Darısı Roland Garros’a

Daha önce böyle bir şey görülmemişti. Bugün görenlerse gördüklerine inanamadı. Olup bitenler karşısında Rod Laver Arena’ya gelen binlerce sporsever saatin gece yarısını geçmiş olmasından dolayı kan şekerlerinin düştüğünü zannetti, kimiyse rüya gördüğünü.

NTV Spor 29 Oca 2012
Darısı Roland Garros’a


Daha önce böyle bir şey görülmemişti. Bugün görenlerse gördüklerine inanamadı. Olup bitenler karşısında Rod Laver Arena'ya gelen binlerce sporsever saatin gece yarısını geçmiş olmasından dolayı kan şekerlerinin düştüğünü zannetti, kimiyse rüya gördüğünü. 2008 Wimbledon finali hala konuşulurken, Rafael Nadal ve Novak Djokovic ondan da iyisi varmış dedirtti. 2012 Avustralya Açık erkekler finali sadece tenisin değil sporun en muhteşem finallerinden biriydi.

Bazen biz sporu seslendirenler alışık olunmadık anlarla karşılaştığımızda “kelimelerin kifayetsiz kaldığı an” repliğini kullanırız. Ama bu sefer kelimeler gerçekten de yaşananları ve yaşatanları tam karşılayamayacakmış gibi geliyor. 2012 Avustralya Açık erkekler finali tenisseverler için bir şölen veya ziyafetten çok ömür boyu en nadide köşede saklanacak bir sanat eseri gibiydi. Ama yapımı son derece meşakkatli ve eziyet veren derecede yorucu, sonucu ise kazanan için her daim canlı tutulacak bir hatıra, kaybeden içinse acı bir tecrübeydi.

5 saat 53 dakika süren Grand Slamler tarihinin en uzun finalinde aslında sadece kağıt üzerinde bir kaybeden vardı. Korttaysa kazanan 2 gladyatör Rafael Nadal ve Novak Djokovic. Maçın 1 saat 20 dakika süren ilk setinin sadece bir başlangıç olduğunu kim bilebilirdi? Kim seremonide sporcuların yorgunluktan sandalyelerde oturmak zorunda kalacaklarını öngörebilirdi ve kim Rafael Nadal gibi tarihin en iyi oyuncularından birinin aynı oyuncuya üst üste 7. finalini kaybedeceğini tahmin edebilirdi?

Geçen yıl Novak Djokovic'e altı final kaybeden Nadal bu kez hem zihinsel hem de fiziksel olarak bu maça kendini hazırlamıştı ve bir planı vardı. Daha agresif oynayacaktı ve fırsat bulduğu her an hücumu düşünecekti. Maçın belirli bölümlerinde bu taktik başarılı da oldu. Nadal geçen yıl toprakta oynadıkları Roma ve Madrid Masters maçlarında dahi Novak'ı yenmeye bugünkü kadar yaklaşmamıştı.  Nadal hem savunmada hem de hücumda belki de hayatının en iyi maçını oynadı. Ama ona asıl acı veren bunun bile yeterli olmamasıydı. Djokovic yine yıkılmadı, yine en zor anlarda bir çıkış yolu bulmayı başardı ve belki de en önemlisi bunu rakibine belki de daha önce olmadığı kadar net hissettirdi.

Tabii ki Nadal'ı büyük bir şampiyon yapan, asla pes etmemesi ve her seferinde daha güçlü bir şekilde rakiplerinin karşısına gelmesi. Bu mağlubiyet ne kadar acı verici olursa olsun, Nadal bir sonraki maça bundan daha güçlü çıkacaktır. Novak Djokovic ise bir daha ki sefere bu kadar şanslı olamayabileceğini düşünerek kendini geliştirmeye devam edecektir. Bizlerse bugün gördüklerimizin henüz bir başlangıç olduğunu, ileride bizi çok daha iyi maçların beklediğini bilerek bu oyuncuları seyretmeye devam edeceğiz.