olduğudur.
Bu nedenle, “söz uçar yazı kalır” gerçeğinden hareketle bu açıklamaları, Başkanımızın da bilgisi ve tensibiyle zaten gergin olan Genel Kurul ortamımızın daha da gergin olmaması nedeniyle bu şekilde yapmayı uygun gördüm.
Geniş bir açıdan değerlendirme yapmak gerekirse, hakkımdaki itibarsızlaştırma harekatının, futbol şubemizde süregelen ve denetim raporuyla da tescillenmiş israf düzenine çomak sokulmasına vesile olmamla eş zamanlı başlamış olduğu, yadsınamaz bir gerçektir. Bu kampanyanın, tek bir merkezden sevk ve idare edilen binlerce sosyal medya hesabı üzerinden yürütülmesinden daha da üzücü ve ibretlik olan, seçim kaybetmiş olmanın verdiği kişisel hırs ve eziklik nedeniyle camianın bazı diğer aktörleri tarafından da benimsenmiş ve desteklenmiş olmasıdır.
“Kadın istemezse erkek tecavüz edemez” diyen medya şovmenlerinin, seçim sürecinde “kadınlar da insandır” diyen bir başkan adayının, ekibimizdeki kadın arkadaşlarımıza “sizin yeriniz kocalarınızın yanı, kulüp işlerine nasıl zaman bulacaksınız” diye sorabilen tıp doktoru bir üyenin, yönetim kurulumuzun devir teslim töreninde bir kadın çalışanımızın imza edilecek dosyaları karıştırması üzerine 20 kişinin önünde “kadından müdür yaparsan işte böyle olur” diyen bir eski yöneticinin (ki bu sözler üzerine ben Yönetim Kurulu odasını terk ettim), Galatasaray Spor Kulübü başkanı için “kasedi var herhalde” diye yazabilen bir gazetecinin paylaşımını beğenenlerin ahlak bekçiliğine soyunduğu bu samimiyetten uzak ortamda, kendimi savunmak zorunda kalmış olmaktan büyük üzüntü duyuyorum.
10-13 yıl önce, henüz WhatsApp’ın bile bulunmadığı, kullanıcı adımın farklı olduğu ve sosyal medya hesabımın kilitli olduğu bir dönemde, karşılıklı takipleştiğimiz 4-5 arkadaşımızla espri mahiyetinde yaptığım paylaşımları, elbette ki mazur göstermeye çalışmıyorum. Hayatının hiçbir aşamasında hiçbir kadına saygısızlık yapmamış biri olarak, yönetim kuruluna aday olmamla birlikte eski paylaşımları kontrol etme gereği dahi duymamış olmam, muhakkak ki bir ihmaldir. Bu konuda Galatasaray camiasından dilediğim özrü yineliyorum.
Bununla beraber, her geçen gün zorla muhafazakarlaştırılan toplumumuzda bu eksende ilerlenmesi halinde, 1990’lı yıllarda Ferhan Abi vasıtasıyla tanıdığım Boris Vian kitaplarının, Charles Bukowski’nin hikayelerinin yakılacağı günlerin de yakın olduğuna dair endişemi de ifade etmek istiyorum.
Mağazacılık konusundaki haksız ve mesnetsiz iftiralara gelince…
Bu, Galatasaray’a bir faydam olsun diye iyi niyetle çıkılan bir yolda, hem mağdur olmanın hem de suçlu ilan edilmenin bir hikayesidir. Adım kadar eminim ki, merhum Başkanımız Mustafa Cengiz hayatta olsaydı, beni iyi tanıyan ve konunun her aşamasına vakıf bir Galatasaraylı olarak bu çirkin ithamlara asla müsaade etmezdi. Bu konu hakkında 22 Mart 2022 tarihindeki Divan Kurulu öncesinde, önceki ve mevcut Denetim Kurulu’na, Divan Başkanımıza ve sayın Başkanımıza uzun bir mektup yazarak, önceki Denetim Kurulu raporundaki maddi hataları ayrıntılarıyla ve referanslarıyla ortaya koydum.
Bu açıklamam her nedense Divan Kurulumuzda gündeme gelmedi. Ancak, son derece titiz bir çalışmayla bahsi geçen konuyu irdeleyen mevcut Denetim Kurulu da, kendi dönemlerinde ne Florya’da gerçekleşen ve hali hazırda savcılığa intikal etmiş ürün hırsızlıkları hakkında, ne de yukarıda izah edilen ve Kulübümüzü on milyonlarca Euro zarara uğratan transfer işlemleri hakkında kılını dahi oynatma gereği duymayan önceki Denetim Kurulu da herhangi bir usulsüzlüğün olmadığını açıkça ifade etmişlerdir.
