1 Mayıs 1994
San Marino – Imola pisti
Biraz huzursuz gibiydi o sabah. Gözleri kısık bir halde bakınıyordu etrafına. Sürekli başını ovuyordu, sanki biraz ağrısı vardı. Yaşı henüz 34’tü ama yılların getirdiği yorgunluk buram buram süzülüyordu bakışlarından. Çok sıkıntı görmüştü ama ‘San Marino – Imola’ pisti bir Stephen King romanının kasvetli hissiyatını yaratmıştı Ayrton’da.
Bir gün önce aynı pistte, yaptığı kaza sonrası Roland Ratzenberger hayata gözlerini yummuştu. Aynı yaştalardı Ratzenberger ile... Ayrton, 21 Mart 1960’da Brezilya’da doğmuş, birkaç ay sonra Temmuz’un 4’ünde (Avusturya’da) Roland gelmişti dünyaya. Doğum yerleri kadar; kader haritaları da farklıydı. Yıllar içinde Ayrton Senna bir spor efsanesine dönüşürken, Roland F1’e adım atmak için sürekli mücadele etti. Kendisine haksızlıklar yapıldığına inanmasına rağmen, her zaman oyun içinde kaldı. Hayali Formula 1 pilotu olmaktı. Bunu hep dile getiriyordu. O fırsatı bulduğu 1994 yılında ise kara yazı ‘kasa daima kazanır’ dercesine Ratzenberger’i oyun dışı bıraktı.
30 Nisan 1994’te Roland Imola pistinde hayata gözlerini yumarken, Ayrton Senna meslektaşının acısını sonuna kadar hissetti. San Marino’daki karanlık hava pistin her yanına çökmüştü. Roland’ın hayaline kavuşmuşken hayata gözlerini yumması, Ayrton’u derinden etkiledi. Olayın ardından yakın arkadaşı ve F1’in Doktoru Sid Watson, yemekte yanına geldi. “Bu işleri bırakalım. Balık tutmayı seviyorsun, ben de seviyorum. Gidip balık tutalım” dedi. “Ben bırakamam Sid” dedi Ayrton... ‘Ok yaydan çıkalı çok oldu, artık geri dönüş yok’ diyordu cümleleri adeta kendi içinde sessizce...
Ayrton Senna, Lotus’taki başarılı ve McLaren’deki efsane yılların ardından Williams’ta elektronik aksamlar sayesinde şampiyonluk için biraz daha rahat olacağını düşünüyordu aslında. Ancak yeni düzenlemeler ve yasaklar işleri zor hale getirmişti. Canı sıkılsa da çok umursamamıştı, çünkü en iyisi olduğunu biliyordu ve zorluk onun göbek adıydı.
Çok şey sığdırmıştı 34 yıla. Sporda bir büyük yıldız olmuştu. Motor Sporları’nda alt serilerde kazanılabilecek tüm başarıları kazanmıştı. Alain Prost ile birlikte spor tarihinin en büyük rekabetlerinden birini kaleme almış, Formula 1’de 3 kez ‘Dünya Şampiyonu’ olmuştu. Pist içinde her zaman ihtiyacı olanların yardımına koşmuş, yarışlar içindeki acımasız kazanma hissini, yardımsever olarak başka bir sayfada başka sözcüklerle yazabilmeyi başarmıştı. Pist dışında, ülkesinde yardımları, başardıkları başka hiçbir sporcunun yapamayacağı cinstendi. Sporcu ya da tanınan bir yıldız tanımlamasını çoktan aşmıştı Brezilya için, o bir halk kahramanıydı. O Brezilya’nın tüm acılara rağmen gülme sebebiydi.
Yine de bu King romanın son sayfalarını andıran güneşli San Marino gününde, bir şeylerin yanlış olduğu daha GP haftasının ilk gününden belliydi. O zamanlar genç bir pilot olan Rubens Barrichello Cuma günü büyük bir kaza geçirmiş, şans eseri birkaç sıyrıkla kurtulmuştu. Roland Ratzenberger için ise işler Rubens kadar iyi gitmemiş, hayallerini gerçekleştirdiği günlerde hayatını kaybetmişti.
Tüm yaşadığı trajik olayların yanında araçta da bir şeyler bir türlü istenildiği gibi gitmiyordu. Arkası, önü, neresinden tutsan elinde kalıyordu. Tüm sıkıntılara rağmen yine o eşsiz yeteneği ile otomobili pole pozisyona taşımış yine de o güneşli Imola günü ağır bir gölge gibi üzerine çökmüştü. Her zaman yanında olan anne ve babası evde ve heyecanlıydı. Kardeşi her zamanki gibi onun için dua ediyordu, ancak ne yazık ki Ayrton için kum saatinin taneleri bitmek üzereydi.
Tamburello virajını alamadı ve 200 KM’den fazla bir hızla duvara çarptı. Direksiyon milinden kopan bir parça yıllar içinde bir sembole dönen sarı kaskını deldi ve kafasına saplandı. Olay yerine gelen Doktor Sid Watkins kendisine uzatılan mikrofona, herkesi gözyaşlarına boğan şu cümleyi sarf etti:
"Çok kötü görünüyordu. Göz kapaklarını kaldırdığımda, beyninde çok ciddi bir hasar olduğu ortadaydı. Kokpitten çıkarıp yere yatırdık. Bir an iç çeker gibi oldu; çok dindar bir adam olduğumu söyleyemem ama o an ruhunun bedeninden ayrıldığını hissettim"
O hafta iki cansız beden ayrıldı San Marino pistinden. Biri Avusturya’ya biri Brezilya’ya taşındı. Avusturya’daki cenazede 200 kişi, Brezilya’daki cenazede 3 Milyon kişi vardı. Ama hisler de, acılar da, gözyaşları da aynıydı.
Roland ve Ayrton...
Belki şimdi birlikte balık tutuyorlardır, kim bilir...