Barış Gerçeker - Yıldırımlar yaratan

Olayın Fenerbahçe Spor Kulübü ve Saadettin Saran arasında geçtiğini düşünmek artık saflık noktasında. Bu olay Aziz Yıldırım'la Saadettin Saran arasındadır.

NTV Spor 19.11.2008 - 12:46
Barış Gerçeker - Yıldırımlar yaratan

left /NTVMSNBC/Components/SporÖzel/_Yazarlar/barisgerceker.jpg 1 100 136 5 7 left false https://media.ntvmsnbc.com false 1 P false false

mailto:baris.gerceker@gmail.com

Fenerbahçe Spor Kulübü resmi sitesi yeni bir ilke imza atıp kulübün davalı, Saadettin Saran'ın davacı olduğu, sürmekte olan bir davayla ilgili olarak Saran'dan davadan vazgeçmesini talep etti. Bunu alenen yaptı ve Fenerbahçelilik sınavı haline soktu. Karşı argüman olarak da Saran'ın Galatasaray, Trabzonspor ve Ankaragücü'yle yaşadığı benzer davalardan vazgeçmesini örnek gösterdi.

Gelin, olabilecek her taraftan bakmaya çalışarak girelim mevzuya, her tarafın kendi kendine doğruyu söylediğini, diğer tarafın da yalan/yanlış söylediğini var sayarak.

Diyelim ki Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe yönetimi haklı. Saran'ın diğer spor kulüpleri söz konusu iken yaptığı özveriyi Saran'dan beklemeye hakları var, çünkü Saran Fenerbahçeli olduğunu söylüyor, hatta kulüp üyeliğiyle ilgili ihtilaf çözülebilirse başkanlığa aday olduğunu da belirtiyor. Eğer böyleyse bu fedakarlığı yapmalı.

Ve diyelim yaptı da. Fenerbahçe Spor Kulübü kimliği altında olayı bu denli kişiselleştiren Aziz Yıldırım ve onun yönetim kurulu Saran'ın başkanlığı için adaylık yolunu açacak mı? Yoksa aforoz edip ortaya attığıyla mı bırakacak? Yani davada ödemek zorunda kalacak gözüktüğü tazminattan kurtulacak ancak Saran'ın kulüp üyeliğinden uzaklaştırılma hali devam mı edecek? Sınav tek taraflı mı: sen bize ver, biz belki düşünürüz. Uzlaşı, orta nokta mı aranıyor, yoksa bu yol tek yön mü?

Diyelim Fenerbahçe Spor Kulübü haklı, söz konusu sözleşmede sözcüklerden kaynaklanan ve çekildiği yere göre şekil alan ifadeler var. O sözleşme imzalanırken bu öngörülememiş midir? Böyle meblağlar içeren sözleşmelerde böyle hinliklere izin verecek durumlara engel olunması için sözleşmeleri dikkatle incelemesi gereken şahıslar o sözleşmenin tarafları değil midir? Ve o taraflardan Saran tarafı aynı iken Fenerbahçe Spor Kulübü tarafı çok mu değişti? Şekip bey yeni, ona güveniliyor herhalde.

Bu “ifade esnekliği” neden zamanında fark edilememiştir? Ve yine diyelim, böyle bir durum var ve Saran'ın şirketi hakkı olmadığı halde bir tazminat için dava açtı, bunu hukukun çözmesine güvenilemez mi? Güvenilirse bu açıklamaya ne gerek var? Yok güvenilemezse zaten yandık, ama güveniliyor ancak davanın Fenerbahçe Spor Kulübü aleyhine sonlanması olasılığı yüksek gözüküyosa, yani aslında Saran'ın şirketi haklıysa, kulübün hukuk önünde haksız çıkılacak durumdaki tazminattan kurtulmaya çalışma çabası diye algılanamaz mı bu durum?

***

Bu olayın Fenerbahçe Spor Kulübü ve Saadettin Saran arasında geçtiğini düşünmek artık saflık noktasında. Bu olay Aziz Yıldırım'la Saadettin Saran arasındadır, çünkü sözleşmenin yapıldığı günlerde bu iki isim aynı “tarafta” iken sonradan bu durum değişmiştir ve olaylar patlak vermiştir ve Fenerbahçe Spor Kulübü arada kalmıştır. Fenerbahçe taraftarı da arada bırakılmaya çalışılmaktadır.

Fenerbahçe Spor Kulübü'nün yönetilmesinde müsbet menfi dengesini gerçekten her hadiseye ortadan bakan biri olarak yazmaya kalkmak ipte yürümekten farksız zaten. Aziz Yıldırım için Fenerbahçe'nin Turgut Özal'ı benzetmesi yapmak çok da zorlama olmaz herhalde. Aziz Yıldırım zaten büyük potansiyeli olan kulübün bu potansiyeli kullanmasına engel kimi kavramları ortadan kaldırdı, son noktada doğru örnekleri kendine emsal aldı ve o potansiyeli kinetiğe çevirerek çok duvarlar yıktı. Ama o duvarların altında bıraktığı nice tuğla da doğru tuğlalardı diye düşünmemek elde değil.

