Bugün spor dünyasının en önemli olayını yaşayacağız.
Tabi ki Novak Djokovic'in rakibi, kimilerine göre şımarık ve edepsiz.
Kimilerine göre komik ve yetenekli Avustralyalı tenisçi Nick Kyrgios'tan bahsetmiyorum.
Merkez kortunun bir kaç gün önce 100'cü yılı kutlanan 1877 yılından beri yapılan Wimbledon Tenis Turnuvasından bahsediyorum.
Bu yılın değil yüzyılların en önemli spor ve spor kültürü olayını yaşarken, tabi ki doğal olarak finalistlerden de bahsedeceğiz... Yani bu; Kyrgios'tan da bahsedilecek anlamına geliyor.
Belki de pazartesi günü dünyadaki tüm spor gündemini o oluşturacak.
Hatta belki de, Wimbledon'un yeşil çimlerinde yaşanan olağanüstü hikayeleri unutturacak kadar büyük ve sadece Kyrgios olacak konu...
Bu durum bana, Arthur Ashe'nin ölüm döşeğinde iken, bir gazetecinin kendisine sorduğu bir soruya verdiği cevabı hatırlattı.
Ashe, 1975'te Wimbledon finalinde efsane isim Jimmy Connors'ı mağlup ederek şampiyon olmuş bir tenisçidir.
Ancak yıllar sonra AIDS hastası olarak hastaneye yatırıldı.
O hastanede iken bir gazeteci şöyle bir soru sormuştu: "Tanrı böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti?”
Arthur Ashe'in cevabı da şöyle oldu: “Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar, 5 milyonu tenis oynamayı öğrenir, 500 bini profesyonel tenisçi olur, 50 bini yarışmalara girer, 5 bini büyük turnuvalara erişir, 50'si Wimbledon'a kadar gelir, 4'ü yarı finale, 2'si finale kalır. Elimde şampiyonluk kupasını tutarken Tanrı’ya “Neden ben?” diye hiç sormadım.
Ve bugün sancı çekerken, Tanrı’ya “Niye ben?” mi demeliyim?
Mutluluk insanı tatlı yapar
Zorluklar güçlü yapar,
Hüzün ise insan yapar,
Yenilgi mütevazı yapar,
Başarı insanı ışıldatır
Ama yalnız Tanrı yolumuza devam etmemizi sağlar.
Tanrı’ya asla “Niye ben?” diye sormayın. Ne olacaksa olacak.
O’nun kendine has usulleri vardır.
İnancınızı koruyun yeter."
Ashe'nin unutulmazlar arasına giren bu cümleleri, sporun olağanüstü bir yaşam öğretisi olduğunun da kanıtıdır.
2022 yılının Wimbledon finaline Nadal'ın sakatlığı nedeniyle adeta bir davet ile katılma hakkı kazanan ve kariyerinde ilk defa bir Grand Slam finali oynayacak olan Kyrgios'u getirdi aklıma.
Acaba 145 yıllık spor mabedi Wimbledon'un yeşil çimlerinde, bir ihtimal de olsa Djokovic'i yenip, eline şampiyonluk kupasını aldığında, Tanrı'ya "neden ben" diye sorar mı?!..