Olimpiyatları istemeyenlerden biriyim. Bunun için bazı meslektaşlarım tarafından -sadece beni kast etmeseler de- hasta ruhlu, küçük beyinli, hatta vatan haini olmakla da itham edildim.
Oysa olimpiyat istememek, hükümet karşıtlığı değil benim için. Hangi parti iktidarda olursa olsun, olimpiyatlara karşı çıkacağım. Yani olay parti karşıtlığı değil, sistem karşıtlığı… Önceleri dinozor vb. gibi kelimeler kullanılırdı benim gibiler için, ama memlekette her şey birbirine karıştığından, küçük beyinli ve hasta ruhlu falan diye de adlandırılıyorum artık. Oysa bu cümleleri kuranlar için benim de birçok kelimem var, ama kibarlık bende kalsın. Ben neden istemediğimi anlatayım:
Mahalle yıkımları ile zorla yapılan tahliyeler, olimpiyatların maliyeti, doğa ve çevre katliamı vb. sebepler...
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki;
1998'den 2008'e(sadece 10 yıl) Olimpiyat Oyunları'na ev sahipliği yapan kentleri inceleyen sivil toplum örgütü COHRE, bu organizasyonlar esnasında 4 milyondan fazla insanın evlerinden zorla tahliye edildiğini raporlamış... İstanbul'da yapılması planlanan tesisler için kaç yüz bin kişinin zorla tahliye edileceğini varın siz düşünün…
Dünyada büyük spor organizasyonlarının (olimpiyat, dünya kupası vb) yapıldığı kentlerde olumlu katkısının olduğu tek bir örnek yok. Organizasyonun sebep olduğu müthiş ulusal borcun ödenebilmesi için uygulanan kemer sıkma politikaları da ayrı dert. Mesela 2020 adaylık yarışından Roma'nın çekilme nedeni dardaki İtalya'ya getireceği mali yüktü.
İstanbul 2020 için önerilen rakam 19,7 milyar dolardı. Ki şimdiye kadar bu organizasyonu yapan şehirler, belirlenen rakamın 10 katı fazla harcama yapmış. -Hadi biz 10 katından vazgeçelim- 19.7 milyar dolar ile neler yapılmaz? Kısa süreli bir şov uğruna, milyarlarca doları kentin denizini, ormanını, kültür varlıklarını heba etmeye harcamak, hele ki depremin eli kulağında olduğu bir şehir için ne kadar mantıklı? Mesela TOKİ İstanbul'da bin konutluk bir yatırımı 28 milyon TL'ye mal ediyor; yani depreme dayanıksız 200 bin konut için harcanacak para, olimpiyatlara yatırılacak paranın dörtte biri. Sadece bu bile, Olimpiyatlara harcanacak parayla neler yapılabileceğinin göstergesi...
Olimpiyatlar için inşa edilen yüzlerce tesis, oyunların ertesinde atıl kalıyor, zarar verdikleri/yok ettikleri ormanlık alanlar ve mahallelerde, doğa ve çevre kirliliğine sebep oluyor; bakımları ise oldukça maliyetli. İstanbul Kurtköy'deki Formula 1 Pisti'nin ya da 2011 Dünya Üniversitelerarası Kış Oyunları tesislerinin durumunu bilen var mı? Mesela Atina'da 2004 Olimpiyatları için inşa edilen 22 tesisten 21'i şu anda atıl durumda. Olimpiyat istemediğimiz için bize kızanlar bunu biliyor mu?
Olimpiyatlar için öngörülen tesisler kentin tarihi bölgelerinde (Yedikule, Harem), kamusal mekanlarında (Haydarpaşa), yeşil alanlarında (Belgrat Ormanları ve Esenler) ve sahillerinde (Boğaziçi kıyısı) inşa edilecekti. Yani, tarihi ve kültürel varlıklara zarar verebildikleri gibi, doğa ve çevre katliamına da sebep olacaklardı.
Ev sahibi kentlerdeki sıkı polisiye tedbirlerin, kent sakinlerinin kenti kullanım özgürlüklerini engellemesi de, demokrasi açısından sorgulanması gereken ciddi sorun (Hoş memlekette demokrasi kimsenin sorunu değil; demokrasi var mı, o da ayrı sorun).
Chicago sivil inisiyatifi, benim uzunca anlatmaya çalıştıklarımı kısaca özetlemiş aslında: Yöneticilerimizin zaman, enerji ve kaynaklarını kentlilerin gerçek ihtiyaçları ve sorunları için, konut ve diğer hayati hizmetler için harcamalarına ihtiyaç duyuyoruz. Sadece özel girişimcileri zengin eden Olimpiyatlara yatırım yapacaklarına, geleceğimize, çocukların güvenli ve iyi bir yaşama kavuşmalarına yatırım yapsınlar.
Soruyorum şimdi:
Ey bilip bilmeden konuşanlar/yazanlar; kim vatan haini, kim küçük beyinli?
Not: Olimpiyatlara Hayır Girişimi'nin raporundan yararlanılmıştır.