Christian Möckel'e verilen görev heyecan verici ama bir o kadar da zordu. Görevi, uzun boylu, güçlü, tempolu ama aynı zamanda teknik ve taktik bilgisi iyi bir santraforu bulmaktı. Futbolu yeni bırakmış, Hoffenheim'da scout olarak görev yapan Möckel, Avrupa'nın çeşitli ülkelerini gezdikten sonra, patronu Ralf Rangnick'in verdiği bir tüyo ile soluğu Belçika'da almıştı.
Excelsior Mouscron, Belçika'nın mütevazı bir kulübü. Dünya futbolunda, takımların antrenmanlarını dış dünyaya kapatması olağan bir hale gelmişken, bu uygulama Mouscron'a henüz uğramamıştı ve hatta, aksine herkes yerel bir mahallenin halı sahasını andıran tesislerde antrenmanları izliyordu. Christian Möckel de o günlerde defalarca o tesislere gidiyor ve Demba Ba'yı gözlemliyordu. 2006 yılıydı, Möckel'in ilk kez izleme fırsatı bulduğu Ba'yı, teknik direktör Ralf Rangnick zaten çoktan izlemiş ve –amiyane tabirle- gözüne kestirmişti.
Bundesliga 2'ye yeni çıkmış Hoffenheim, oyuncuyu birkaç kez izledikten sonra, oyuncuyla ilgili olumlu raporlarını hazırlamıştı. Beklemek için de bir sebep yoktu; Hoffenheim, Ba'yı Belçika'nın ücra bir köşesi Mouscron'dan, 2.7 milyon avro karşılığında transfer etmişti. Sonrası malum; Demba Ba, Bundesliga 2'de destansı bir başarı sergiledi, Bundesliga'daysa sevenlerinin sayısını katlamaya devam etti ve Premier Lig'de zirveye tırmanışı Chelsea'nin gözdelerinden biri oluşuyla taçlandı. Ba, son olarak Beşiktaş'a geldi, geldiğiyle kalmadı; Ba'nın adı dillere pelesenk olacak şarkıların nakaratlarında,milyonların ağzından hep birlikte yükseldi.
Ba'nın yolculuğu artık bambaşka bir kıtada devam ediyor, Beşiktaş ise Ba gibi –tabir-i caizse- ağır bir topun gidişiyle, 13 milyon avro gelir etti fakat aynı zamanda artık kendisine yeni bir sayfa açmak zorunda. Bugün, Demba Ba'yı yıllar öncekeşfedip, bulunduğu yere gelmesine vesile olan Ralf Rangnick, yine bir ikinci lig kulübünün başında. Rangnick eski günlerdeki temposundan pek bir şey kaybetmemiş olacak ki, neredeyse ülkemizde bile tam olarak bilinmeyen bir oyuncuyu keşfedip, kadrosuna kattı. Detaylara geleceğim ama peşinen söylemem gerekir ki, Atınç Nukan, Rasenballsport Leipzig'e (Alman yönetmelikleri, kulüp isimlerinde sponsor ibaresi yasakladığı için "Red Bull Leipzig" meşru olsa da yasal olarak geçerli bir isim değil) "evet" diyerek, kariyeri için en doğru olanı yaptı.
Aslında bahsettiğim Demba Ba serüveni, Ralf Rangnick'in kariyerindeki onlarca örnekten sadece biri. Atınç Nukan artık Avrupa'nın önde gelen ve asıl amacı yeteneklere kariyer basamaklarını hızla çıkarmak olan bir teknik direktörle çalışacak. "Koskoca Beşiktaş'tan, ikinci lige mi gidilir" gibi yüzeysel düşüncelere sahip olanlara da, Leipzig'in her futbol kulübüne örnek olması gereken imkanları sayesinde -bir terslik çıkmazsa- Atınç'ın gelecek sezon Bundesliga'ya doğru yol alacağını ve burada da iddialı olacağını söyleyelim.
Rangnick'i överken, Şenol Güneş'in de bu konudaki meziyetlerini tabii ki gözardı etmemek gerek. Ziraat Türkiye Kupası'nın final maçında, lig şampiyonu Galatasaray'a karşı 18 yaşındaki Ertuğrul Ersoy'u tereddüt etmeden sahaya sürebilen bir teknik adamdan bahsediyoruz. Öte yandan 21 yaşına basan Atınç, profesyonel olduğu beşinci senede sadece 12 Süper Lig maçında boy gösterebildiyse, bundan sonra atacağı adımları iyi düşünmek zorundaydı. Örneğin,Beşiktaş'ın mevcut stoper rotasyonuna en az bir stoper takviyesi daha yapacağı bir sır değildi. Evet, siyah-beyaz bu forma cezbediciydi ama gerçekçi olmak gerekirse, Atınç, üstün yeteneğine rağmen, iştah kabartıcı ya da Avrupa'nın dikkatini çekecek istatistikleri yakalama şansını pek de bulamayacaktı. Leipzig'te ise Almanya 21 Yaş Altı Milli Takımı'nın önemli oyuncularından Willi Orban ile iyi bir ikili oluşturmaları bekleniyor.
Bundesliga 2, bir futbolcu için kendini göstermesi adınaönemli ve kritik bir sahne. Avrupa'nın birçok birinci liginden daha kaliteli futbol oynanıyor ve hem kulüpler bazında hem de oyuncuların bireysel performansında ciddi rekabet söz konusu. Kuşkusuz bu lig Atınç'ın gelişimi için çok önemli bir platform. Red Bull, Leipzig'e yaptığı yüklü yatırımın karşılığını başarı olarak istese de, bu konuda aceleci değil. Kulübün ağır ama emin adımlarla gelişimine sıcak bakıyor olmaları hem Rangnick'i, hem de Atınç gibi aceleci transfer hamlelerinden ziyade kişisel performansını yukarılara çekmeye odaklanmış genç oyuncuları rahatlatıyor. İşte bu sebepten Rangnick, Atınç gibi yeni bir soluk keşfettiğinde ısrarcı ve kararlı oluyor, itiraf etmek gerekir ki, Atınç'la görüşmek için kalkıp İstanbul'a bizzat gelmiş olması ne denli bir istikrar abidesi olduğunu gösteriyor.
Atınç'ın Leipzig transferinin altında mantıksal bir yaklaşım olduğu aşikar. Hepimiz gönlünde yatan Beşiktaş sevgisini biliyoruz. Kim taraftarı olduğu takımın formasını giymek istemez ki? Fakat genç yaşında “kalbini” bir yana bırakıp, son dakikada verdiği bu kararın altında yatan sebep aslında Rangnick'in sadece forma şansı verecek olması değil, yepyeni bir hayat vaadi sunması. Artık kendisinin de ifade ettiği gibi, kısa zaman içinde Almanya'nın en iyi kulübü olmayı planlayan Leipzig'le hayatına Alman disiplini gelecek.
Her şey planladıkları gibi giderse, Leipzig orta ya da uzun vadede Bundesliga'da şampiyonluğu kovalayan bir kulüp olacak. Sevdiği kulübü bırakıp, mantığıyla hareket ederek, yeni ufuklara açan Atınç Nukan ise, ülke futbolumuzun en önemli stoperlerinden biri olarak karşımıza çıkabilir. Demba Ba'nın hikayesine bir dönün bakın; Atınç'ın çıktığı yolculuk da bir hayal değil.
Viel Glück, Atınç!