Coşkun Çelik
coskun.celik@ntv.com.tr
twitter.com/coskuncelik
YİNE 13. HAFTA
2009-2010 sezonu İstanbul hegemonyasının yıkılıp Bursaspor'un şampiyonlukla tamamladığı futbol yılı olmuştu. İstanbul'un 3 büyük kulübü "son olarak" 2009-2010 sezonunun 13. haftasında ligin ilk 3 sırasını paylaşmıştı. Aradan 2 yıl geçti. Bu kez 2011-2012 sezonu... Yine 13. hafta geride kaldı. Ve yine ligin zirvesinde 2 yıl önce olduğu gibi üç İstanbul ekibi var… Peki ya bu sezonun Bursaspor'u kim olacak?
SKIBBE'NİN SONU
Eskişehirspor geride kalan haftada Bursa deplasmanında kritik bir galibiyete imza attı. Ancak perde arkasında sessiz sedasız bir gelişme yaşandı… Kasım ayı sonunda Skibbe'nin yardımcılarından Topark Kırtoğlu ile yollar ayrılmıştı… Sebep Kırtoğlu'nun Skibbe'yi eleştirmesi olarak gösterilmişti. Bu hafta da görev veda eden isim Burak dilmen oldu. Dilmen hem Alman hocanın yardımcılığını hem de tercümanlığını yapıyordu. Burak Dilmen takım içindeki olaylardan sorumlu tutulduğu söylendi.. Koşullar tabii ki farklı ama sonuç aynı… Skibbe, Galatasaray'ı çalıştırdığı 2008-2009 sezonunda iki yardımcısı Ümit Davala ve Edwin Boekamp'la ayrılmak zorunda kalmıştı. Çok sürmemiş Şubat ayında da bir Kocaelispor maçı sonrası kendisi göreve veda etmişti… İnsanın aklına hemen geliveriyor.. Acaba?
PARDON!..
Ferhan Şensoy, Rasim Öztekin ve Ali Çatalbaş'ın birlikte rol aldığı Pardon filmi çoğumuzun hatırındadır… Uzun süre hapishanede haksız yere yatan 3 arkadaşın suçsuz oldukları yıllar sonra anlaşılır. Benzer bir olayı geride kalan haftada Kayseri'de yaşadık… İstanbul Büyükşehir Belediyespor'dan Can Arat, iddianamede adı geçtiği gerekçesiyle Kayserispor maçı kadrosundan çıkartıldı… Hemen maçın ertesinde Can Arat'ın isminin listede yer almadığı kulübe bildirildi… Bu işten zararlı çıkan taraf İstanbul Büyükşehir Belediyespor oldu… Geriye ise sadece koca bir “Pardon” kaldı…
YAZMASAM OLMAZDI…
Konumuz tabii ki Süper Lig ancak yazmadan geçemedim. Bir şekilde buralarda yazıyorsak, futbol topunun peşinden bizler de izleyici olarak bakıyorsak bunda payı olanlardan biri de Socrates'ti. Üniversitede Felsefe okudum ama Socrates'i Sokrates'ten daha çok benimsedim. İlk dünya kupam 1986'da onu da seyrettim. Mahallede penaltı atışı kullanırken onun gibi tek adımla atmaya çok çalıştım, çoğu zaman kaçırdım. Sadece onu değil, futbol sevdasına düşmemize vesile olan tüm futbolcuları seviyoruz. Socrates… Rahat uyusun…
