İlk 10 dakikada Trabzonspor, daha önceki maçlardaki ilk 11'lerine göre ultra ofansif kalan ilk 11'iyle yüklendi. Beşiktaş'ın ideal stoper tandemiyle oynamaması ve geriden standart oyununu kuramamasından faydalanmaya çalıştı. 10-20 arasında ise bu kez Trabzon ligin en güçlü iki orta sahasından birisi olan Beşiktaş'ın üçlü merkez orta sahası karşısında 3'e 2 aritmetik eksikle oynamanın açıklarını verdi. Yine de bu periyotta en tehlikeli Beşiktaş atağı, Trabzon kalecisi Esteban ile savunması arasındaki anlaşmazlık nedeniyle oluştu. Mustafa Yumlu'nun koluyla durdurduğu topa penaltı vermeyen hakem mi daha hatalı, yoksa o pozisyon öncesi bir önceki kaçırdığına üzülüyor diye pozisyonun devamını takip etmeyen Mario Gomez mi? Bu hakem, bu tip kritik hataları hep yapıyor. Mario Gomez gibi golü ustaca koklaması, tecrübesiyle kovalamasıyla ünlü bir santrforun pozisyonun tam hakkını verememesi ise daha şaşırtıcı.
32. dakikada Cavanda'nın ayağıyla verdiği geri pası eliyle tutan kaleci Esteban'ın pozisyonuna verilen devam kararı ise Bülent Yıldırım standartlarının bile altında bir hata. Bu kural 1992'de yürürlüğe girdi, 1972'de doğan Bülent Yıldırım ise herhalde Almanya'nın kazandığı 1990 Dünya Kupası'nda maç yönettiğini zannediyor!
68'de Alman Gomez'in kaçırdığını eğer Almeida kaçırsaydı, başta ben birçok yorumcu eleştiri rekorları kırardı. 7 dakika sonra ise Mario Gomez, Quaresma'nın orta sanatını konuşturduğu pozisyonda nihayet hedeflediği rekoru kırdı. 158 dakikadır kendisine de kendisini sevenlere de takım arkadaşlarına da çektirdiği sinir harbini sona erdirdi. Olcay'ın gol atması da sadece liderliği değil uzun süredir kendi kendisinin karikatürü gibi oynayan oyuncunun ağır stres yükünden kurtulmasını sağladı.
Bireysel rekorlar önemli ama şampiyonluk hedefinin yanında çok daha az değerli. Ankara'da kaybettiğimiz tek bir insanımızın tek bir tırnağı ise onlarca galibiyetten, şampiyonluktan çok daha değerli.
(Yeni Yüzyıl gazetesinden alınmıştır)