Colin Kazım'ın adı çıkmış dokuza inmez sekize. Boşuna mı? Saha içinde yaptıklarından çok, dışında yarattığı olaylarla gündemde ne zamandır. Gerilere gitmeye gerek yok. Beşiktaş derbisinden önce, twitter'a 8JK şeklinde küçümseyici bir ileti bırakmıştı hatırlarsınız. Ukalalık maçtan önce başlamıştı yani. Rakibi geçmenin yolunun dalga geçmek değil, ciddiyetle gerekli hazırlığı yapıp kendi işine bakmak olduğunu uygulamalı bir şekilde görmüş oldu. Ama uslanmadı. Maçta kendisine yapılan fauller çalınmamış olabilir ama adaleti kendi elinle dağıtabileceğin bir lig değil Turkcell Super Lig. Maçta hakeme küfrederek kırmızı kart görmek ve zaten zor durumda olan takımını 10 kişi bırakmak, arkadaşlarına saygısızlıktır her şeyden önce.
Saygısızlık bu kadarla kalsa iyi. Kasımpaşa maçından sonra Colin Kazım'ın antrenmana giderken otomobiliyle takla atarak hastaneye kaldırıldığı haberi geldi. Çok şükür, kazayı az hasarla atlattı ama futbol kamuoyu kendisine yürekten bir geçmiş olsun bile diyemedi. Ne acı... Kazım'ın Kasımpaşa yenilgisinden sonra, kızarkadaşı, Santos ve eşinin de bulunduğu bir grupla Beyoğlu'na eğlenmeye gittiği, bol miktarda alkol aldığı, sabah kalkamadığı için idmana geç kaldığı, son sürat tesislere gitmeye çalışırken kaza yaptığı yazıldı. İstanbul trafiğinde sağ direksiyonlu araba kullanma fütursuzluğu ayrı konu. Bir diğer konu ise oyuncunun evinden eksik olmayan partiler ve ardı arkası kesilmeyen misafirler. Kazım'ın evine gece vakti site sakinlerinin şikayeti üzerine polis gittiği sır değil. Hem de bir kaç kez. Oyuncunun bu kadar gürültü çıkarmak adına eve kurdurduğu ses sistemine onbinlerce Euro harcadığı söyleniyor.
Partileri bir kenara bırakalım, kazaya bakalım. Oyuncusunun ifadesine güvenerek bu alem haberlerini yalanlayan Fenerbahçe kulübü, fotoğrafların ortaya çıkmasıyla çok zor durumda kaldı. Kazım'ı tebrik etmemin sebebi bu. Ne korkusuzmuş ki tek başına koskoca Fenerbahçe camiasını bu duruma düşürmekte sakınca görmedi. Ne cesurmuş ki Kasımpaşa yenilgisinden sonra pek çok sarı-lacivertli taraftarın bulunduğu Beyoğlu sokaklarına çıkmaktan çekinmedi.
Kazım'ın bombasının dumanı henüz dağılmamıştı ki bu kez Önder Turacı'nınki patladı. Önder'in bileğini kestiği için sabahın erken saatlerinde hastaneye kaldırıldığı haberini aldık. Sonradan sakatlığı yüzünden Eskişehir'e götürülmeyen oyuncunun kız arkadaşıyla gittiği barda kavgaya karıştığı, alkollü bir şekilde eve döndüğünde ise evde çıkan tartışmada cam sehpayı yumruklayarak bileğini kestiği öğrenildi. Neyse ki yeni içtiği sıcak sütten ağzı hala yanık olan Fenerbahçe yönetimi, bu kez iddiaları yalanlamak yerine oyuncusunun hatalı davrandığı kabul ederek gereğinin yapılacağını belirtti.
Bir yanda kendine Alex gibi isimler varken Kazım'ı örnek almayı seçen, barlar arasında maratona çıkıp sahada adeta yürüyen bir Santos. Öte yanda sayesinde evlilik danışmanı gibi olduğumuz, özel hayatını seceresiyle gördüğümüz ama beklenen verimi bir türlü kendisinden göremediğimiz Guiza. Bir köşede aylardır kulüpten gitmek istediğini dünyanın dört bir yanındaki yabancı basından duymakta olduğumuz, artık takıma faydadan çok zarar veren Roberto Carlos. Öte yanda Belçika güzeli kız arkadaşıyla magazin eklerinde boy gösterdiğinden beri enteresan goller yemeye başlayan kaleci Volkan Demirel.
Şimdi kimileri bu oyuncuların profesyonel olduklarını, yenildikleri zaman da yendikleri zaman da dışarı çıkabileceklerini savunuyor. Hatta yurt dışında barda adam döven ve burada yazamayacağım türlü vukuata karışan Chelsea kaptanı John Terry örneğini veriyorlar. Ben öyle düşünmüyorum. Hadi Terry gibi çatır çatır oynasalar saha dışındaki uygunsuz davranışlar belki daha az gözümüze batacak. Ama öyle de olmuyor. Çok kişi istemeden kendini bir kavganın içinde bulabilir. Ama kendi sağlığını düşünmeyerek, sakatlığının geçmesi için üzerine düşeni yapmak yerine fırsat bu fırsat diyerek, takımı çok önemli bir maçın hazırlığındayken canını dışarı atmak ya da düşüşe geçmiş formsuz bir ekipte kendine dikkat etmeyerek kötü gidişe direk katkıda bulunmak, bırakın profesyonelliği, profesyonelsizliğin direk tanımı değilse nedir? Fenerbahçe kulübü başkanı Aziz Yıldırım, hakemlerle ilgili serzenişinde haklı olabilir ama benzer hatalar, ligde diğer pek çok takımın da başına gelmektedir. Kötü niyeti takımın dışında değil içinde aramak, bu camianın büyüklüğünü dışarıya değil önce kendi futbolcusuna anlatmak, sarı-lacivertli kulüp için çok daha isabetli bir karar olacaktır.