Benim Babam Senin Babanı Döver

Fenerbahçe’yle Galatasaray arasındaki diyalog buna geldi. Resmi sitelerden demeç savaşları. Göbek bağları bilinen kulüp muhabirlerine yaptırılan haberler. Sıkıştıranın mikrofon uzattığı anlarda açılan parantezler.

NTV Spor 20 May 2013
Benim Babam Senin Babanı  Döver
Fenerbahçe'yle Galatasaray arasındaki diyalog buna geldi. Resmi sitelerden demeç savaşları. Göbek bağları bilinen kulüp muhabirlerine yaptırılan haberler. Sıkıştıranın mikrofon uzattığı  anlarda açılan parantezler.
 
Baydı.
 
Çarşamba günü, Ankara'da tribünlerin eşit olacağı bir Fenerbahçe – Trabzonspor maçı oynanacak. İki kulüp arasındaki duygu durumuna husumet denebilir. Sadri Şener benzer sözcüğü, kendi oyuncularının tavrına rağmen (hatta dostluklarını kınayarak) Galatasaray için kullanmaktan çekinmediğine göre Fenerbahçe'yle aralarındakine husumet demek masum bile kalır ya, orada durayım. Bu maçtan önce acayip acayip işler oluyor. Pankartlar. Önlerinde “Saygı” “Fair Play” yazan çocuklardan sarı lacivert olana tahammül edememe.
 
Bunlara resmi siteden tepki veren Fenerbahçe. Sonra “Unutmuşuz” der gibi, hemen arkasından ikinci “Zorunlu açıklama”. O açıklamaların hepsi opsiyonel aslında. Erk onları zorunlu kılıyor.
 
Geçen hafta bugün “Bir çocuk öldü, niye öldü” diyorduk. Önümüzdeki Çarşamba bir başkası ölsün diye kimse önünden geleni ardına koymuyor. Sonra suç yine futbolun olacak.
 
Suç takım elbiselilerin. Bunu görün, anlayın ve kabul edin artık. Ve susun.
 
Veya…
 
İki kulübün elinde, kolunun altında, cebinde rakibiyle ilgili sürü sepet iddia var. Dünden bugüne değil, çekince 20 sene öncesine gider. Bitmedi hesapları çünkü hepsi açık. Spor kamuoyunun büyük kısmına göre geçen sene mahkeme süreci biten, yargıtay süreci beklenen dava da dahil olmak üzere, bütün hesaplar açık.
 
Bunlara her yeni gün, yeni hesaplar ekleniyor. “Sen şunu yaptın”  denildiğinde “Yapmadım” diyen yok. Ya Banker Bilo filmindeki Şener Şen gibi “Yaptım ama hele bir sor niye yaptım?” diyorlar. Veya “Ben onu yaptım ama sen de bunu yaptın” diyorlar.
 
“Kendi diyen kendi olur”la “Her tarafım çelik ayna” arasında bir muhabbet. Sosu da hamaset.
 
Bu kadar hamasi ortamda, adamlığın, delikanlılığın dilden düşmediği memleketim gündeminde, iki kulübün başkanları ortak seçecekleri bir kanalda, iki tane moderatörle (tabii ki biri Fenerbahçeli, biri Galatasaraylı) canlı yayına çıksınlar. Ne varsa döksünler. Kenan Evren Lisesi mi? Anlatsın Aziz Yıldırım. TT Arena mı?  Ünal Aysal anlatsın. Vergiler mi? SPK mı? Ülker Arena mı, Topuk Yaylası mı? Biri sorsun, öbürü cevap versin.
 
Ha, karşı taraf cevap verirken cevabı da dinlesinler ama.
 
Yapabilirler mi? Yapamazlar.
 
Onlar yapana kadar benim rahmetli babam hepinizin babasını  döver, o kadar…