Bu gerçeğe rağmen, yine başta Başkanımıza olan kişisel hınçlarıyla hareket eden kimi üyelerimiz, konuyu somut gerçeklere taban tabana zıt bir şekilde yansıtmaktan zerre kadar utanmayarak, samimiyetsizliklerini tarihe geçirmişlerdir. Bunun da ötesinde, muhteris ve seçim mağlubu bir üyemiz, ülkemizde tartışılması güç ender kişilerden biri olan Asaf Savaş Akat gibi bir ismin raporuna Genel Kurul huzurunda “muvazaalı” deme küstahlığını ve ucuzluğunu gösterebilmiştir.
Görünen o ki, Genel Kurul kürsüsünde dürüstlük ve Galatasaray menfaatleri hakkında nutuk çekmek için ya saadet zinciri yöntemleriyle varlık elde etmiş ve sosyal medyada itibar kazanmış olmak, ya da yöneticisi olduğunuz ticari bir kurum üzerinden Galatasaray’ımızın eğitim kurumlarına icra göndermiş olmak ve geçmişinizde “ihaleye fesat karıştırmaktan” dosyalar bulunması gerekmektedir.
Sevgili Galatasaraylılar,
Maddi varlık anlamında mütevazı, ancak manevi değerler açısından son derece zengin, dört kuşak üniversite mezunu bir ailenin mensubuyum. Biz, yolda para bulduğunda bile hak etmediğimiz için almayan bir anlayışla büyüdük, bundan sonraki kuşaklarımızı da aynı değerler ile büyütüyoruz.
Herkesin bilmesini isterim ki, hayatımın hiçbir aşamasında canım kadar sevdiğim Galatasaray’ın zarar etmesine neden olabilecek bir işin içinde olmadım, olmasına da asla müsaade etmedim.
Kulübümüzde profesyonel olarak görev yaparken dahi kendi paramla kombinemi almaya devam ettim. Bu dönem zarfında hiçbir izin kullanmadım. Kulübümüze bir tek masraf formu vermedim. Kulübümüzün imkanlarıyla hiçbir deplasman müsabakasına gitmedim. Görevde olmayan Başkanımız Sn. Ünal Aysal’ın istifasını takiben görevime devam etmem için gelen telkinlere rağmen, bugün ortada dolaşan ve isimlerini hepimizin bildiği, yüklü tazminatlar alıp sonra kulüpte görevlerine dönenlerin aksine, hiçbir tazminat arayışı içinde olmadan 18 ay daha yürürlükte olan sözleşmemi yırtıp attım. Dursun Özbek başkanımız ve o yönetimde görev alan büyüklerimiz de bunların birebir şahididir.
Benim için, örneğin çok sevip saydığım, bana göre bu topraklarda yayınlanmış en zengin işlerden biri olan Gelişim Spor Dergisi’ndeki işlerini bile takip etiğim Sn. Fatih Altaylı, “menajerlere yakın” diye yakıştırmalarda bulundu, bulunuyor. Canı sağ olsun, iyi niyetli olduğunu bildiğim için üzülmüyorum.
Evet, Sn. Altaylı, uzun yıllardır futbol sektörünün içindeyim, menajerlere de yakınım, sportif direktörlere, kulüp sahiplerine, başkanlarına ve CEO’larına da yakınım, pek çok ülkedeki federasyon başkanlarına da yakınım, uluslararası konfederasyonlarına da yakınım. Bazıları için sporla uzaktan yakından ilgisi olmayan yöneticiler daha makbul olabilir ama kimlerin kimlerle ne işleri olduğunu işte tam da bu yüzden yakından görüyorum, biliyorum. Galatasaray’ımıza yakışmayan, Galatasaray’ımıza zarar veren uygulamaları ve kişileri, kendilerinden dahi iyi tanıyorum.
Örnek olması adına, sizlerle bir transfer hikayesi paylaşmak isterim. Kulübümüzde kiralık olarak iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda resmi müsabakada oynamış bir yabancı futbolcunun transfer hikayesi. Bu futbolcunun menajerine, önceki kulübüyle, Galatasaray ile, oyuncuyla ve 200 bin Euro tutarındaki menajerlik ücreti üzerinde tüm anlaşmaların yapıldığı esnada bir telefon geliyor. Arayan bir başka menajer, kendisinin de bu transfere dahil olacağını, bu transferden anlaşıldığı üzere 200 bin Euro değil, 350 bin Euro alacağını, ayrıca kendisinin de bu işten 350 bin Euro alacağını söylüyor. İşlem tam da bu şekilde tamamlanıyor. İşte bu sürece imza atanlar, bu süreçleri denetleme gereği duymayanlar, şu anda ibra olmuş durumda ortalıkta dolaşmaya devam ederken, bu uygulamalara isyan eden, bu çarpıklıklara son veren, modern futbol yönetişiminin gerektirdiği bir yapılanma için kararlılıkla adım atan Burak Elmas ve arkadaşları çarmıha geriliyor. Bugün Galatasaray’ın geldiği nokta işte budur.
Yaşadıklarım, ülkemizde pek çok alanda artık ne yazık ki alıştığımız dürüst ve yetkin isimlerin usandırılarak ve/veya hedef gösterilerek sistem dışına itilmesinin acı bir örneğidir.
