Mevlana'ya sormuşlar “o kadar yazarsın, o kadar okursun ne bilirsin”. Mevlana şu yanıtı vermiş: Haddimi bilirim...
Çok severim bu lafı… Ancak gelin görün ki bizim memlekette hiç de böyle yürümez işler. Yöneticisinden antrenörüne, basınından taraftarına kadar kimse bilmez haddini. Hatta sanır ki her şeyin en iyisini o bilir...
Milli maç sonrası yapılan yorumları duydukça, okudukça aklıma geldi bu söz...
Yazık olmuş... Bu takım nasıl gidemezmiş... Kimler kimler gitmiş de biz gidememişiz...
Biz kendimizi gerçekten iyi bir futbol ülkesi zannediyoruz hala. Oysa bırakın futbol ülkesi olmayı, biz futbolsever bir ülke bile değiliz. Bizim tek bildiğimiz varsa yoksa kazanmak. Hal böyle olunca da günlük başarılarla mutlu olmanın ötesine geçemiyoruz.
Memlekette doğru düzgün alt yapı var mı? Yok. Üst yapı var mı? O zaten hiç yok. Böyle yöneticilerle, futbolcularla, basınla, taraftarla nasıl başarılı olabilir ki bir milli takım? Eeee, o halde uzun vadeli başarı nasıl gelsin?
Uzun vadeli başarı hedefleyen bir altyapısı ve bunu oluşturacak stratejisi olmayan bir ülkede yaşıyorsak Brezilya'ya gitmenin de çözüm olmadığını görmemiz lazım... Antrenman sahasını dörde bölerek çalışan, malzemeleri varsa sponsora yoksa velilere aldıran takımlarla mı olacak bu iş? Hadi bunlar düzeldi diyelim, çocukların beslenmeleri ve yaşamlarını denetleyecek, eğitimleri ile ilgilenecek kadrolar nerede?
Bunları düzenlemesi gereken TFF'nin hali belli. Kulübünü borç batağına sokmuş ve Avrupa'dan men edilmesine sebep olmuş ama ‘ulu çıkarlar' için tepeden Federasyon Başkanlığına kondurulmuş bir başkan. Bir sizden olsun, bir onlardan olsun diyerek pazarlıklar sonucunda oluşturulmuş bir yönetim...
Aslında olmaz ve olmamalı ama, yönetim zenginlerden, belki de top görse bomba sanacak kişilerden oluşturuldu diyelim ve bu işi şirketlerindeki gibi işi bilen birine verdiler: Teknik direktör çözsün bu sorunları... Teknik direktörün bu sorunları çözecek vakti mi var? Antrenör sirkülasyonunda dünyanın sayılı ülkelerinden biriyiz. Mesela o imrenerek baktığımız Alman Milli Takımı'nda Löw, 10. teknik direktör. Bizde ise Fatih Terim 44. Bu arada gidip yeniden gelmeleri saymıyorum bile. Ortalama 2 yılda bir teknik direktör değiştiriliyor. 2 yılda kim, hangi sorunları çözebilir ki?
Basınımız zaten Allahlık… 4 yıl önce bu zamanlar Fatih Terim, Milli Takım'dan istifa ettiğini açıkladığında “şükürler olsun, Fatih Terim yüzünden Milli Takım'dan soğumuştum” diyenler, şimdi en fanatik Terim taraftarı haline geldi. 2016 Avrupa Şampiyonası'na gidip gidememeye göre yeni tavırlarını belirleyecek hepsi. Merakla bekliyoruz...
Taraftarın da basından farkı yok. Eee, böyle basına böyle taraftar. Maçtan önce ve ilk 10 dakika coşkulu destek. Sonrası fısss... Destekten anladıkları rakibin milli marşını ıslıklamak. Geçen yıl Selçuk İnan için tezahürat yapmışlardı oyuna girsin diye, bu yıl ıslıkladılar adamı. Başarıya taptıkları için bu kadar da unutkanlar, basını gibi...
Yönetimlerinden basınına, taraftarına kadar değişim şart. Başka yolu yok bunun. Yoksa böyle yazıları daha çok yazar dururuz...
Haberiniz var mı?
Abdullah Avcı, İstanbul BB dışında takım çalıştırmadığı için eleştirildi, tecrübesiz bulundu, hatta bazıları tarafından hakaretlere maruz kaldı, hala da kalıyor. Yeni günah keçimiz o çünkü...
Fatih Terim'in 1993 yılında Milli Takım'ın başına geçmeden önce sadece Ankaragücü, Göztepe ve Türkiye U-21 takımını çalıştırdığınızdan haberiniz var mı?
Tebrikler Vakıfbank
Futbola ve futbolcuya verilen değerin binde birini dahi görmeden, sessiz sedasız Kadınlar Dünya Şampiyonu olan Vakıfbank voleybol takımını kutluyorum.