Geçmişten bahsedilirken kimse "Pes eden bir çocuk vardı, hatırlıyor musun?” demez. Çünkü hatırlananlar vazgeçenler değil, şartlar ne olursa olsun yoluna devam edenlerdir. İşte bu yüzden 2016 Fenerbahçe'si tarihe geçecek. Yıllar sonra Fenerbahçe-Laboral maçı “Vazgeçmeyen çocukların hikâyesi” olarak anlatılacak.
Nasıl anlatılmasın ki? Parçalara baktığınızda Ekpe Udoh, Kostas Sloukas ve biraz da Jan Vesely haricinde kimse iyi maç çıkarmadı Fenerbahçe'de. İyi oynamak önemli bir nokta, fakat burası Final Four. Mesele iyi oynamaktan çok, pes etmemek.
Maçın başındaki 13-0'lık seri, Fenerbahçe'nin kusursuz işleyen düzeninin bir sonucuydu. Topu iyi paylaştı, Darius Adams'a rahat oynayacağı alanı vermedi, savunmada iyi geri koştu ve iki dakikada farkı çift hanelere çıkardı. Ancak tüm sezon boyunca hiçbir maçta ilk beş çıkmayan Ioannis Bourousis, neden Euroleague'in en iyi beşine seçildiğini kanıtlamak ister gibiydi. Yunan pivot oyuna girdi, attığı sekiz sayıyla hücumu toparladı ve Udoh kısa sürede iki faul aldı. Üstelik Bourousis'in varlığı, Laboral'in baskı savunmasının da kıymetini artırdı. Kutxa koçu Velimir Perasoviç, maça başlarken Jaka Blaziç'e Bobby Dixon'ı savunma görevini verdi. Dixon, kendisinden 20 santim uzun Blaziç'in sürekli temas kovalayan sert savunması karşısında Fenerbahçe'nin doğrularından çıktı. Dixon topu sürekli elinde tutunca, Fenerbahçe'nin hücumdaki paylaşımı da durdu. Burada takımın lideri Bogdan Bogdanoviç'in de kişisel telaşının takıma çok zarar verdiğini vurgulamak gerek. İşler iyi giderken "Benim de katkı sağlamam gerek” niyetiyle yaptığı kötü tercihler, top paylaşımını çok olumsuz etkiledi.
Yine de her şey o kadar da kötü gitmiyordu ilk yarıda. Mike James ve Adams ikilisinin oyuna girmesine engel oldu Fenerbahçe savunması. Öyle ki, devrenin bitimine iki dakika 52 saniye kalana kadar, 17 dakikada bu ikilinin toplam sayısı sıfırdı. Hiç sayı atamamıştı Adams ve James. Ancak bir anlık dalgınlık, maçın gidişatını değiştirdi. Tek pozisyonda geri koşarken yerleşme, adam paylaşımı ve topu karşılama hatalarını bir arada yaptı Fenerbahçe. Sonuç, Adams-James alley-oop'u oldu. Bu basket, havaya girmesini sağladı Laboral'in. 17 dakikada hiç sayı atamayan ikili, kalan üç dakikada 13 sayı attı. 13 sayılık farkla önde olduğu ilk yarıyı, sadece bir sayı önde tamamladı Fenerbahçe. Üstelik tüm ivme, Laboral'e geçmişti.
İkinci yarıya başlarken Fenerbahçe'de ana hedef, Adams'ı durdurmaktı. Görev bu kez Bogdanoviç'indi. Blaziç'in Dixon'a yaptığını, Bogdanoviç Adams'a yapmak istedi fakat işe yaramadı. Fenerbahçe Adams'ı açık alanda durduramayınca, her pozisyonda çembere gitmeye başladı. Gemi, su alıyordu. Adams coştukça, Laboral de coştu. Bourousis, biri şans üçlüğü olmak üzere üst üste 10 sayı attı ve fark yedi sayıya kadar çıktı.
Bu esnada Obradoviç çok şey denedi, sürekli oyuncu değişiklikleriyle takımın direncini artırmaya çalıştı. Fakat hücumda bulunan bomboş üç sayılık atışlar kaçınca, takımı yeniden terse çevirmek gerekti. Obradoviç, Sloukas-Hickman-Kaliniç-Antiç-Vesely beşine döndü Fenerbahçe. Yedi sayılık farkı, bu beş bir sayıya kadar indirdi. Şaşırtıcı gelebilir, ancak bu maça kadar Euroleague sezonundaki 1080 dakikada, koç Obradoviç bu beşi toplamda sadece beş dakika yan yana oynatmıştı. Peki en kritik yerde neden bu oyunculara döndü? Cevap belli. Sloukas, Hickman ve Antiç daha önce Euroleague şampiyonluğu yaşamış üç oyuncu. Yanlarına Kaliniç ve Vesely gibi takımın en çok mücadele eden iki ismi de eklendiğinde, “pes etmeyen Fenerbahçe” yeniden parkedeydi.
Obradoviç, o büyük dalgada gemiyi alabora olmaktan kurtarmış ve sakin sulara çekmeyi başarmış, ancak yine de iş bitmiş değildi. Maçı kazanmak için çembere gitmenin önemi çok fazlaydı ve Fenerbahçe bunu yapamıyordu. Bu noktada bir ara verip, 2016 Berlin'den, başka bir tarihe, başka bir yere gitmekte fayda var.
Ekim 2013, Samsun. Basketbolda Cumhurbaşkanlığı Kupası maçı. Fenerbahçe, ezeli rakibi Galatasaray'la oynuyor. Maçın en kritik anlarında koç Zeljko Obradoviç, topu Emir Preldziç'e teslim edip özel bir oyun çiziyor. İkili oyun oynanırken, Melih Mahmutoğlu, Furkan Aldemir'e yaptığı perdelemeyle Emir'in çembere giden yolunu açıyor ve boş turnike bulan Preldziç, Fenerbahçe'ye kupayı kazandırıyordu.
Tekrar 2016'ya dönelim. Maçın son iki dakikasında, Sloukas –biri skoru 72-72'ye getiren– iki boş turnike attı. İlkinde Datome, ikincisinde Dixon, arkadan uzuna perdeleme yaparak Sloukas'a boş turnike imkanı tanıdı. Evet, potaya giden Sloukas'tı ama ona o yolu açan –tıpkı 2013'te olduğu gibi– Zeljko Obradoviç'ti. Euroleague tarihinin en iyi koçu, bir kez daha kartviziti parkeye bıraktı.
Uzatmaya giden maçta çok yoruldu Laboral Kutxa. Kaptan, gemiyi sakin sulara çektikten sonra limana yaklaştırmıştı. Takım kendi düzenini bulduğunda, Bogdanoviç yeniden devreye girdi ve uzatmadaki dokuz sayısıyla Fenerbahçe'yi finale taşıdı. O ana kadar 10 şutunda iki isabet bulan Bogdanoviç, pes etmedi ve kazandı. 1.78'lik Dixon, adeta dayak yediği maçta pes etmedi ve normal sürenin sonunda Datome'ye çok kritik bir asist yaptı. Tüm sezon boyunca ortalarda görünmeyen Sloukas, pes etmedi ve Final Four'da Fenerbahçe'yi taşıdı. Maç boyunca kötü oynayan Fenerbahçe, pes etmedi ve son sözü söyleyerek, tarihinde ilk kez finale yükseldi. Durmak, vazgeçmek, pes etmek karakterinde yok Fenerbahçe'nin. Amerikan Futbolu efsanesi Vince Lombardi'nin dediği gibi: “Kazananlar hiçbir zaman pes etmez ve pes edenler hiçbir zaman kazanamaz."