Bununla birlikte yaptıklarımızın en azından bu kirli düzene karşı bir farkındalık oluşacağına dair ümidim ve inancım tamdır; umuyorum ki benim de çok sevdiğim Galatasaray’a hizmetim bu olarak akıllarda kalsın. Onun dışında kişiliğime yönelik çirkin kampanyanın kurucularına da, tetikçilerine de diyebileceğim tek şey şu: Yalanlarınızı ve iftiralarınızı umursamıyorum, isimlerinizden ve ilişkilerinizden çekinmiyorum, kalabalık olmanızdan korkmuyorum.
Geride kalan süreçte hakkımda iftiralarda, hakaretlerde bulunan bazı şahıslar hakkında hukuki yollara başvurdum. Aziz yargımızın takdir etmesi durumunda bu girişimlerden çıkacak her türlü tazminatı, pırıl pırıl gençlerimizin Galatasaray’a yaraşır bir şekilde gelişebilmeleri için altyapımıza bağışlayacağımın bilinmesini isterim.
Bu uzun açıklamada, son paragrafı da Başkanımız Burak Elmas’a ve mevcut yönetim kurulu üyelerine ayırmayı vicdani bir sorumluluk olarak görüyorum.
Uzun sayılabilecek bir dönemdir kulübümüzün yönetim kurullarıyla mesai vermiş ya da en azından ucundan kıyısından da olsa dokunmuş bir Galatasaraylı olarak gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim ki, yönetim kurulundaki arkadaşlarımız ve diğer ekip arkadaşlarımızın her biri Galatasaray’ın yakın tarihindeki en samimi, özverili ve yetkin kişiler arasındadır. Böyle bir ekipte görev almış olmaktan her zaman kıvanç duyacağımın bilinmesini isterim. Beni tanıyan ve meselelerin özünü bilen yol arkadaşlarım olarak özellikle şahsımla ilgili konularda gösterdikleri, mert ve tavizsiz duruşları için kendilerine ömür boyu minnettar kalacağım.
Başkanımız, hayatımda tanıdığım ve birlikte çalıştığım en nazik ve içten kişilerden biri olarak, son ana kadar seçim dönemi boyunca defalarca vurguladığı Galatasaray siyaseti tacirlerine ve “biz senin iyiliğini düşünüyoruz” palavralarıyla seçim şantajı yapanlara karşı net ve asil duruşuyla çok özel bir yerdedir, kardeşliğimiz nefes aldığım sürece bakidir.
Değerli Galatasaraylılar,
“Anna Karenina” romanının ilk cümleleri, birçoklarınca edebiyat tarihinin en iyi açılışı olarak gösterilir. Tolstoy sözlerine şöyle başlar:
“Bütün mutlu aileler birbirine benzer, ama her mutsuz ailenin kendine has bir hikayesi vardır.“
Bu tespitin spor kulüpleri için de geçerli olduğunu düşünmüşümdür. Sportif sonuçlardan bağımsız olarak, uzun yıllardır Galatasaray ailesi olarak son derece mutsuzuz, çünkü birbirimizi sevmiyoruz, gerçekleri bütün çıplaklığıyla konuşmuyoruz, adeta bir madde bağımlısı gibi transfer bağımlısı haline getirilmiş bünyemizi nasıl rehabilite edeceğimizi tartışıp bir mutabakat sağlayamıyoruz. Vuku bulmuş yanlışları konuşmuyor, ipe sapa gelmez senaryoları gerçek kabul edip onun üzerinden siyaset yapmayı tercih ediyoruz. Galatasaray’ın borcunu nasıl sıfırlarız, özkaynaklarıyla rekabetçi hale getiririz diye ortak akıl aramıyoruz. Kesintisiz 24 saat süren Genel Kurul’da spor adına neredeyse tek kelime edilmemiş olması bu kaybolmuşluğun en açık göstergesidir.
Yurt dışında yaşadığım uzun yıllarda, bana “Galatasaray nasıl bir kulüp?” diye soranlara hep, “Galatasaray her şeyden önce birbirini seven, iyi insanların kulübüdür” diye cevap verirdim. Bugün ise kürsüde belagat şehvetiyle bir nefret sarmaşığının tohumlarını beslediğimizi görüyorum. Bu sarmaşığın, kısa zamanda bütün iklimimizi sararak kendisinden başka hiçbir şeye yaşama şansı vermediği bir noktaya doğru gidiyoruz.
Bu karamsar tabloya rağmen tabii ki ümitsiz olmayacağız. Samimi olmaya ve doğruları söylemeye devam edeceğiz, kim ne derse desin bu durumdan tek çıkış yolumuz, bu cesareti ve samimiyeti göstermektir.
Dilerim ve inanıyorum ki yaşanan bu süreç, Galatasaray’ımızda:
Saygılarımla,
Işıtan Gün"