Yeter artık Aybaba!

6 Mart 2013’te yazmıştım, Aybaba’nın akıl almaz, Beşiktaş Teknik Direktörü’ne yakışmayan açıklamaları üzerine... O da beni umursayacak değil ya; yaklaşık 2 aydır devam ediyor birbirinden beter, komik, adına ne derseniz deyin açıklamalarına...

NTV Spor 30 Nis 2013
Yeter artık Aybaba!

6 Mart 2013'te yazmıştım, Aybaba'nın akıl almaz, Beşiktaş Teknik Direktörü'ne yakışmayan açıklamaları üzerine... O da beni umursayacak değil ya; yaklaşık 2 aydır devam ediyor birbirinden beter, komik, adına ne derseniz deyin açıklamalarına...

Orduspor maçından sonra yine dökmüş eteğindeki taşları... Taraftarın aleyhinde tezahüratları sonrasında yaptığı açıklamada "Herkesin küme düşer dediği takımı buralara getirdim. Takımın hala Şampiyonlar Ligi iddiası var. Gönül ister ki taraftarlar daha saygılı ve hoşgörülü davransın. Ben Beşiktaş tarihinin en önemli 3 kaptanından biriyim, yakışmıyor…" demiş kendileri…

Evet yakışmıyor... Kendisine böyle sözler hiç yakışmıyor...

Ki kendisi en önemli kaptan sıralamasında benim gözümde ilk 5'e bile girmezken, kendini ilk 3'e koyması ona hiç yakışmıyor...

Hakkı Yeten, Süleyman Seba ilk 2 diyelim, Vedii Tosuncuk'u mu, Nazmi Bilge'yi mi, Sabri Dino'yu mu, Vedat Okyar'ı mı, Zekeriya Alp'i mi, Sanlı Sarıalioğlu'nu mu, yoksa kendinden sonra gelen ve benim şahit olduğum büyük kaptan Rıza Çalımbay'ı mı –aslında hepsini- harcıyor da kendini ilk 3'e yerleştiriyor?..

Aybaba'nın bu açıklamaları aslında teknik direktör olmakla antrenör olmak arasındaki farkın da en iyi yansıması. Kurumsallaşamayan, amatör takım antrenörü gibi çalışan hocaların tipik davranış modeli...

Ne demiş Samet Aybaba:  Herkesin küme düşer dediği takımı buralara getirdim...

O zaman yalanmış, teknik direktörlük yapmadığı zamanlarda verdiği demeçler: Futbolcu, yorumcu klişesi haline gelen, Beşiktaş'ın formasını koysan şampiyonluğa oynar sözleri...

Evet, Samet Aybaba birçok teknik direktörün cesaret edemediği bir işe kalkıştı ve borç batağındaki bir takımda görevi kabul etti.

Tebrikler!

Ancak!

Unutmamalı ki, o takım hayallerinin takımıydı ve artık teknik direktör olarak adının dahi anılmadığı zamanlarda geldi bu takımı başına… Nice teknik direktörle görüşülüp anlaşılamamasından sonra takımın başına geçti…

O yüzden de kendini asla bulunmaz hint kumaşı sanmamalı ve bitme noktasına gelmiş teknik direktörlük kariyerinde Beşiktaş'ın kendisi için büyük bir şans olduğunun ayırdına varmalı...

                                                      ***

Dortmund'u sevmenin mümkünatı

Geçen hafta Tanıl Bora yazmış Radikal'de, İspanyolca edebiyatın yıldızlarından Javier Marías'ın Real Madrid tutkusunu... Marías'a pek katılmadığı için de “Taraftar dediğin budur: Kulübünü gönlüne yatıracak şekilde hayal eder, muhabbetini aklileştirmeye çalışır...” diye bitirmiş yazısını...

Bilenler bilir, bilmeyenler böylece öğrensin Barcelona tutkumu... Hatta o tribünlerde çekilmiş, en yakın arkadaşlarımın dahi tanıyamadığı Barcelona logolu boyalı yüzlü fotoğrafım da vardır...

Ama ben bu sene Şampiyonlar Ligi'nde başka bir takımı destekliyorum: Borussia Dortmund...

Birinci faktör Jürgen Klopp… Mainz'de yaptıklarından beri peşindeyim... O nereye giderse ben de o takıma gidiyorum, gideceğim... Mourinho'nun sivri dilliliğinden hoşlananlar için söyleyeyim, Mourinho'dan daha hazır cevap. "Götze'nin ayrılma sebebi, favorisi Guardiola'yla çalışmak istemesi. 15 cm. uzun olmam ve İspanyolca bilmemem, Pep Guardiola olmama engel. Bu yüzden Götze'nin gidişi benim suçum" demesi gibi.

İkinci faktör yönetim… Alınan sonuçlara rağmen Jürgen Klopp'la devam etme konusundaki kararlılıkları ve bilet fiyatları açısından her yıl yaklaşık 5 milyon Euro kayıpları olmasına rağmen bu duruma katlanmaları. Taraftarlar, Avrupa'nın en düşük fiyatlı kombinelerinden birine sahip: En ucuz kombine fiyatı 190 Euro.

Üçüncü faktör taraftar… Şu an 80 bin 465'lik taraftar ortalamasıyla Avrupa'nın zirvesinde yer alıyorlar. Kötü günlerde dahi ortalama 70 bin taraftar maça gidiyordu.

Ve en önemli faktör... Teknik direktör ve genç futbolcuların uyumu… Sürekli mücadele ve varını yoğunu sahaya vermek... Yani koşmak koşmak koşmak...

Almanya'da artık bir değil iki büyük takım varsa bunu yaratanlar onlar...