Bugün tribün kitlesinin ortalama yaşına bakacak olsanız 30-35 civarı demek çok yanlış olmaz sanırım. Demek ki ortalama 20-25 yaşından beri Aziz Yıldırım'dan başka başkan bilmeyen bir kitle oluştu Fenerbahçe'de. Az biraz popülerliği ve başkan değilken bile ortalıkta olmasıyla Ali Şen'i tanıyan, onu da ekseriyetle Aziz Yıldırım'ın antitezlerinden biri kabul eden bir taraftar kitlesi var. Ve büyüklerinden, grupların egemenliğinde geçen kavgalı, olaylı kongreleri dinleyen, eski gazete derlemelerinden her yöneticinin para ve transfer sözüyle yönetime girdiği ve transfer ettirdiği oyuncuların oynaması için hoca başı yediği günlerin karanlık anılarını okuyan bu nesil Aziz Yıldırım'sız bir Fenerbahçe'nin 20 yıl geri döneceğinden endişeli. İki kez bırakıp gittiğinde de rica minnet geri dönen Aziz Yıldırım'a bu iki dönemde de içlere sinen alternatif isimler çıkmamış olması bu endişeleri koyulaştırıyor. Yeni nesil Fenerbahçeli kitle Aziz Yıldırım'sız kalmaktan eni konu korkar halde.

Ve bu kitle için Tahir Kıran, Saadettin Saran ve Hakan Bilal Kutlualp gibi isimler ise kelime anlamıyla “düşman”. Hatta son genel kurulda bu isimlere Şadan Kalkavan ve hatta Ali Şen bile eklendi denebilir.

***

Dürüst olmam gerekirse (ki olmamam için hiçbir sebep de yok) Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe camiası içinde ötekileştirdiği bu isimleri Fenerbahçe Spor Kulübü yönetiminde görmek benim de dilediğim, hayalini kurduğum bir durum değil. “Gelse Dünya yıldızları peşinden gelir” denilen Saadettin Saran'ın kulüpten uzaklaştırılmasına “bahane edilen” transfer Dünya yıldızı Bestcastnykh'inki mesela (doğru mu yazdım?). Yine Anelka ve Alex transferlerinde son seyahat uçaklarının değişmez siması Hakan Bilal Kutlualp'in 14 Mayıs'ta Denizli Atatürk Stadı'nda Tahir Kıran'la boy gösteren yeşil gömlek-siyah ceket/pantolon tercihini, kendi röportajında belirttiği gibi “Miami'de o sıra modaydı” açıklamasıyla sindirmek de zor Fenerbahçeliler için. Tahir Kıran'ın ise Fenerbahçe taraftarına yaptığı “koyun” benzetmesi akıllarda.

Ancak Fenerbahçe Spor Kulübü'nün yönetimine talip olan da pek başka kimse yok. O kadar eleştiriye, bariz yönetim hatalarına rağmen bunları doğru düzgün dile getirip alternatif yol haritaları çizen kimseyi göremiyor camia. Üstelik sürekli altı çizilen “kurumsal yapı” gereği o mevkiye aday olmak için eskisi gibi zengin olmak da gerek şart değil, kulüp kendi maddi imkanlarını kendi kendine yaratabilir hale gelmiş durumda. Son kongrede son anda beklenmedik şekilde adaylığını koyan Funda S. Pala gibi örneklerin çoğalması beklenmeli belki de. Olayın yönetim ve idare kısmını ele geçirme hırsından ziyade herhangi Fenerbahçeli'nin en temel dileklerini önüne hedef olarak koymuş bir yönetim.

***

Öyle ya da böyle, Aziz Yıldırım'dan sonraki Fenerbahçe'yi hayal etmek, tahmin etmek bugünki koşullarda zor. Her fırsatta adı ön plana çıkartılan isimlerden Mehmet Ali Aydınlar ve Ali Koç isimlerin böyle bir göreve talip olup olmadıkları, ileride olup olmayacakları bile belli değil. Aziz Yıldırım'ın geride bıraktığı seneler içerisinde, yerine geçme adayı isimlerin çoğunun üstünü camia huzurunda çizmiş olmasının yanına, artık en azından kendine bir alternatif isim üretmeyi de koyması zamanı geldi geçiyor. Fenerbahçe, kendine cumhuriyet yakıştırması yapan bir camia olarak böyle babadan oğula bir veliahtlık sistemine nasıl bakar bilinmez ama elbet bir gün Aziz Yıldırım gidecek. Ve bunun olacağı güne Fenerbahçe hazır değil.

Sayfa Yükleniyor...